Milli Güvenlik ve ekonomi
Devletin bekasına ve güvenliğine yönelik tehditlerin ele alındığı, bu tehditlere karşı önlemlerin tartışıldığı Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantılarında ekonomik konuların gündeme gelmesi alışılmış bir durum değil. Ancak yakın geçmişte MGK’da Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasında yaşanan tartışmanın nasıl ekonomik kriz başlattığı hemen hatırlanıyor.
25 Kasım’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında yapılan toplantının ardından yayımlanan bildirinin ilk satırlarında, ekonomi politikalarının hayata geçirilme sürecinde karşılaşılabilecek “tehdit ve sınamalardan” söz edilmesi büyük yankı yarattı. Cumhurbaşkanının “ekonomik kurtuluş savaşı veriyoruz” sözlerinin ardından gelen MGK bildirisi, değişik çevrelerde “ekonomide gelinen durum artık devletin güvenliğini tehdit mi ediyor?” sorusunun sorulmasına yol açtı.
Bildiride ekonomiyle ilgili şu ifade yer aldı:
“Türkiye’nin inşa ettiği sağlam altyapı üzerinde, hedeflerine uygun şekilde yatırım, üretim, istihdam ve ihracat odaklı ekonomi politikalarını hayata geçirme sürecinde karşılaştığı ve karşılaşabileceği sınamalar ile tehditler değerlendirilmiş, cumhuriyetimizin 100. yılına her alanda olduğu gibi iktisadi olarak da güçlü şekilde ulaşma kararlılığı teyit edilmiştir.”
2001’de MGK’daki tartışma ekonomik krizi tetiklemişti
Ekonomideki tehditlere değinen son bildiri, 19 Şubat 2001’de yapılan MGK toplantısında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Bülent Ecevit arasındaki gerilimin tetiklediği ekonomik krizi akıllara getirdi. O dönemde gelmekte olan, beklenen kriz Cumhurbaşkanının Başbakanın önüne anayasa kitapçığı fırlatmasıyla başladı. Gecelik faizler yüzde 7.500’lere çıktı.
Merkez Bankası’nın son iki haftada kurlarda yaşanan hızlı artış karşısında sık sık işaret ettiği “dalgalı kur rejimi”ne işte bu MGK krizinin ardından 22 Şubat 2001’de geçildi.
Merkez Bankası, bugün rahatlıkla “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın uygulanmakta olan dalgalı kur rejimi altında kur seviyesine ilişkin bir taahhüdü yoktur. Döviz kurları, serbest piyasa dinamiklerince arz ve talep koşullarınca belirlenmektedir” diyebiliyor.
Atatürk’ün İktisat Kongresi’nde verdiği mesaj
Ekonomiye yönelik tehditlerin MGK bildirilerine yansıdığı günümüzde Mustafa Kemal Atatürk’ün İzmir İktisat Kongresi’ndeki konuşmasından şu sözleri yeniden anımsamamızda yarar var:
“Siyasî ve askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsun, iktisat zaferleriyle taçlandırılamazlarsa elde edilen zaferler sürüp gidemez, az zamanda söner. Bu itibarla en kuvvetli ve parlak zaferimizin dahi sağlayabildiği ve daha sağlayabileceği yararlı verimleri saptamak için iktisap hayatımızın, iktisat egemenliğimizin sağlanması, pekiştirilmesi ve genişletilmesi gerekir. Düşmanlara karşı en kuvvetli silahımız, iktisat hayatındaki genişleme, sağlamlık ve başarı olacaktır.”
Hızlı kur artışı muhalefeti de zorladı
Son dönemde döviz kurlarında yaşanan hızlı artışlar, yüksek oranlı iniş çıkışlar, Türkiye ekonomisinin uluslararası karşılaştırmalardaki yerinin hesaplanmasını da güçleştirdi. Ekonomimizin geçtiği şu zor günlerde, TBMM’de bütçe görüşmeleri devam ederken, DÜNYA Gazetesi Parlamento muhabiri-editörü Canan Sakarya ile birlikte iktidar ve muhalefetin ekonomi alanında yetkin temsilcileriyle sık sık görüşüyoruz. Dolar kurunun 10 TL’yi geçtiği gün CHP Genel Başkan Yardımcısı, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu sözcüsü Bülent Kuşoğlu, “Maalesef, çok üzücü ama kurun geldiği bu seviye uluslararası karşılaştırmaları kolaylaştırdı. Dolar bazında bütçemiz Yunanistan bütçesinin altında” diyordu. Ancak, kurlarda aşırı oynaklık başlayınca muhalefet temsilcileri de uluslararası karşılaştırmalarını sürekli güncellemek durumunda kaldılar.
İYİ Parti’nin ekonomi ve maliye uzmanı TBMM Grup Başkanı Prof. Dr. İsmail Tatlıoğlu ise gazetemizde okuyacağınız söyleşide Orta Vadeli Plan’da 211 milyar dolar olarak hesaplanan 2022 bütçe büyüklüğünün, bütçe görüşmeleri sırasında nasıl bir ara 130 milyar dolara indiğini kronolojik olarak anlattı.