Merkez Bankası kararları: Sorular ve cevaplar…

Emre ALKİN
Emre ALKİN PAYLAŞMASAK OLMAZDI

Merkez Bankası kararını açıkladı ve beklendiği gibi 250 baz puan indirim yaptı. Şimdi meseleye geri dönüp nerden başladığımıza bir göz atalım. Ancak bunu yaparken bana 1,5 yıldan fazladır sorulan sorulara cevap vererek bunu yapacağım:

- Merkez Bankası faizi yükselterek yanlış mı yaptı ?

Merkez Bankası'nın faizi yükseltme biçimi yanlıştı. Hem siyasetten hem de kendilerine destek veren iş dünyasından çekindikleri için gıdım gıdım adım adım faizleri yükselttiler. Böylece hem faiz hem de enflasyon yükseldi. "Faiz enflasyon yaratır" tezini doğrulamak için ellerinden geleni yaptılar. Devraldıkları enflasyon %38 civarındaydı %75'e çıkardılar. Halbuki daha gelir gelmez politika faizini şok bir seviyeye çıkarmaları gerekirdi. Onun yerine alkışlanmayı tercih ettiler. Eski ekonomi yönetiminden daha rasyonel cümleler kurdukları için, parlak CV'lerin gücüyle yanlış faiz patikasına büyük destek sağladılar. Muazzam bir carry trade kazancı yarattılar, dövizi tutarak da Türkiye'yi Avrupa'dan bile pahalı hale getirdiler. Baz etkisi yeterli olmayınca kimsenin inanmadığı TÜFE rakamlarının arkasına saklandılar.

- Merkez Bankası göreve geldiği zaman %38'lik TÜFE doğru değildi ki…

Ben de onu diyorum. Madem ki TÜFE rakamı yanlış, o zaman neden bu patikayı seçtiler? Çünkü yerel seçimlerle alakalı bir faturanın kendilerine kesilmesini istemediler. Yine de sonuç değişmedi. Hatta artan hayat pahalılığı seçimlere tesir etti.

- Ama Merkez Bankası yerel seçimlerden hemen önce faiz artırdı.

Evet artırdı ama bir önceki ay "faiz artışı sona erdi" demişlerdi. Ardından döviz hızla yükselmeye başlayınca bir tercih yapmak zorunda kaldılar. "Döviz mi yükselsin yoksa faiz mi?" sorusunun cevabı belliydi. Hemen döviz kurlarını daha sert kontrol etmeye başladılar ve garanti olsun diye faizi yükselttiler. Ancak tüm bunlar meseleye hakim olmadıklarını bizlere gösterdi. 

- Merkez Bankası dövizi tutarak kötü mü yaptı, KKM'den daha fazla zarar etmez miydi ?

KKM'nin iyi bir çözüm olmadığını, süper bonolarla işi çözmenin doğru olduğunu biz zaten ısrarla söyledik. Bir önceki yönetim, faiz yükselmesin diye Hazine'ye büyük bir fatura yükledi. Bunu süper bonolarla yapsalar daha kolay yönetilir, KKM gibi ucubeyle uğraşmazdık. Ancak yeni yönetim de KKM ucubesini öldürmek için başka bir ucube yarattı. Baktı ki enflasyon düşmüyor, döviz kurlarını tutup TÜİK'ten destek alarak kendilerine gerçekçi olmayan bir patika belirlediler. Onlar dövizi tuttukça insanlar ballı kazanca koştu, enflasyona bile bakmadan dolar bazındaki fahiş kârlara odaklandılar. Bu arada özel sektör "nasıl olsa döviz yükselmez" diye muazzam bir yabancı para cinsinden borçlanmaya girdi, ihracatçı şirketler kâr edemez hale geldi.  Sadece onlar değil, döviz kazandıran tüm faaliyetler zarar yazmaya başladı. Herkes kafasındaki döviz kuruna göre fiyatlama veya satın alma davranışı göstermeyi benimsedi. Hayat pahalılığı ile enflasyon arasında makas gittikçe açıldı. Özetle KKM 'nin maliyetinden daha büyük bir faiz gideri-özel sektör zararı-döviz riski toplamı yarattılar. 

- Ama Merkez Bankası döviz satın almasa kurlar düşer...

"Her şeyden önce doğrusu nedir bir karar verin arkadaşlar" demek lazım. Hem "iyi ki tutuyor" demek hem de "döviz almasa kurlar düşer" demek anlamsız oluyor. Bu argümanı kabul edersek, ben kendi adıma döviz kurunun gerçek değerinin ne olduğunu anlamak için "serbest bırakılması gerekir" derim. Madem ki bazıları Merkez Bankası döviz satın almasa kurların düşeceğine inanıyor, o zaman bir beis yok. Ancak, bu Merkez Bankası yönetiminin kendisinden öncekiler gibi kurları tutmak için on milyarlarca dolar sattığını biliyoruz. Kimse bunu gizlemiyor zaten. Sonra da ihracatçının döviz gelirlerinin sırasıyla %40, nihayetinde %30'una el koyarak rezervlere koyduğunu da biliyoruz. Elbette, Bakan Şimşek aksini söylese de carry trade ile gelen dövizi de rezervlere eklediğini görüyoruz. Gelinen noktada Merkez Bankası döviz satın alarak piyasaya saldığı TL'yi açık piyasa işlemleriyle geri topladığına da şahitlik ediyoruz. O zaman "kendim ettim kendim buldum" durumu ortaya çıkıyor. Merkez Bankası iki ucu keskin bıçakta yürüyor. Eksiden dövizin üzerinde baskı kurmak için uyguladığı yöntemler sebebiyle bugün döviz satın almak mecburiyetinde kalmış. Döviz daha da düşse ülkede sanayi kalmayacak, ihracat bitecek ve Türkiye bırakın Avrupa'yı, dünyanın en pahalı ülkesi haline gelecek. Peki şimdi ne olacak? Bence Merkez Bankası da tam olarak bilmiyor. Bir şekilde dövizin enflasyon yaratmayacak kadar yükselmesini istiyor olabilir ama bunun kesin reçetesi yok. Yatırımcı döviz bazında yüksek reel kazanç isterken kontrolden çıkan döviz tüm hesapları karıştırabilir. Diğer taraftan "Merkez Bankası döviz almasa kurlar düşer" sözünün bir şehir efsanesi olduğunu düşünenler azımsanmayacak kadar fazla. Sanırım burada da Merkez Bankası kendinden emin değil. Bu sebeple döviz kurlarını kendi belirlemek istiyor ve bu hatalı süreç devam ediyor. 

- Merkez Bankası'nın Maliye Politikasını yardıma çağırması yanlış mı ?

Eğer "daha fazla vergi koysun da talep düşsün" diye yardıma çağırıyorlar ise çok büyük yanlış. Bunlar geçen yüzyılın paradigmalarına göre söylenmiş sözler. Bugün kamusal yükler ve maliyetler sebebiyle enflasyon yapışkan hale geldi. Eğer TÜFE'nin içindeki katsayıların düşürülmesine güvenerek bunu söylüyorlar ise büyük bir yanlışın içindeler. Resmi enflasyon bu tip manipülasyonların yardımıyla düşer, ama hayat pahalılığı yüksek kaldığı sürece vatandaşlar programa olan güvensizliğini sürdürürler. Kısıtlı bir hayat tecrübesi ve kısıtlı bir sosyal çevrede yaşayanların aldığı kritik kararlarının sonuçlarına maruz kalıyoruz desem yanlış olmaz. Ancak yine de iyi niyetle "kamu daha az harcayıp daha az maliyet yaratsın" diyorlar ise böyle çekingen çocuklar gibi söylemek yerine, dosdoğru söylemeleri en doğrusu. Merkez Bankası yönetiminde yeri geldiği zaman lafını esirgemediğini söyleyen insanlar var ama hep lafta kalıyor. Bazı gerçeklerin açıkça söylenmesi gerekir. 

- Merkez Bankası faizi düşürerek yanlış mı yapıyor ?

Doğru olduğundan herkesin şüphe duyduğu TÜFE rakamlarına bakarak erken zafer ilan ettiği için yanlış yapıyor. Aklı başında olan hiç kimse yüksek faizden hoşlanmaz. Ancak tartışmalı bir faiz yükseltme patikasından tartışmalı bir faiz düşürme patikasına geçiş yapıldı. Buna gerekçe olarak, beklenti anketlerinde vatandaşın açık ve seçik şekilde güvenmediği belli olan bir enflasyon hedefi gösteriyorlar. "Modelleme yapınca hedefi değiştiremeyiz" deyip sonra 5 kez TÜFE hedefi değiştiren Merkez Bankası Yöneticileri yine benzer bir gelişmeyle karşı karşıya kalacak. Para Politikası Kurulunun her metninde bu endişeyi okumak mümkün. 

- Merkez Bankası faizi düşürüyor ama kredi verdirmiyor

Buna kısaca şöyle cevap vereceğim. "Para aktarım mekanizmasında rahatlama yapmayacaksa faizi indirmesi sadece şovdan ibarettir." Madem şartlar iyileşmeyecek o zaman neden faizi düşüyoruz? Eski yönetimin söylediği “Politika faizini anlamlı olmaktan çıkardık" cümlesini sarf etmeden bir benzeri mi yapılıyor?

- Merkez Bankası her şeyi yanlış mı yapıyor ?

Benim kimseyi övme ya da yerme gibi bir görevim yok. Tek tük doğru işler yapsa da ayrıntıda kalıyor maalesef. Çok eski yaklaşımlar ve modası geçmiş tezler üzerinden aldığı kritik kararlar ülkenin zararına oluyor. Eğer 2018'den beri bu yükü taşıyor olmasaydık kimse bu ekibe tahammül göstermezdi. Ancak daha önceki ekonomi yönetimlerinin ultra hataları sebebiyle en azından empatiden yoksun olsa da biraz daha rasyonel sözler sarf eden bu yönetime sabır gösteriyoruz. Ancak yapılan işler sarf ettikleri sözler kadar rasyonel değil. CDS primlerinin 250 seviyesinin altına düştüğünü müjdeleyen medya mecralarının şimdi 270'e yaklaşmasını haber yapmamalarının sebebi de bu: Eğer şu anki yönetim giderse hiç kimsenin tercih etmeyeceği bir yönetim gelecek diye korkuluyor. 

 


Açıkçası ben korkuların esiri olarak söylemem gerekenlerden geri durmadım hiç. "Daha beteri olacak" diyerek betere razı olmamalıyız diye düşünüyorum. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar