Merkez Bankası faizi pas geçmek durumunda kalabilir
✔ Gönül faiz düşsün istiyor; enflasyon ve döviz "Ne indirimi, tam tersine artırmanız gerekir" diyor.
✔ "Acaba faiz artırabilir miyiz" diye düşünen Merkez Bankası'nın önüne de bu sefer siyaset engeli çıkıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan haziran ayı başında bir televizyon programında temmuz ya da ağustos aylarında faiz indirimi olabileceğinin sinyalini vermiş ve bu konuda Merkez Bankası Başkanı ile görüştüğünü söylemişti. Şunun şurasında temmuz toplantısına bir hafta bile kalmadı. Para Politikası Kurulu 14 Temmuz Çarşamba günü toplanacak ve bu ayın faiz kararını açıklayacak.
Erdoğan'ın faizle ilgili görüşü yeni değil. Ancak bu kez tarih vermiş olması ilginç ve işte o tarihe geldik.
Şu durumda Merkez Bankası haftaya nasıl bir karar alabilir; çarşamba günkü toplantıdan bir faiz indirimi bekleyebilir miyiz?
Doğrusu bu yönde bir karar alınması hiç kolay değil. Hele hele son kur ve enflasyon göstergeleri değil faiz indirimi, faiz artırımı gerektirir yönde gelmişken...
Dolayısıyla çarşamba günü bir artırım kararı alması da pek mümkün görünmeyen Merkez Bankası'nın faizi pas geçmesi olasılığı çok daha güçlü.
Merkez Bankası önceki Para Politikası Kurulu toplantılarından sonraki açıklamalarında parasal duruşun sıkı olacağına vurgu yapmaktan geri durmadı. Şimdi öyle bir durumdayız ki... Temmuz sonunda yüzde 19'a dayanacağı tahmin edilen yıllık TÜFE artışıyla bu sıkı duruş, kimilerinin benzetmesiyle "kuru sıkı" duruşa dönecek, hatta şimdiden döndü bile. Şu durumda Merkez Bankası gerçek bir sıkı duruş anlamına gelecek şekilde faiz artırımına gidebilir mi; dedik ya ona da hiç ihtimal verilmiyor. Sorun gelip izne dayanıyor!
İSTİŞAREDEN İZNE...
Bir dönem Merkez Bankası Para Politikası Kurulu'nda görev yapmış eski bir bürokrat dostumla konuştum dün. Para Politikası Kurulu'nun faiz toplantıları öncesinde nasıl çalıştığını, neler yapıldığını sordum.
Tabii ki anlattıkları o dönemki çalışma şeklini gösteriyordu. PPK toplantılarından birkaç gün önce ilgili birimlerden kapsamlı raporlar geldiğini, kurul üyelerinin bu raporları incelediğini, toplantı günü bu birimlerin başında bulunanların toplantıya katılarak kısa bir sunum yaptıklarını, daha sonra hazine müsteşarı ya da temsilcisinin görüşlerinin alındığını, ardından da kurul üyelerinin kendi aralarında görüş alışverişinde bulunup genellikle oybirliğiyle bir karara vardıklarını anlattı.
Yıllar önce durum böyleymiş. Şimdi de karar öncesinde muhtemelen benzeri bir çalışma yürütülüyordur. Ama nihai kararı kurul üyeleri mi veriyor, işte orası biraz karışık!
BAĞIMSIZ KARAR ALMAK; ESKİDENMİŞ!
Merkez Bankası'nın özellikle faiz konusunda bağımsız karar alamadığını bilmeyen mi kaldı.
Artık öyle bir duruma gelindi ki, Merkez Bankası'nın bağımsızlığı lafta bile yok gibi. Hiç kimse şöyle ağzını doldura doldura "Merkez Bankası tabii ki bağımsızdır, dilediği gibi karar alır" demiyor, diyemiyor.
Biraz geri dönüp hafızamızı yokluyoruz da, Murat Çetinkaya'nın görevden alınma gerekçesi "Laf dinlemiyor adam" diye açıklanmamış mıydı?
Çetinkaya'nın yerine gelen başkanın soyadı tam da icraatıyla uyumlu olacak gibi görünüyordu. Ne tesadüfi bir durum... Belli ki gayet uysal davrandı Murat Uysal; ama o da görevden alınmaktan kurtulamadı.
Bankacı olmayan, Merkez Bankası deneyimi hiç mi hiç bulunmayan Naci Ağbal'a ise kişisel olarak büyük destek verdi tüm piyasalar. Ağbal'ın dört buçuk ay süren başkanlığı döneminde kurun gerilemesi ve yabancı girişinin yeniden başlaması gibi olumlu gelişmeler sağlandı. Sonra ne oldu, niye oldu anlaşılamadı; o da koltuğunu kaybetti.
Bakın mart ayından temmuza geldik. 14 Temmuz'da toplanacak Para Politikası Kurulu'nda da faiz değişikliğine gidilmesi olasılığı zayıf. Yani yüzde 19'da sabit tutulması beklenen faiz bir ay daha böyle uygulanacağına göre söz konusu oran beş ay boyunca uygulamada kalmış olacak.
İşte bu yüzden "Ağbal neden görevden alındı da bu faizle bir de kurun ve buna bağlı olarak fiyatların böylesine tırmanmasına yol açıldı" sorusu yeniden gündeme geliyor.
Ancak şöyle bir gerçek de var artık karşımızda. Merkez Bankası faizi artırsa bile bu çare olmaktan çoktan çıktı. Biz, o güven denilen kavramın içini boşalttık çünkü.