Memleketime mektup...

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Sevgili memleketim,

Bak baştan söyleyeyim, cuma akşamı yaşananlar yüzünden buralarda biraz dalga konusu olduk.

Tüm dünya öyle de, bizde de vatandaş ekonomik yönden pek sıkıntıdaymış, üzülüyorum.

Sağlık çalışanlarına karşı işlenen suçların cezaları artırılacakmış, sevindim. Ama orada tuhaf bir durum yaşandı diyorlar, doğru mu?

Sevgili memleketim,

Uzaklardayım ama aklım sende, biliyorsun. Tüm ülkeler gibi seni de korona belasının sardığının farkındayım. Ama bak baştan söyleyeyim, buralarda biraz dalga konusu olduk. Cuma günü akşamından söz ediyorum. Burada gazeteler neler yazdı bir bilsen.

“Türkler koronayı alışveriş bayramına çevirdi...”

“Türklerin korona bayramı...”

“Koronayı alışverişle kutlayan ülke, Türkiye...”

“Bir havai fişek atmadıkları kaldı...”

Biraz utanmadım desem yalan olur. O neydi öyle Allah aşkına. Hadi insanlar evinde yiyeceği yoktur markete koşar, bebeğinin sütü, maması yoktur, koşar. Ya o kolunun altına kolaları sıkıştıranlara ne demeli. Tamam o da gıda maddesi, alışkanlık. Ya peki benzin istasyonlarındaki kuyruklar... Sokağa çıkamadığı günlerde insanlar arabasında benzin olmasını niye ister ki, anlamadım. Bir arkadaşım dedi ki, belki yasak uzarsa diye tedbir amaçlı alınmıştır benzin. İyi de yasak uzarsa arabaya yine binilemeyecek ki.

Dedim ya çok komik oldu bu, çok. Peki yasak biter bitmez insanların kendini sokağa atması, marketlere hücumu, bu nasıl izah edilir ki.

Anla işte buralarda epey dalga konusu olduk, canım sıkıldı. O akşam dip dibe alışveriş yapanlar nasıl korona alışverişi de yapmıştır, kim bilir.

Etraftan, “Bakalım bu hafta sonu kaç saat önce açıklama yapacaksınız” diye dalga geçenler oluyordu ki neyse bu sefer açıklama çok önce yapıldı. İnsanların ağzı torba değil ki büzesin; şimdi de “Cuma akşamı açıklama yaparak mı hata ettiniz, erkenden açıklayarak mı, ya şimdiden yığılma olursa” diye laf çarpıyorlar. Ben de dün hiçbir şey olmadığını söyleyerek savunmaya geçiyorum. Ama içten içe korkmuyor da değilim. İnsanlar durup durup cuma gece yarısına doğru yine marketlere hücum ederse diye.

Sevgili memleketim,

Buradakiler bizimle dalga geçecek başka konular da buluyor. Laf aramızda biz de buna zemin hazırlıyoruz. Geçenlerde biri hınzır bir gülümsemeyle “Ne oldu, uçak yolculuğunu teşvik etmek için vergi indirmiştiniz, uçuşlar arttı mı” diye sordu. Tabii ki bunu sorarken iç hat uçuşlarını çoktan durdurduğumuzu biliyordu. Lafı çevirmeye çalıştım.

Sonra “Kredi kullanımında limit artırmıştınız ya, konut satışlarınız da çok artmış” demez mi... Duymazdan geldim.

Sevgili memleketim,

Benimle dalga geçenler oluyor ama minnetle bakan da çok. Türkiye tıbbi malzeme yardımı yaptı ya, aklıma hep bizim meşhur “Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır” sözü geliyor. Çok zor durumdaki birçok ülke Türkiye’nin bu yardımını unutmayacak. Ama buralara yardım yaparken umarım kendi doktorlarımızı ve diğer sağlık çalışanlarımızı ihmal etmiyoruzdur.

Sevgili memleketim,

Ekonomik durumumuzun da çok kötü gittiğini duyuyorum. Eş dost ara ara bilgi veriyor, pek zor durumdaymışız.

Korona salgını yüzünden kapatılan işyerlerinin sayısı 250 bini bulmuş diyorlar, doğru mu? Buraların sahipleri hep zengin ve bir köşede birikimi olanlar da değil ki... Bu insanlar ne yiyor, ne içiyor, baksana binlerce kilometre uzakta ben dertleniyorum. Buraların kirası nasıl ödeniyor, ödeniyor mu; mal sahipleri anlayış gösteriyor mu, ne kadar çok dert var.

Ya kapalı olan bu işyerlerinde çalışanlar? Türkiye’deki mevzuat hakkında az çok bilgi sahibiyim; kısa çalışma ödeneği denilen bir uygulama vardı, ama herkes bundan yararlanamıyor, onlar ne yapıyordur ki...

Benim uzaktan akrabam olan gençler var; yazın garsonluk falan yapar ve üç kuruş birikim sağlarlardı. Bu birikimle de okul zamanı biraz olsun rahat ederlerdi. Turizm tüm dünyada bitti, bu yılı yok say; bu gençler iş bulamayacaklar, ne yapacaklar şimdi!

İşten çıkarma üç ay yasaklanıyormuş, bunu duyunca çok sevindim. Çalışanlar rahat bir nefes alacak, işsiz kalmayacak, diye. Sen daha iyi biliyorsundur; meğer düzenleme işten çıkarmanın yasaklanmasıyla sınırlı değilmiş. İşveren isterse çalışanını ücretsiz izne gönderecekmiş. Yani şöyle mi olacak, ben en kötü ihtimalle asgari ücretle çalışıyorum, işverenim beni işten çıkarmayacak ama ben istemesem de ücretsiz izin kullandıracak, bu sürede de ayda 1.177 lira alacakmışım. Bu süre de uzatılabilirmiş. Bana pek çalışan lehine gibi gelmedi bu düzenleme.

Burada bu işlere kafa yoran bir Türk arkadaşım bu uygulamayla ücretsiz izin verilecek işçi tabii ki çalışıyor sayılacağı için işsizlik düşük görünecek diyor. Bir taşla birkaç kuş vurulmak isteniyor gibi geldi bana.

Sevgili memleketim,

Bizim çok güzel bir adetimiz vardır. Aslında kimseye kalkmamalı ama en azından deriz ki “Anaya babaya el kalkmaz”. Doktora da el kalkmamalı. Bu konuda daha caydırıcı cezalar olmalıydı ama bunu yıllardır bir türlü yapmadık. Şimdi bunu yapıyormuşuz. Pek sevindim. Ama sonra bir şey duydum, doğru olduğunu sanmıyorum da sana sormak istedim. Bana gelen bilgiye göre muhalefet partileri sağlık çalışanlarına karşı işlenen suçlarda caydırıcılık sağlayacak şekilde cezalar artsın diye yasa teklifi vermiş ama iktidar kanadı Mecliste bunu reddetmiş. Sonra da iktidar partisi aynı konuda düzenleme önermiş. Herhalde bu doğru değildir. Eğer doğruysa korona günlerinde bile siyasi çekişmeleri az da olsa bir yana bırakamamışız diye düşüneceğim. Üzüntü verici.

Şu uçuş yasakları kalkar da umarım en kısa sürede kavuşuruz.

Memleketlin...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar