Meğer taşa tohum ekilmez imiş
Bu güzel mısra; 19’uncu yüzyıl ozanlarımızdan Seyrani’ye ait; “Eski libas gibi aşıkın gönlü / Söküldükten sonra dikilmez imiş / Seyrani’nin gözü gamla yaş imiş / Meğer taşa tohum ekilmez imiş.” İyi de bu mısraların ekonomi yazısıyla ne ilgisi var? Anlatayım efendim…
Parasını enflasyon belasından uzak tutmak için akacak mecra arayanların başına gelenlere bakınca Seyrani gibi feryatlar kulağıma ulaşıyor; Altın dedik, vergisi geldi, Döviz dedik T1’i tedbiri çıktı. Araba dedik ikinci eli bile el yakıyor. Konut dedik meğer “harami gibi” yoluna zam dağlar çıkıverdi.
Yetmezmiş gibi küçük yatırımcıyı, Borsa’ya süren gelişmeler yaşanıyor. Tam da bu süreçte benim önerim; tarıma uygun araziler idi. Hatta devlet betonu değil üretimi, tarımı teşvik etsin, birikimler böylesi arazilere gitsin demiştim.
Bir başka yol; birikimlerin start-up’lara gitmesidir. Projesi olup parası olmayan yığınca zeki yetenekli gencimiz var. Teknoparklar, böylesi girişimcilerle dolu. Üstelik bu gençler başarıyor da. 100 gencin kurduğu şirket, daha bu ay 1,8 milyar $’a satılıverdi. Kim bilir daha kaç start-up, parasına yer arayanların doğru adresi olacaktır.
Unicorn’a güzelleme yapmak işin kolayı… Sen de bir girişimciye paranı yatır, o kazansın, ülke kazansın sen de kazan… Taşa tohum ekene dek neden girişimcilere paranı yatırıp, yarını yeşertmiyorsun?
TOHUM START-UP’TA YEŞERİR
“Efendim, ben eski kafalıyım, böyle şeylerden anlamam” diyorsan, anlayanı bul, o senin paranı yönlendirsin. Yeni teknolojiler, yarının işleri, farklı girişim alanları… Bu işler senden geçti sanıyorsan, yanılıyorsun.
Paranı, dünün bildiklerine yatırmak yerine neden yarına yönelik yeni zenginlik alanlarında değerlendirmeyesin ki? Riskli mi? Evet… Ama risk almamak en büyük risk değil mi? Hele ki bu korona karmaşasında…