Moda şehirleri
“Bir moda şehri, uluslararası moda trendleri üzerinde büyük etkiye sahip olan ve moda ürünlerinin tasarımı, üretimi ve perakende satışının yanı sıra moda haftaları, ödüller ve ticaret fuarları gibi etkinliklerin hepsinin önemli ekonomik çıktılar ürettiği bir şehirdir” diyor kaynaklar. Ve sıralamaya başlıyor; Paris, New York, Londra, Milano... Ancak dünya değişiyor. Moda şehirleri kalabalık metropoller olmak zorunda değil. Yaratıcılığa, yenilikçiliğe odaklanmış yeni şehirler podyuma çıkıyor. Nerede yaşanıyorsa yaşansın, moda onu önemseyenlerin işi; cesur, girişimci fikir ve kabiliyet sahibi insanların işi oluyor. Her geçen gün moda alanında yüzlerce yeni girişim (startup) filizleniyor.
Balyalarla pamuk ihraç eden Türkiye daha sonra bu pamuğu işleyip kumaş, sonra da bitmiş ürün olarak ihraç etmeyi başardı. Bunun için büyük fabrikalar, büyük makine parkları kuruldu. Tekstil makineleri fuarlarına uçak dolusu yatırımcı gitti, siparişler verildi. Bazı şehirlerimizde, Kahramanmaraş gibi, tekstil kümeleri kuruldu. Moda yaratıcıları, marka sahipleri baktılar ki Türkiye’de büyük üretim potansiyeli var siparişleri yığdılar. Hammaddeyi ürüne dönüştürmeyi becerdik ancak son köşeyi dönemedik; moda geliştiremedik, marka sahibi olamadık. Gözlem yapabilseydik de ihtiyaçları keşfedip, sorunları gideren önce biz olsaydık şimdiye durum başka olurdu.
Son yıllara damgasını vuran bir moda var; athleisure. İngilizce athletic ve leisure kelimelerinden türetilmiş. Türkçe anlamı “atletik rahatlık”. Spor yaparmışcasına gündelik, rahat kıyafetler. Bu moda sadece ABD’de on milyarlarca dolarlık bir pazar oluşmasını sağlamış durumda. Bu bağlamda bir alt giysi var; “jogger”. Beli ipli bir pantolon. Bu pantalonun yaratıcısı Santa Ana (ABD, Kaliforniya) kasabasında yoga giysileri üreten Michael Huynh adlı bir girişimci. 2010 yılında bu pantalonu piyasaya sürüyor ve büyük bir başarı elde ediyor. Önce erkek sonra kadın daha sonra da çocuklar; milyonların tutkusu haline geliyor. Beli ipli, eşofman benzeri bir pantolon üretmek için ne gerekiyor? Eğilimleri önceden görebilmek (vizyon), bu eğilimler içerisinde insanların henüz fark etmediği ihtiyacı saptayabilmek, sorunu giderebilmek gerekiyor. Michael Huynh bunu başarmış. Gerisi kolay, Türkiye gibi dev üretim tesisleri olan bir ülke bulursun siparişleri verirsin, üzerine markanı kondurursun; Publish.
İstanbul, Bursa, Denizli, Tekirdağ, İzmir, Adıyaman, Adana, Kahramanmaraş ve diğerleri. Bu şehirleri fasoncu tekstil, hazır giyim şehrinden marka sahibi moda şehrine dönüştürmek için bir zihinsel dönüşüme ihtiyaç var. 20 yıllık geçmişi içerisinde Turquality destekli onca yurtdışı defile düzenlendi. Modacılarımız tasarımlarını sergiledi, bir sonuç elde edemedik. Geçmişten ders alıp gelecek adına öngörülerde bulunmak vakti. İlk harekete geçen olma vakti. Katarın arkasına takılmış “yük” vagonu değil, peşindekileri sürükleyen lokomotif olma vakti. Üretim imkanlarını, üretim becerisini moda geliştirerek, marka yaratarak taçlandırma vakti.
The Chapar, Girl Meets Dress, Nuji, Stay Wild Swim, Farfetch, Zalando, Combyne, Heuritech, Miinto, Stylight, Zadaa, Zoot, Unown ve diğer onlarcası moda alanında 2021 yılına damga vuran startup’lar, yeni girişimler. Şehirlerde bir diğerini etkileyen, tetikleyen, yeni girişimleri cesaretlendiren bir eko sistem kurulması halinde moda şehirlerimizden söz edebileceğiz ancak.
Haftanın Şehri: PRATO, İTALYA
PRATO İtalya'nın Toskana bölgesinde, Floransa’nın 20 km. kuzeyinde yer alan 200 bin nüfuslu bir şehir. Şehrin ekonomisi 1400 yılından beri tekstil sektörüne dayalı. Ancak esas dönüşüm 19. yüzyılın ortalarında gerçekleşmiş, Prato eski yün kumaşları geri kazanıp tekrar kullanıma hazır hale getirmeye başlamış. O günden bugüne şehir bu alanda uzmanlaşmış.
Geri dönüşümle kazanılmış yün kalitesinden kaybetmiyor ilaveten daha ucuza mal oluyor. Şehirde yılda 150,000 ton hurda kumaş dönüştürülüyor. Bu miktar 300 gün çalışılsa her gün 10 tonluk 50 kamyon eder. Dönüştürülen yünlü kumaşlardan dokuma için ya da örgü için iplik üretiliyor. Şehirde yaşayanların çoğu bu işkolunda çalışıyor. Şehirde 7 bine yakın işletme bulunuyor ve ihracattan 3 milyar avro gelir elde ediliyor. Petrolden sonra en büyük çevre kirletici olarak tekstil sanayi gösteriliyor. Küresel ölçüde sera gazının %10’u, atık suyun %20’si tekstilden geliyor. Böylece Prato yaşanabilir bir gezegen için önemli bir misyonu da yerine getirmiş oluyor.