“Metropolis; kent, yaşam, insan”
İki bin yıllık kentin tarihi bilimsel, ama herkesin okuyabileceği bir dille yazıldı
Tam 31 yıl olmuş… 1992’den bu yana Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izin ve katkılarıyla sürdürülen ve 20 yıldır Sabancı Vakfı tarafından desteklenen Metropolis antik kentindeki kazı çalışmalarını dikkatle izliyorum. Bu sürede kenti en az 20 kez ziyaret etmiş olmalıyım ki bunların arasında kısa bir süre de olsa kazılarda konuk olarak görev aldığım günler de var.
Geçtiğimiz hafta yine Metropolis’teydim. Bu kez çalışmaların 30 yılını geride bırakmasının anısına hazırlanan "Metropolis; Kent, Yaşam, İnsan" adlı kitabın tanıtımına katıldım. Benim de naçizane katkımın olduğu kitap, kentte gerçekleştirilen çalışmaların sonuçlarını, burada yaşayan farklı medeniyetlerin izlerinden yola çıkarak arkeolojiye ilgi duyan herkesin anlayabileceği bir dil ve anlatımla sunuyor. Beş yıllık bir çalışmanın ürünü olan kitap 444 sayfa, 30 farklı bölümden oluşuyor ve konusunda uzman 22 yerli ve yabancı araştırmacının katkısı bulunuyor.
Metropolis’te yapılanlar, Anadolu'nun tarihine ışık tutan önemli çalışmalar arasında. Ben de bu ışığın peşinde ilk günden bu yana koşuyor, koşuyorum… İlk gittiğimde toprağın en az 4-5 metre altında olan birçok mekân, geçen seneler içinde ortaya çıkarıldı, üzeri çatı ile örtülerek koruma altına alındı. O yılları gayet iyi anımsıyorum. Örneğin, Metropolis kazısının en dikkat çekici buluntularından birisi olan “Griffonlu soylu koltuğu”nda sadece griffonun (aslan vücutlu, kartal kafalı ve kanatlı mitolojik yaratık) bir kısmı gözüküyordu. Koltuğun bulunduğu Anadolu’da taştan yapılmış tiyatroların en erken örneklerinden olan 4 bin kişilik tiyatro tamamen toprak altındaydı. Birkaç yıl sonra kazı tamamlanıp tiyatro ortaya çıktığında gerçekleştirilen törende yüzyıllar sonra aynı mekânda bir konser izleme şansı bulacaktık.
Bu haberin ve köşemizdeki diğerlerinin ayrıntıları için lütfen https://www.ekonomim.com/yasam-keyfi adresine geçiniz...
Kedili motifler ve “kâinatın senfonisi”
İş Sanat Kibele Sanat Galerisi, yeni sergi sezonuna çağdaş Türk resim sanatının önemli temsilcilerinden Berna Türemen’in “Retrospektif” başlıklı sergisi ile başladı. Türemen’in kedili motifleri ve “kâinatın senfonisi”nin peşine düştüğü eserleri 18 Aralık’a kadar her gün Kibele Sanat Galerisi’nde ücretsiz izlenebilir. Bugüne kadar eleştirmenler, akademisyenler, bilim insanları ve farklı disiplinlere ait sanatçıların yapıtları üzerine pek çok yazı kaleme aldığı Berna Türemen’in “naiflik ve nahiflik” temelli yapıtlarının ana özelliğini yaşama bakışı ve biçimsel yaklaşımı oluşturuyor.
Eleştirmen ve yazar Gültekin Elibal, Türemen hakkındaki “Hiç kuşkusuz Berna, ‘altın yürekli’ bir anlatı dünyasının sanatçısı… Diğer bir deyişle, gerçeği halk gözüyle resimleyen sanatçılar kesiminden sayılmalıdır” sözleriyle Paris’in Sacré-Coeur (Kutsal Yürek) naif ressamlarına gönderme yapıyor. Türemen hakkındaki ‘naiflik’ ortak görüşünün metaforik bir anlam taşıdığı bilinirken, “gerçek” ile hesaplaşmaya sokulmuş bir güç gibi görülüyor ve yapıtlarının içinde sokaktaki pratik ile karşılaşarak kontrast halinde hesaplaşma gücünü sağlıyor.
İlham aldığı Anadolu ve Trakya coğrafyasına işaret ediyor
Garanti BBVA tarafından kurulan Salt’ın yeni sergisi Üç İç Denizin Ülkesi, kırk yılı aşkın süredir kararlı biçimde arkeoloji, tarih ve doğa odağında üreten Handan Börüteçene’nin bugüne kadar düzenlenen en kapsamlı sergisi. İsmi, sanatçının taşı toprağı ve mavilikleri kadar kültür mirası ile mitlerinden ilham aldığı bir coğrafyaya işaret ediyor: Anadolu ve Trakya. 7 Kasım itibarıyla Salt Beyoğlu’nda görülebilecek sergi, sanatçının mezuniyet projesi için yaptığı erken dönem işlerinden ödüllü enstalasyonu Kır/Gör’e (1985), 1987’de Urart Sanat Galerisi’nde gösterdiği terracotta serilerinden İstanbul’un kamuya açık mekânlarına yerleştirilen büyük ölçekli heykellerine birçok eseri gündeme getiriyor.
2024 Michelin Ödülleri töreni ardından notlar…
Törendeki gözlemlerim daha iyi etkinlikler yaşamak için. Yoksa Michelin ağına ülkemiz restoranlarının girmesi çok önemli. Seçilenlerin çoğu yerinde isimler… Ne güzel ki Kültür ve Turizm Bakanlığı Michelin Ödülleri’ne katılımı sağladı ve destekliyor…
Türkiye’de ilk kez İstanbul Modern Sinema’da
Endüstri baskılarına rağmen sinemada yenilikçiliği öne çıkaran film seçkisi, tarzı ve etkinlikleriyle dünyanın en eski film festivallerinden biri olan Locarno Film Festivali’nde izleyiciyle buluşan filmler, Türkiye’de ilk kez İstanbul Modern Sinema’da gösteriliyor. 10 filmlik seçki, Türk Tuborg’un katkılarıyla 23 Kasım–3 Aralık tarihleri arasında İstanbul’da ilk kez sinemaseverlerle buluşacak.
Seçkide yer alan ve her biri Türkiye prömiyerini yapacak olan filmler arasında, bu yılki Altın Leopar’ın sahibi ve yurt dışına çıkma yasağı olan İranlı yönetmen Ali Ahmadzade’nin Kritik Bölge’si, “En İyi Avrupa Filmi” seçilen Fransız sinemasının sıra dışı yönetmeni, Quentin Dupieux’nün son filmi Yannick ve festivalde “En İyi Yönetmen” ödülünü kazanan Ukraynalı yönetmen Maryna Vroda imzalı Bozkır da bulunuyor.
Siemens Türkiye’den “birlikte yüzyıl” sergisi
Siemens Türkiye, Cumhuriyet’in 100. yılında geçmişten günümüze ülkemizdeki sanayiden sağlığa, ulaşımdan elektrifikasyona kadar farklı alanlardaki imza işleriyle sanayi ve endüstriyel mirasa sunduğu katkılarını anlatan özel bir sergi düzenledi. “Birlikte Yüzyıl” başlıklı sergi, 100 yıllık Cumhuriyet'in ilanının ardından ülkenin kalkınmasını sanayi kurumları, eğitim ve gerçek insan hikâyeleri üzerinden yansıtıyor. Sergi aynı zamanda kadının çalışma ve sosyal hayata katılımını odağına alarak Cumhuriyet’in ilk yıllarında bu alanda verilen büyük çabayı, karşılaşılan zorlukları bir kez daha gözler önüne seriyor.
Kalem sevdalıları 18 Kasım’da PenFest’te buluşacak
PenFest, 18-19 Kasım tarihleri arasında Çırağan Sarayı’nda düzenlenecek. Bu yıl 4. kez markakalem.com tarafından hazırlanan festival, prestij kalem markaları, koleksiyonerlerin katılımıyla uluslararası bir organizasyona dönüşecek. İlk kez 2018 yılında gerçekleştirilen festival dünyadan ve Türkiye’den kalem tutkunlarını ağırlamaya hazırlanıyor. Bu yıl daha geniş kapsamlı olması beklenen festivalde ünlü kalem markalarının Vintage ürünleri de Penfest’te ilk kez sergilenecek. Dünyada sınırlı kişi tarafından yapılan Mikro Art Sanatı da kalem severlerle buluşacak. “Journaling” diye adlandırılan “günlük” hazırlama & dizayn etme sanatının icra edilmesi için Amerika ve Malezya’dan 4 farklı journaling sanatçısı iki gün boyunca kalem severlerle bir araya gelecek.