Mısır’da düzenlenen İklim Konferansı’nda (COP27) neler oldu? (2)

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı

Türkiye İklim Değişikliği Başmüzakerecisi

Ersin Gürtepe

Çevre ve Şehircilik Uzmanı

Resmi görüşmelerin başlamasından önce taraflar konferansının gündemi belirlenmiş, bu noktada iki günü aşan yoğun istişareler sonucunda Afrika ülkeleri başta olmak üzere az gelişmiş ülke ve ada devletlerinin de desteğiyle gündem maddeleri arasına “iklim değişikliği etkenli kayıp ve zararlara ilişkin finans” konusu gündeme dâhil edilmiştir. Bazı gruplarca önerilen küresel sıcaklık artışının +1,5℃ 'nin altında tutulması ile küresel mali akışların iklim hedefleriyle uyumlu hale getirilmesine dair hususlar resmi gündemde yer almamasına rağmen Mısır Başkanlığınca +1,5℃ için Glasgow dili finansal hususlar için de BM Çevre Programı Uyum ve Emisyon Açığı Rapor dili esasa alınmak suretiyle ana karar metninde bu hususlara yer verilmiştir.

Afrika ev sahipliğinde, özellikle de yıllardır müzakere edilen iklim değişikliğinin etkileri dolayısıyla oluşan kayıp ve zararların bir şekilde tazmin edilme konusunun gündemde yer alması ilgi ve beklentileri artırmış, görüşme sürecinde Afrika ülkeleri, iklim aktivistleri ile de büyük bir birliktelik gösterip müzakere gücünü artırmıştır.

İlk iki gün boyunca süren Liderler Zirvesinde aralarında gıda, su ve enerji güvenliği, finans, fosil yakıtlardan çıkışı ifade eden adil geçiş ile iklim değişikliğinin etkilerine karşı savunmasız topluluklar gibi alanlarda belirlenen 6 temel başlıkta yuvarlak masa toplantıları yapılmıştır. Mısır Başkanlığı aynı zamanda müzakereleri 11 güne ve her güne aralarında; finans günü, su günü, biyoçeşitlilik günü, karbonsuzlaştırma günü, gençlik ve sivil toplum gibi özel tematik bir başlığın işlenmesi yolunu izlemiştir.

Plan ana karar metninde ilk kez gıda, nehirler, doğa temelli çözümler, sağlıklı çevre hakkı ile devrilme noktaları (IPCC değerlendirmelerine göre iklim sisteminde eşik değerin aşılması halinde geri döndürülemez etkiler oluşturan aralarında okyanus akıntılarının zayıflaması, Grönland/Batı Antarktika buz tabakalarının erimesi, donmuş toprakların çözülmesi, Amazon yağmur ormanlarının yok oluşu, mercan resifleri ölümü vb. eşikler) gibi hususlara yer verilirken +1,5℃ hedefinin canlı tutulması ve tüm fosil yakıt türlerinin kullanımının sonlandırılmasına ilişkin çağrılara ise kayıtsız kalınmıştır. Planda ayrıca IPCC’nin altıncı değerlendirme raporunda yer alan tavsiyelerin memnuniyetle karşılandığı ifade edilmiştir.

Ancak 1,5℃ için isteklilikte zayıf kalındığı, Hindistan’ın talebi ve birçok ülkenin destek verdiği tüm fosil yakıt kullanımlarının kademeli olarak azaltılması önerisine de sıcak bakılmadı. Özellikle +1,5℃ konusunda çetin geçen müzakerelerde Paris İklim Anlaşmasında yer alan +2,0℃ oldukça altında ibaresine dönüş dahi ele alınırken Bali’de düzenlenen G20 Zirvesi bildirisinde Glasgow İklim Paktı’ndaki “küresel sıcaklık artışını +1,5℃ ile sınırlandırmaya yönelik çabalara devam edilmesi" ve kömüre ilişkin “kömürün kademeli olarak azaltılması ve düşük verimli desteklerin sonlandırılmasına” yer verilmesi bu noktadaki tartışmaları gidermiştir.

Normalde 2 hafta sürmesi beklenen müzakereler belirlenen takvim dâhilinde net bir kararın çıkmaması dolayısıyla yaklaşık 39 saat uzamış, bu itibarla da COP25 sonrasındaki en uzun süren COP olmuştur.

Kayıp ve zararlara dair fon kuruluyor

COP27 gündemine son anda girmesine karşın “kayıp ve zararlara yönelik bir fonun kurulması” taraflarca memnuniyetle karşılanmıştır. Burada da tıpkı 2013 yılında kayıp ve zararlar konusunda ilk kez etkili bir adımın atılmasını sağlayan Haiyan Tayfununda olduğu gibi Pakistan’ı adeta yıkan sel felaketi tetikleyici olmuştur.

Anılan husus tarihsel sorumluluğu gün yüzüne çıkarma ihtimaline karşı özellikle de atmosfere şu ana kadar salınan karbon emisyonlarının yüzde 25'inden sorumlu ABD ile yüzde 22'sinden sorumlu AB gibi gelişmiş ülkelerce sürekli göz ardı edilmekteydi. Ancak dünya gündeminde sürekli yer bulan “iklim adaleti” ve “kimseyi geride bırakmama” sloganları etkisini göstermiş, “kirleten öder” ana ilkesi ile uyumlu olarak kayıp ve zararların tazmin edilmesine yönelik önemli bir adım atılmıştır.

Konu kapsamında özellikle AB temsilcileri ile birlikte BM Genel Sekreteri Guterres tarafından kayıp ve zararlar noktasındaki istekliliğin +1,5℃ için de gösterilmesi çağrısı yapılmıştır. AB yetkilileri ayrıca kayıp ve zararlara dair fon kurulması fikrine sıcak baktıklarını, ancak bu fonun sadece gelişmiş ülkelerce desteklenmesinin yeterli olmayacağı, 30 yıl öncesinde geliştirilen çerçeve sözleşmeye göre “gelişmekte” olan ülkeler arasında yer alan ancak hâlihazırda büyük sera gazı salan ülkelerin de fona katkı sunması gerekliliğini paylaşmıştır.

Bu durum esasında ülkemizin uzun yıllardır ısrarla üzerinde durduğu, ülkelerin gelişmişlik hususunun dinamik yapısı dolayısı ile değişime açık olduğu, dolayısıyla da 30 yıl önceki sözleşme eklerinin günümüz dünyasını yansıtmadığına yönelik itirazlarının ilerleyen zamanlarda farklı ülkelerce de dile getirilebileceği ve bu durumun ülkemize fayda sunabileceği öngörülmektedir.

Öte yandan fonun kurulması, hangi ülkenin ne oranda katkı sunacağı, fondan ülkelerin ne şekilde istifade edebileceği, izleme ve denetimlerin kimlerce yürütüleceği, alternatif fon kaynaklarının da değerlendirilmesi gibi detaylara yönelik teknik çalışmaları yürütmek üzere bir geçiş komitesinin kurulması karara bağlanmıştır.

İki haftayı aşan uzun görüşmeler sonrasında kayıp ve zarar konusunda bir fonun kurulması ve +1,5℃ ile kömür kullanımın kademeli olarak azaltılması konusunda Glasgow diline bağlı kalınan kapsayıcı bir sonuç bildirisi dünya basınına “Şarm El-Şeyh Uygulama Planı (Sharm El-Sheikh Implementation Plan)” olarak takdim edilmiştir.

Yapıcı bir rol üstlendik

Türkiye diğer taraflar konferanslarında olduğu gibi COP27’ye de müzakereler süreçlerinde etkin olarak yer almış, ilgili kamu kurumları temsilcilerinin yanı sıra Gazi Meclisin Çevre Komisyonu üyesi milletvekilleri ile özel sektör, akademi ve sivil toplum kuruluşları temsilcilerinden oluşan yaklaşık 600 kişilik ekip ile katılım sağlanmıştır.

2 hafta süren toplantılarda müzakerelerin takibi yapılmış, ayrıca ülkemiz pavilyon alanında da 65 yan etkinlik ile 15’i bulan ikili görüşme gerçekleştirerek hem muhtemel işbirliklerine kapı aralanmış hem de ülkemiz iyi uygulama örnekleri dünya ile paylaşılmıştır.

Ayrıca yüksek düzeyli genel kurul oturumunda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanımız Sayın Kurum ülkemizin güncellenmiş yeni ulusal katkı beyanını (NDC) dünya kamuoyu ile paylaşmıştır. Buna göre 2015 yılında ilan edilen 2030 yılına kadar artıştan yüzde 21 azaltma oranı yüzde 41'e çıkarılmıştır. Bu değer aynı zamanda 2030 yılına geldiğimizde yıllık bazda olması gerekenden yaklaşık 500 milyon ton daha az emisyon anlamını taşımaktadır. Ülkemizin hâlihazırda ulusal emisyonlarının 520 milyon ton civarında olduğunu göz önüne aldığımızda bu değerin büyüklüğü daha rahat görülebilmektedir. 2023-2030 yılları arasında önlenen toplam emisyon miktarının ise 2,7 milyar tonun üzerinde olması öngörülmektedir.

Ulusal katkı beyanımız verilirken ilk defa ülke emisyonlarımızın zirve yapacağı yıl olarak da 2038 yılı bilgisi paylaşılmış, bu tarihten sonra 2053 net sıfır hedefimiz yolunda “yeşil kalkınma vizyonumuz” dâhilinde azaltıma geçileceği vurgulanmıştır. Son olarak da 2026 yılında yapılacak 31. İklim Değişikliği Taraflar Konferansı’na (COP31) ev sahipliği adaylığımız duyurulmuştur.

Sadece bir COP çözüm olmuyor

Görüldüğü üzere şu ana kadar yapılan yirmi yedi taraflar toplantısının her birinde öne çıkan bir karar alınmakta, ancak bu durum tümden bir çözüm için yeterli olmamaktadır. Burada da bir fonun kurulması her ne kadar önemli bir adım olsa da daha önce alınan benzer kararların uygulama safhasında bir türlü mesafe kat edemediği de unutulmamalıdır.

Nitekim gelişmekte ve az gelişmiş ülkelerin iklim değişikliği ile mücadele ve uyum süreçlerinde ihtiyaç duyacakları finansı sağlamak üzere 2009 yılında taahhüt edilen, 2010 yılında da resmen kurulan Yeşil İklim Fonuna (GCF) gelişmiş ülkelerce 2020 yılına kadar 100 milyar Amerikan doları, sonraki yıllarda da yıllık bazda aynı miktarda desteğin sunulmasına ilişkin taahhütler tüm çağrılara ve aradan geçen 13 yıla rağmen hala tamamlanamamıştır. Kayıp ve zararlara dair fonda da benzer bir durumun yaşanması şaşırtıcı olmayacaktır.

Elbette ki bir COP ile her şeyin çözümü beklenmemeli, ne var ki mücadeleye ilişkin adımlar yavaş atılırken değişikliğe yol açan etmenlerin başında gelen sera gazı emisyonları hızla artmaya devam etmektedir.

Taraflar konferanslarının ilkinin gerçekleştirildiği 1995 yılında atmosferdeki karbondioksit yoğunluğu 360 ppm dolaylarında iken bu değer şu anda 416 ppm ile tam yaklaşık olarak altıda bir oranında artmıştır. Benzer şekilde artış hızına baktığımızda da 90'lı yıllarda yıllık bazda ortalama 1,5-2 ppm dolaylarında gerçekleşen artışın Paris İklim Anlaşmasının kabul edildiği COP 21’den günümüze yıllık bazda 2,5-3,5 ppm’i bulan bir değerde artışa ulaştığını görmekteyiz.

COP27’yi 416 ppm ile geride bırakıyoruz. Önümüzdeki yıl düzenlenecek 28. Taraflar Konferansı (COP28) Asya kıtası adına Birleşik Arap Emirlikleri ev sahipliğinde yapılacak. Bu konferans Paris İklim Anlaşmasının uzun dönemli hedeflerine yönelik gelişmeleri ele alınacak ilk küresel durum değerlendirmesinin (Global Stocktake) yapılacağı taraflar konferansı olacak. Bu meramda büyük tartışma ve umutlara gebe olacağı şimdiden aşikâr.

Sözün özü söylemler oldukça iddialı, ancak eylemler aynı nitelikte değil. İPCC değerlendirmelerine göre yüzyılın sonuna doğru küresel sıcaklık artışının +2,0 ila +3,0℃ bulması bekleniyor. Yaşadığımız trajedilerin sadece 1,15℃ sıcaklık artışından kaynakladığını düşündüğümüzde bu yükselişin büyük bir yıkıma da sebebiyet verebileceğini artık görmemiz gerekiyor.

Bu itibarla ülke olarak kendi dersimize şimdiden büyük bir ciddiyetle çalışıyoruz. Zira büyük bir hedefimiz var. Yeşil kalkınma vizyonu temelinde toplumun her katmanının desteğiyle milletimize ve doğamıza karbondan ari bir Türkiye bırakma hedefine doğru emin adımlarla ilerleyeceğiz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Yeni yılda yeni zamlar 23 Kasım 2024