Merkez bankaları iklim krizi ile mücadelede dümene geçiyor
İklim krizi ile mücadelede merkez bankaları devreye giriyor. Geçtiğimiz hafta Yeşil Kuğu Konferansı’nda bir araya gelen dünyanın önde gelen merkez bankaları, iklim krizi ile mücadelede rol önemli bir rolleri olduğunu ifade ettiler ve şirketleri bu krizle mücadelede harekete geçmeye çağırdılar.
Ekonomist Nassim Nicholas Taleb, 2004’te kaleme aldığı kitabında “Siyah Kuğu”yu, piyasaları derinden etkileme potansiyeline sahip, öngörülmesi güç nadir olayları anlatmak için kullandı. 11 Eylül veya internetin bulunuşu gibi olayları “Siyah Kuğu” olarak tanımladı. Taleb’in “Siyah Kuğu” ismini verdiği bu teori, yaşanan tarihi olayların dünya ekonomisinde yarattığı etkilere odaklandı. Taleb’e göre, Siyah Kuğular, yaşanan olayları doğru değerlendiremediğimiz için yaşandı. Sürdürülebilirlik ortağı ve yazar John Elkington tarafından gündeme getirilen “Yeşil Kuğu” kavramı ise tam tersine, doğru düşünmenin bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. Elkington, bugün yaşadığımız küresel ısınma veya COVID-19 gibi krizlerin, doğru şekilde algılanıp değerlendirildiğinde, bize yeniden düşünme ve aydınlanma fırsatı sunacağını ifade ediyor.
“Yeşil kuğuyu, siyah kuğunun küllerinden doğan bir anka kuşu olarak değerlendirebiliriz” diyor Elkington. Dolayısıyla Yeşil Kuğu’yu daha iyi bir dünya için bir davetiye olarak görmek gerekiyor. Merkez Bankaları’nı bir araya getiren Yeşil Kuğu Konferansı’nda öne çıkan temel başlıklara bakalım:
İklim krizi, finansal krizlere neden olabilir
Merkez Bankaları, iklim krizine karşı gerekli önlemler alınmadığı takdirde, dünya genelinde yeni finansal krizlerin yaşanabileceği, yaşam standartlarının ciddi şekilde gerileyeceği uyarısında bulunuyorlar. Dört yıl kurulan Finansal Sistemi Yeşilleştirme Ağı (Network for Greening Financial Services- NGFS)’nın bugün 91 üyesi bulunuyor. NGFS üyesi olan merkez bankaları dünya ekonomisinin yüzde 88’ini, küresel emisyonların ise yüzde 85’ini temsil ediyor.
NGFS chair Frank Elderson, iklim riskleriyle mücadele etmek ve merkez bankası politikalarını daha yeşil hale getirmek için katılımdan çok, ortak hedef doğrultusunda hareket etmeyi sağlayacak güçlü bir koordinasyon olması gerektiğine dikkat çekiyor.
IMF Başkanı Kristalina Georgieva’nın dikkat çektiği konu, iklim riskleriyle mücadelede 200’e yakın farklı taslak bulunması. Bu kadar fazla taslağın parçalı bir yaklaşıma neden olabileceğini söyleyen Georgieva, “Bunların kapsamını daraltmalıyız” diyor.
Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde, Euro bölgesi bankalarının iklim riskine karşı duruşlarının bugüne kadar yeterli olmadığını söylerken, finans sektörünün artık ‘uyarıyı aldığını’ ve 2022’deki sonuçların daha iyi olması için harekete geçtiğini belirtiyor.
İngiltere Merkez Bankası Başkanı Andrew Bailey, sahip oldukları varlıkların 2100’e kadar meydana gelebilecek 3.5-4 derecelik sıcaklık artışıyla ilişkilendirilmesinden sonra, politikalarını yeşil hale getirmenin yollarını aradıklarını ifade ediyor. Alman Bundesbank Başkanı Jens Weidmann, çok az sayıda şirketin işi ciddiye aldığını tespit dile getirirken, Fransa Merkez Bankası Başkanı François Villeroy de Galhau, ülkesinde iklim risklerini bildirmenin zorunlu kılındığı bir düzenlemenin devreye girdiğine dikkat çekiyor.
ABD Merkez Bankası Başkanı Jerome Powell ise, iklim değişikliğinin mevcut para politikası kararlarında doğrudan değerlendirilen bir başlık olmadığını söylüyor.
Risk yönetimi perspektifinden bakmak gerek
Avrupa Merkez Bankası Yönetim Kurulu Eski Üyesi Sabine Lautenschläger, 2019 yılında “Bankalar, iklim değişikliği konusuna hala kurumsal sosyal sorumluluk perspektifinden bakmaya devam ediyorlar. Konuyu henüz risk yönetimi perspektifinden ele almış değiller. Oysa, gelecekte daha az risk almak için, portföylerin bir an önce ‘yeşil’lenmesi gerekiyor” demişti. Avrupa Merkez Bankası 2019 başında, iklim temelli riskleri, bankacılık sektörüne yönelik en temel riskler arasında sıraladı.
Finans sektöründeki paydaşların ve merkez bankalarının iklim değişikliği konusunu, geleceğin değil bugünün sorunu olarak görmesi, yeşil dönüşümün hız kazanması açısından çok önemli. Bu kapsamda finans sektörünün iklim değişikliği temelli riskleri dört ana başlık altında tartışması gerekiyor:
1. Denetim işlevi bankalardaki iklim değişikliğine bağlı riski değerlendirmek ve ele almak için nasıl kullanılacak?
2. İklim değişikliğine bağlı riskler ve bu risklerin finansal istikrara etkisi ne olacak? 3. Bankalar gerek kendi yatırımlarında, gerekse emeklilik fonlarında iklim değişikliği etkisini nasıl ve ne boyutta dikkate alacaklar?
4. İklim değişikliğinin mali politikalar üzerindeki olası etkileri ne olacak? Lautenschlägern’in dediği gibi: “Harekete geçmek için tüm riskleri en mükemmel şekilde anlamayı bekleyemeyiz. Buna vaktimiz yok.”
İklim krizi, G7’de COVID-19 krizinin 2 katı küçülmeye yol açabilir Uluslararası yardım kuruluşu Oxfam ve dünyanın önde gelen sigortaşirketlerinden Swiss Re Enstitüsü tarafından yapılan araştırma, küresel ısınmaya yol açan sera gazlarının salımının yeterince azaltılmamasının, G7 ülkelerine çok pahalıya mal olacağını ortaya koyuyor. Araştırmaya göre bu durumda ABD, İngiltere, Japonya, Kanada, Fransa, Almanya ve İtalya ekonomileri, COVID-19 krizindekinin iki katı küçülebilir. Araştırma, 30 yıl içerisinde küresel sıcaklığın ortalama 2,6 derece yükselmesi durumunda, G7 ekonomilerinin yılda ortalama yüzde 8,5 küçüleceğini ya da 5’er trilyon dolar kayba uğrayacağını gösteriyor. Kaygı verici olan ise mevcut şartlarda hava sıcaklıklarının 30 yıl içinde 2,6 derece yükselmesinin muhtemel olması. Geçen yılın başlarından itibaren dünyayı etkisi altına alan COVID-19 pandemisi nedeniyle G7 ekonomileri ortalama yüzde 4,2 küçülmüştü.