Mesleği ev kadını, ihtisası ev işleri
Türk kadını çok meşgul. O kadar meşgul ki, çalışmaya vakti yok… Şaka değil dünyada benzeri olmayan iki araştırmanın saha çalışmasında kadınların kendi beyanları üzerine aktarılan araştırma verisi. Hesap Uzmanları Vakfı (HUV) tarafından Marmara Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülay Akgül Yılmaz’a Türk Kadınının Seçme ve Seçilme Hakkı’nı elde ettiği 5 Aralık’ta kamuoyuna duyurulmak üzere biri istihdam diğeri girişimcilik iki ayrı çalışma desteği verilmiş. HUV erkek egemen bir vakıf, kadının ekonomik varlığının gerilemesine çözüm geliştirmeyi hedeflemesini takdir etmeli. Ama başka ne beklenebilir ki; ülke nüfusunun yarısının evde atıl, ekonominin iflasın eşiğinde, büyüme rakamlarının ekonomik ve sosyal göstergelerle uyumsuz olduğunu hesap uzmanları görmeyecek kim görecek?
En çarpıcı sonuç; ev işlerinden başını kaşımaya vakti olmayan Türk kadınının yalnız yüzde 26’sı çalışıyor. Kadınlar en fazla nitelik gerektirmeyen alanlarda kümeleniyor. Genç kadın işsizliğinin yüzde 40,7 arttığı görülüyor. Kadının bazı coğrafi bölgeler, bazı sektörlerde adı sanı geçmiyor. Yönetici kadın rüzgarları da maalesef esmiyor. Aferin bize.
İlk araştırma, Türkiye’de kadın istihdamının durumu ve gelişimini uluslararası düzeyde karşılaştırmalı ele alıyor, istihdamı etkileyen faktörleri, bölgesel verilerle analiz ediyor. Girişim araştırması da kapsamlı bir anket çalışmasından yola çıkarak kadınların iş kurma ve sürdürmede karşılaştıkları sorun ve ihtiyaçları tespit etmiş. İki çalışma da bildiğimiz gerçekleri güncel verilerle ortaya koyuyor. Bu veriler geri dönülemez bir yolda ilerlediğimizi söylüyor.
İçim cız etti
Tekrar edecek olursam en çarpıcı bulgu; 2021 yılı sonucuna göre kadın nüfusunun yüzde 67,2’si iş gücüne katılamıyor. Bunun bir numaralı nedeni ev işleriyle meşguliyet. Yanıt verenlerin yüzde 45,48’i böyle söylüyor.
Araştırma verilerini okurken ilk anda idrak etmekte zorlandım. Sayfalarda ileri geri giderek ne kaçırıyorum diye sordum kendime. “Çocuk da yaparım kariyer de…” söylemini bile gençlerin tabiriyle “ezik” kabul eden bir neslin üyesiyim… içim cızz etti. Ev işi yapmayı meşguliyet, bu meşguliyetten dolayı çalışmamaya kılıf hazırlayan kadınlar sarmış ülkeyi… Nereden nereye!
Biz bu enkazı kaldırırız
Bu araştırmanın 88 yıl önce seçme seçilme hakkını elde etmiş olan Kadın Hakları Günü’nde açıklanması başlı başına ironi. Araştırma vesilesiyle yönetmek üzere davet edildiğim tartışma panelinin sonuçlara nispet yapan kadınlardan oluşması ise ayrı bir ironiydi. Prof. Yılmaz’ın yanı sıra Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı Kurucusu Şengül Akçar, havacılık uzay sektöründe ihracat ve nitelikli üretim yapan başarılı kadın girişimci Mapsis Metal Kurucusu Filiz Akkaş’ın varlıkları gerçeküstü bir film gibiydi. Ve en az bu kadar ilginç “ev işi yapıyorum meşgulüm çalışamam” demeyi aklından geçirmeyen kadınlar ile hesap uzmanı erkeklerden oluşan nitelikli bir dinleyici kitlesi varlığını unutmamalıyım. Umut veren tek şey, çıkan bulgulara inat salonla birlikte gerçekleşen canlı, ateşli, umut dolu tartışma ortamıydı. İçime su serpti; biz bu enkazı kaldırırız!
AHH… BU MİHRAKLAR!
Fakat Türk kadınının önündeki engeller kolay aşılır gibi değil; yıllardır ilmek ilmek evde kal dantelini ören iktidar, ekonomik daralma ve COVID-19 Pandemisi… ele ele veren iç ve dış mihraklardan bazıları. Kadını sindirmiş.
Araştırmaya göre; 2018 sonrası kadının işgücüne katılma oranı yüzde 4, COVID-19 salgını sonrası kadının işgücüne katılım oranı yüzde 10,5 gerilemiş. Bugün kadın nüfusun yalnızca yüzde 26’sı çalışıyor. Diğer engeller arasında, “kayıt dışı” ipi göğüslüyor, onu “ücret açığı” takip ediyor, yani kadın eşit işe eşit ücret alamıyor ve bir sonra evrensel ismiyle “Cam Tavan” sorunu geliyor. Bu arada, üst düzey yönetici kadın ortalamamız yüzde 11, (AB % 19,3), yönetim kurulunda kadın ortalaması yüzde 17,5 (AB %29,5). Oysa gazete ve dergi haberlerine bakacak olursanız kadın yönetici cennetiyiz. Sanırım klasik magazin kuralı iş başında; kadın görseli sattırır.
Çalışması “uygun değildir”
İstihdam araştırması, 2004-21 arasında işsizliğin dramatik olarak arttığı illere işaret ediyor; Mardin, Batman, Şırnak, Van, Muş, Bitlis, Hakkari, Şanlıurfa, Diyarbakır… Bu illerde kadının çalışması “uygun” bulunmuyor. Kadının çalışmasının desteklendiği, kent ve bölgeler; İzmir, Ankara, Ege, Batı Marmara… bu yöreler kadın çalışmasını “uygun” buluyorlar.
Eğitim arttıkça kadının iş gücüne katılımı artıyor. Yükseköğrenim görenlerde yüzde 67,6, meslek ve teknik lisede birden neredeyse yarı yarıya düşüyor; yüzde 38,6. Düz lise, lise altı ve diğerleri iş yerleri tarafından da zaten tercih edilmiyor.
Sonucunu bildiğiniz bir veri daha; kadın çalışan yüzde 22,73 ile kayıt dışı cenneti tarım, ormancılık ve balıkçılıkta kümeleniyor. İkinci küme yüzde 16,17 imalat. Toptan ve perakende, sağlık-sosyal hizmetle ve eğitim yüzde 11’er olmak üzere takip ediyorlar. Bilim ya da teknolojinin adı geçmiyor.
Küçük dilinizi yutmayın
Asıl ilginç veri kadının kümelenemediği alanlar. Maden taş ocağı, elektrik gaz kanalizasyon işlerinin ilk sırada olmasına koşulları sert olduğu için şaşırmıyoruz. Hemen arkasından gelen kültür sanat alanını görünce küçük dilimi yutuyorum. Bilgi işlem de onu takip ediyor. Kadının buralardaki varlığı yüzde birin altında.
Kadın istihdamının en güçlü olduğu yerler net: nitelik gerektirmeyen işler (20,19), hizmet ve satış (19,78) kadınların en az varlık gösterdiği yer yönetim. Yönetici kadın varlığı yüzde 3,4.
Bu istihdamdan girişimci çıkar mı?
Kadın istihdam sonuçları maalesef kadın girişimciliğini besleyecek nitelikte değil. Sevecen ve davetkâr bir eko sistem görünmüyor. Kadın girişimci vergiler altında ezildiğini söylüyor. Günlük var olma endişesi, üretimde yaratıcılıklarını baskılıyor. Bir diğer sorunları bilgi yetersizliği, finansal ve sektörel konularda noksanlık.
Kadın olursa ne olmazsa ne olur?
Kadının çalışma hayatında yer almadığı ülke ekonomisi yoksullaşmakla kalmıyor, sosyal yaşamı, ruh sağlığı, yoksunlaşıyor. Kadınların işgücüne katılımı kabaca; Türkiye’de yaşanan tüm ekonomik sorunlara olumlu etki sunma potansiyeline sahip. Kadın işgücüne katılınca ülkenin vergi potansiyeli artıyor. Kamu bütçe dengesi düzeliyor, kamu borçlanması azalıyor, ekonomide mali dengeler yerine oturuyor. Ekonominin yanı sıra ülkenin sosyal değeri artıyor.
Kadın çalışınca tasarruf oluyor, ailenin karnı doyuyor, çocuklar eğitim alıyor. Ölümler azalıyor… hastalıklarla başa çıkmak kolaylaşıyor. Sofraya lezzet, sokağa dirlik, aleme nezaket geliyor. Eve hapsolan kadının ülkesi Afganistan örneği. Var mı ötesi?
Ayşe Kulin’in, Everest Yayınlarının Açık Hava Dizisi’nden çıkmış “Doğdum. Kızdım” adlı kısa romanını anımsatarak hızla okumanızı öneriyorum. Ben bu satırları yazarken, Kulin’in, Güllü karakterinin var olmak için çalışma mücadelesini anımsadım. Bir bahaneyle kocasından geçici de olsa temizlik işi izni koparan Güllü, çalışma garantisiyle veresiye erzak alıp masayı donatır. Boğazından geçebilse kursaklarından geçecek eti kutlayacaklar. Kahve dönüşü koca, bakkala kasaba manava mahcup olduğundan yemek yerine dövmelere doyamaz karısını… Kadın ev işiyle meşgul olmalı. Kadınlarımızın bu yüzden başını kaşıyacak vakti yok. Kaşınmasınlar!...