Mobilya sektörünü Yeşil Mutabakat çerçevesinde nasıl ele almalı?
Ahmet Güleç / MOSFED Başkanı
Avrupa’daki mobilya atıkları toplam kentsel katı atık akışının %4’ünden fazlasını oluşturuyor. Yine bu atıkların %80 ila %90’ı yakılmasına ek, sadece %10’unun dönüştürülerek, düzenli depolama sahasına gönderilmekte. Tüm bunların üzerine, ürünlerin çevresel etkilerinin %80 kadarının tasarım aşamasında belirleniyor olması, “kaynak verimliliği”ne dayanan sektörümüzün, hem “etkilenen” hem de “etkileyen” olarak ikili rolünü gözler önüne sermekte. Nitekim, adına “döngüsel ekonomi” denilen, tasarıma dayanan ve ekonomi tarafından yönlendirilen model, yukarıda belirtilen tüm sorunların kaynağında yer alan, “al-kullan- elden çıkar” şeklindeki doğrusal modelin işlevselliğini yitirdiğini gösteriyor.
Pandemi, üretim ve tüketime dair bildiklerimizi başka bir çerçevede yeniden ele almamız gerektiğini tetikleyen bir süreci beraberinde getirdi. Mobilyada kullandığımız ürünlerin çeşitliliği ve karmaşıklığı (odun, plastik, metal, tekstil, kauçuk vs.), değer ve tedarik zincirinin de karmaşık olması anlamına geldiğinden, farklı sorunlara tek bir çözüm üretmemizin mümkün olmadığını gördük. Sektörün buraya yönelik “nasıl bir iş modeli yaratacağı” ve “müşterilerin farkındalığını nasıl artıracağımız”, temel olarak üzerine düşünülmesi gerekenlerden birkaçı.
Avrupa’da sektörümüzle ilgili güncel gelişmeler nelerdir?
Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın (AYM) 2019’da sunulması akabinde, sektörümüzü de yakından ilgilendiren birçok başlık gündeme getirildi. Bunlardan göze çarpan birkaçı sırasıyla, 10 Mart 2020 Avrupa Endüstriyel Stratejisi, 11 Mart 2020 Döngüsel Ekonomi Eylem Planı’dır. Ayrıca, nispeten yeni olan başka bir girişim, 18 Ocak 2021 tarihli Yeni Avrupa Bauhaus İnisiyatifi olup; amacı AYM’nin yaşam alanlarımızla bağlantı kurmasını sağlamaktır, denilebilir.
Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın iklimden bağımsız, kaynak verimli ve rekabetçi bir ekonomi için uyumlu bir strateji geliştirmesinin ilk adımı sayılabilecek Döngüsel Ekonomi Aksiyon Planı’nda, önceliğin, “değer zincirleri tarafından tanımlanmış”, elektronik, tekstil; ayrıca mobilya gibi ürünlere verilmesi, tesadüf değil. Ürünler üzerinde daha fazla eylem planı oluşturulmasının nedeni, çoğu ürünün geri dönüştürülemiyor ve yeniden tasarlanamıyor oluşu olup, komisyonunun “sürdürülebilirlik ilkeleri”, ürünün performansı ve güvenirliliğinden ödün vermeden içeriğindeki geri dönüştürülmüş bileşenleri artırmayı amaçlıyor. Sektörde yeniden kullanım aktivitesinin düşük olması, ürünün “onarım”, “yenilenme” ve “yeniden üretim”ini sağlayacak şekilde ekonomik büyüme ve istihdam yaratımına olanak sağlamayı zorunlu kıldı. SAWYER Projesi, işte bu saiklerle, Avrupa’da yeşil ve dijital geçişin aynı anda gerçekleşmesi olarak tanımlanan süreç içerisinde, “gelecekteki mobilya üretimi” ve “iş profilleri”ne odaklanmak üzere hazırlandı.
SAWYER Projesi, geniş anlamda dijitalleşmiş mobilya sektörü sayesinde, “ahşap bazlı üretim sektörü”nün ürün ve hizmetleri daha çevreci bir bilinçle tasarlanan; malzeme ve atıkların ise en iyi kullanım senaryolarına dayandırılan bir 2030 vizyonu ortaya koyması açısından çarpıcıdır. Proje, ayrıca sektörün bu dönüşüm sürecindeki ihtiyaçlarına, aşağıdaki yanıtları getirmektedir:
- Şirket ve işçilerin yeni bilgi, beceri ve yetkinlikler ihtiyacı
- Yeni ve değişen iş sağlığı güvenliği ve riskleri takip etme ihtiyacı
- Açık, etkili ve sürdürülebilir yasal çerçeve ve kurallara olan ihtiyaç
- Çevresel kazanımlarla daha iyi iletişim kurma ihtiyacı
Ayrıca, bu süreçte, yeşil dönüşüme ilişkin ortak tavır geliştirmenin ve nihayet ittifakların da önemli bir yer tuttuğu belirtilmeli. 2016 yılında kurulan ve Avrupa mobilya sektörü çatı kuruluşlarının büyük bir bölümünün parçası olduğu, “Alev Geciktiricisiz Mobilya İttifakı”, bunlara örnek gösterilebilir. İttifak, şimdilerde, 27 Aralık 2020’de ABD’de de geçerli hale gelen Kaliforniya Teknik Şartnamesi 117-2013 yanıcılık testine benzer için için yanma testlerini, AB ülkelerine, açık alev testlerine alternatif olarak önerdi. Bunu yaparken, yaklaşan “Sürdürülebilir Ürün İnisiyatifi” ve uygulama mevzuatına referans vererek, “yangın güvenliği”, “kimyasal güvenlik” ve “döngüsellik” hedefleri için ilgili girişimin bir çerçeve olarak kabul edilmesi gerektiğini belirtti. Gündemine, sürdürülebilir etiketleme, kapsamlı ürün sürdürülebilirliği ilkeleri, üretim süreçlerine ve satılmayan dayanıklı malların imhasına yönelik önlemler gibi çeşitli başlıkları dahil eden bu girişim, Avrupa pazarında yer alan ürünleri daha sürdürülebilir kılmak amacıyla kuruldu. Bu yanıyla, “sürdürülebilir ürün inisiyatifi”, Avrupa’ya mobilya ihraç eden bizleri de yakından ilgilendiriyor.
Mobilyada döngüselliğin önündeki engeller nelerdir ve bu engellerin aşılmasında hangi araçlar öneriliyor?
Avrupa Çevre Bürosu’nun 2017 yılında yayınladığı “Mobilya Sektöründe Döngüsel Ekonomi Fırsatları” adlı raporda, sektörümüzde döngüselleşmenin önündeki engeller, aşağıdaki gibi sıralanıyor:
- Düşük kaliteli malzemeler ve kötü tasarım
- REACH yönetmeliği (kimyasalların kaydı, değerlendirilmesi, izni ve kısıtlanmasını içeren bir yönetmelik)
- Tüketici bilgisi ve yedek parçanın bulunabilirliğindeki yetersizlik
- Sınırlı toplama ve tersine lojistik altyapısı
- Onarım ve yenileme maliyetlerinin yüksekliği
- İkinci el mobilyaya ve geri dönüştürülmüş malzemelere yönelik talep yetersizliği
- Kapsamlı politika etmenlerinin zayıflığı
Öte yandan, büro, bu engelleri aşmada potansiyel politika araçları olarak, aşağıdakileri işaret ediyor:
- Genel atık stratejisi hedefleri
- Üretici sorumluluğu ve geri alma
- Altyapı gelişimini destekleme mekanizmaları
- Ekotasarım, ekoetiket
- Kimyasal ve atık politikası standartlarının uyumlulaştırılması
- Sektör inovasyon desteği
- Yeşil Kamu Tedariki
- Yeşil ürün işaretleri
- Arz ve talebi destekleyecek finansal araçlar
- Bilgi sağlama ve tüketici hakları
Ayrıca, tüketici, geri dönüşümcü ve tamirciler için depozito iade planı veya modüle edilmiş “hacimli atık” toplama ücreti, CE mobilya şirketleri için vergi teşvikleri, hibeler, düşük faizli krediler, mobilya onarımına daha düşük KDV gibi birtakım teşvik imkanları da sunuluyor.
Mobilyada belgelendirme ve standardizasyon dönemi
Hammaddeye erişim (ister yerel olarak toplanan geri kazanılmış malzeme ister sürdürülebilir bir biçimde yürütülen ormanlardan gelen odun olsun) yeni iş modeli geliştirmede en önemli unsur olarak kabul ediliyor artık.
Bunun en önemli nedenlerinden biri, yine hammaddeye erişimin eskisi kadar kolay olmadığı ve olmayacağı… International Source Panel’in verilerine göre, küresel kaynak kullanımı 1970 yılından başlanarak üç kattan fazla artarken kaynak verimliliği, 2000 yılından başlanarak düştü ve son yıllarda durgunlaştı. Gelelim esas soruya: çözüm olarak firmalara ne öneriliyor, firmalardan ne bekleniyor?
B2C pazarında hedeflenen segmentler, sunulan ürün veya hizmetlerin çevresel ve/ veya sosyal boyutlarına duyarlı. Bu açıdan firmaların yeşil tüketim güdüleri ve davranışlarını anlamaları ve değer önermelerini buraya uydurmaları bekleniyor. B2B pazarında ise hedeflenen segmentler sürdürülebilirlik referanslarını geliştirmeye istekli şirketler oluyor. Öte yandan, AB GSYİH’nın %14’ü olan kamu otoritelerinin satın alma gücü de sürdürülebilir ürünlere yönelik talebin güçlü bir tetikleyicisi olarak görülüyor. Tüm bu anlatılanlar çerçevesinde “yeşil sertifikalar”, müşterilerin değerlerine yakın bir ürünü seçmeleri bağlamında başat bir unsur olarak değerlendiriliyor. Tüm ahşap ve ahşap bazlı malzemeler, yasal olarak temin edilmiş keresteden gelmelidir. FSC (Orman Yönetim Konseyi) ve PEFC (Orman Sertifikasyonunun Onaylanması Programı) gibi sertifikalı ahşap için “gözetim zinciri sertifikaları”, birer uygunluk kanıtı.
Tüm bu söylediklerimize ilaveten, etkilediği ürün gruplarında “mobilya”nın da yer aldığı, “eko-etiket” kriterine değinmeden edemeyiz. İlk ortaya çıkışı itibariyle “gönüllü” bir çevresel mükemmeliyet etiketi olmasına rağmen, zorunlu mevzuattaki rolü, tartışılmaz bir gerçektir. Nitekim, Sürdürülebilir Finans Eylem Planı, yatırımcıların, fonlarını, doğrudan çevresel açıdan sürdürülebilir yatırımlara yönlendirmelerini sağlamak için AB eko-etiketini perakende finansal ürünlere genişletme olanaklarını belirledi. Sürdürülebilir üretim, tüketim, yaşam tarzı ve iklim eylemi için AB eko-etiketini yaygınlaştırmak ve geliştirmek, AB eko-etiket düzenlemesinin etkinliği ve verimliliğini üst düzeye taşımak ve hem endüstri alımı hem de tüketici farkındalığını artırarak piyasadaki AB eko-etiket varlığını geliştirmek, çalışma planında yer alan hedefler olarak belirleniyor.
Türkiye mobilya sektörünün çıkarımları nelerdir?
Öncelikle, sektörümüz bu sürecin iki farklı yönünün olduğunun farkında olup, değerlendirmelerini bu yönleri dikkate alarak yapacaktır. Bunların ilki, “üstesinden gelinmesi gereken zorluklar ve tehditler”; ikincisi ise “değerlendirilebilir fırsatlar”dır. Avrupa Komisyonu tarafından proaktif bir biçimde yürütülen ve bizlerin de takipçisi olduğu bu dönüşüm sürecinden kendimiz adına çıkarımlarımız, Avrupa Komisyonu ve Avrupa Mobilya Endüstrileri Konfederasyonu’nun önerileriyle de örtüşmektedir.
İlkin, esnek olmamız gerektiğini, herkese uyan tek bir çözüm yolunun olmadığını bilmemiz gerek.
Mobilyada, değer zincirinin ve bilhassa ürünün karmaşık yapısını gözetmemiz gerektiğini düşünüyoruz.
Genel tasarım ilkeleri inşa etme ve iki farklı dağıtım kanalı olan B2B -B2C’ye eğilmek gerektiğini düşünüyoruz.
Araştırma ve inovasyon fonlarından yararlanmaya çalışmanın; ayrıca, döngüsel ürünlere olan talebin başta kamu eliyle ve şirketler nezdinde artırılması için teşvik sistemlerinin oluşturulmasının önemini vurgulamak durumundayız.
Son olarak, bu değişim ve dönüşüm sürecinin başında olduğumuzu, zihinsel dönüşümün hemen gerçekleşmeyeceğini bilmeli; standardizasyon kuruluşları ve paydaşlarımızla sıkı iş birliğinde olmalıyız. Yeşil ve dijital geçişin, içerisinde aşılması mümkün tehditlerle beraber yeni fırsatlar barındırdığını unutmamalıyız.