Millet ittifakının dış politika programı iyimserlikle karşılanabilir

İlter TURAN
İlter TURAN SİYASET PENCERESİ

Önümüzdeki seçimleri kazanarak mevcut hükümetin yerini almayı tasarlayan Altılı Masa mensupları Millet İttifakı’nı oluşturmaya karar vermiş bulunuyorlar. Geçtiğimiz hafta seçimi kazanmaları halinde uygulayacakları programın özetini kamuoyuna açıkladılar. Programın kendisi iki yüz sayfadan daha uzun, kapsamlı bir belge. Dış Politika konuları, güvenlik, terörle mücadele, siber güvenlik, göç ve mülteci sorunlarıyla birlikte son bölümde yer alıyor. Sadece dış politikaya tahsis edilen bölüm ise üç sayfa civarında.

Bir haftadır elimizde bulunan belge birçok bakımdan incelendi, eleştirildi. Bazı gözlemciler, çok önemli gördükleri sorunlara programda yer verilmediğine işaret ederken, diğer bazıları da benimsenen politikaları eleştiriyorlar. Bunun altı partinin üzerinde anlaştığı konuları kapsayan bir belge olduğunu unutmamak gerekiyor. Dolayısıyla bazı partilerin önemli telakki ettiği ve/veya üzerinde anlaşmaya varılamayan konular belgede yer almıyor olabilir. Ayrıca, bazı konulara doğrudan yer verilmemiş olsa dahi, dış politika bölümünün genel çizgisine bakarak çıkarımlarda bulunmak da mümkündür.

Bir süre önce bir sivil toplum kuruluşu için hazırladığım bir raporda, Türk dış siyasetine 2009 sonrası giren beş sorunlu nitelik tanımlamıştım. Bunlar dış siyasete yaklaşımın giderek ideolojik bir nitelik kazandığı, kişiselleştiği, kurumsallıktan uzaklaştığı, profesyonellikten koptuğu ve iç siyasette kullanılmak üzere araçsallaştırıldığı idi. Programı okurken, bu beş sorunlu temayüle dönük vaziyet alınıp alınmadığını belirlemeye çalıştım.

Önce ideolojik yaklaşım konusuna eğilelim. 2009’a kadar, Türk dış siyaseti Batı savunma camiasına güçlü bir bağlılık sergiliyor ve Avrupa Birliği’ne üye olma yönünde ilerlemeyi öngörüyordu. Bu dönemde Türkiye liberal demokratik sistemini korumaya ve daha da geliştirmeye, hukuk devleti ilkelerine bağlı kalmaya, sosyal piyasa ekonomisini işletmeye, ve hem genelde hem de kendi bölgesindeki çatışmaların barışçıl araçlarla çözülmesine değer veriyordu. Fakat o yıl ülkenin dış siyasetinde temel bir değişiklik meydana geldi, Orta Doğu’da Sünni yönetimlerin egemen olduğu ülkelere önderlik edilmesi siyaseti benimsendi. Yeni siyaset büyük başarısızlıkla sonuçlandı. Müslüman Kardeşlerin askeri müdahale ile devrildiği Mısır ile ilişkiler hasmane bir nitelik kazandı. Türkiye, Suriye’de başlayan iç mücadeleye taraf oldu, iktidara gelmekte hiçbir başarı sağlayamayan Sünni Müslümanlara destek verdi. İsrail’le giderek sorunlarla yüklü bir mecraya giren ilişkilerde Filistinlilerin daha radikal kesimiyle birlikte hareket etmek de, aynı yaklaşımın bir başka tezahürünü oluşturdu.

İlan edilen program zaten hükümetin de değiştirmeye çalıştığı din yönelişli politikayla birlikte, dönem dönem en üst düzeyde dile getirilen, liberal demokrasinin yerini alması önerilen ancak doğru dürüst tanımlanamayan Avrasya opsiyonu gibi söylentileri de açıkça reddetmektedir. Millet İttifakı 2009 öncesi benimsenen ve içinde NATO’ya bağlılık, AB ile bütünleşme, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarının uygulanmasının da yer aldığı politikalara geri dönmeyi tasarlamaktadır. Belirtildiğine göre, milli çıkarların yönlendirdiği ilkeli ama pragmatik bir siyaset izlenecektir.

Program dış siyasetin kurumsal bir çerçevede yürütüleceği konusunda tereddüde mahal bırakmamaktadır. Milli çıkarlar ve güvenlik kavramlarının yönlendirdiği, kısa-orta-uzun vadeli perspektifler ışığında geliştirilecek bir stratejik planın geliştirileceği anlaşılmaktadır. Dış siyasetin yürütülmesinde kurumsal bir yaklaşımın egemen olmasının benimsendiğini en berrak biçimde sergileyen ifade ise Rusya ile ilişkilerin dengeli ve kurumsal düzeyde yürütüleceğini bildiren cümledir. Dış politikayı yürütmekten Dış İşleri Bakanlığı’nın sorumlu olacağı ifade edilerek, bu işlevin bugün olduğu gibi bir kişinin, yani Cumhurbaşkanının insiyatifine bırakılmayacağı ima edilmektedir. Bu bağlamda bakanlığın gerekirse yeniden yapılandırılarak ve maddi imkanları genişletilerek güçlendirileceği bildirilmektedir.

Bir kurumun güçlendirilmesi, profesyonellik düzeyinin de yükseltilmesini gerektirmektedir. Göreve alımlarda nesnel kıstaslara uyulacak, terfilerde ise ehliyet ve liyakate bağlı kalınacaktır. Bu fikirlerin son yıllarda iktidar partisine ideolojik ve siyasi bakımdan yakın olan ama mesela iyi yabancı dil bilmeyen gençleri işe alan bakanlık uygulamalarına karşı doğrudan tepki olduğu söylenebilir. Aynı şekilde, terfilerde iktidar partisinin ideolojisine yakınlık sergilemenin ehliyet ve liyakate göre daha ağırlık taşıdığı da görülmüştür. Son olarak, hükümetin kendisine yakın bazı kişileri büyükelçi tayin ettiği, bu uygulamanın dış işlerini profesyonellikten uzaklaştırdığı ve kalitesini düşürdüğü hususları eleştirilmiştir. Bunlara ilaveten, programda dış siyasette iç siyaset hesaplarına ve ideolojik yaklaşımlara dayalı uygulamalara yer verilmeyeceği de vurgulanmaktadır.

Bir programın oluşturulması, şüphesiz uygulanacağının teminatı değildir. Yine de, programın dış politika bölümüne bakıldığında, son on yılda yaşanan sorunların neler olduğunun iyi saptandığını göstermektedir. Hataların düzeltilmesi için önce teşhis edilmeleri gerekiyor. Bu açıdan değerlendirildiğinde, Millet İttifakı’nın dış politika programı iyimserlikle karşılanabilir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Şerefli yalnızlık 23 Eylül 2024