Meğer samanyolunun içindeymişiz de haberimiz yokmuş!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ
  • Koronavirüsün ekonomik tahribatını henüz tam görmedik. Sorun tsunami gibi geliyor. Biz ise "Durgunluk birkaç hafta sürebilir" diyecek kadar iyimseriz.
  • Birkaç hafta... Yani nisanın ortasına kadar dişimizi sıktık mı, tüm sorun geride kalacak, öyle mi!

İnsanoğlu binlerce yıl hayran hayran samanyolu galaksisini izledi. Zamanla bu parlaklığın ne olduğunu kavramaya başladık ve sürpriz en son ortaya çıktı. Aslında meğer güneş sistemi olarak biz de bu galaksinin içinde yer alıyormuşuz...

Koronavirüsü de samanyolunu gözler gibi gözledik. Hayranlık duyarak değildi bu gözleme ama uzakta diye pek de umursamadık. Dünyanın adeta öbür ucunda, Çin’de ortaya çıkmıştı. Virüstü bu, bize gelmeden nasıl olsa ölürdü.

Ölmedi; insanları öldürdü; öldürmeye de devam ediyor.

Ölmedi; ekonomileri öldürdü, diz çöktürdü ekonomik sistemlere. Ve hiçbir ülke öyle bir anda bir şey olmamış gibi ayağa da kalkamayacak.

★ ★ ★

Bu köşede daha önce korona ile ilgili birkaç yazı yazdık. Bakın daha üstünden bir ay bile geçmemiş, 27 Şubat’ta “Dövizi tetikleyecek etkenler giderek çoğalıyor” başlığıyla neler yazmışız, özetleyelim:

“Her ne kadar havaların ısınmasıyla birlikte etkisini yitireceği umulsa da korona virüsü tüm dünyada iktisadi faaliyetlerde bir yavaşlamaya yol açacakmış gibi. Belki bugüne kadar yaşadıklarımız buzdağının görünen kısmı, kimse boyuttan emin değil.

İktisadi faaliyetlerdeki yavaşlama ticaret yönüyle sınırlı kalsa çok kaybımız olmaz gibi görünüyor. Öyle ya, ticaret açısından hem aldığımız, hem sattığımız azalacak ve bu yönden çok büyük bir kayıp oluşmayacaktır.

Ama turizm cephesi bizi çok etkileyecek. Zaten şimdiden bunun işaretleri alınıyor. Kaldı ki, virüs yüzünden seyahatlerin azalmasının ötesinde bazı ülkelerden gelmek isteyen olsa bile biz kabul edecek durumda değiliz. Birkaç yüz bin Çinli ya da İranlı turist için milyonları bulan Rus ve Alman ziyaretçiyi riske atar mıyız?

Bizim bazı ülke vatandaşlarına kapıyı kapatmış olmamız da yetmez ki. Tüm dünyada bu yıl daha az seyahat olacağını, daha az turizm hareketi yaşanacağını öngörmek için kahin olmak gerekmez. Dolayısıyla bizde bu virüs hiç olmasa bile genele yayılacak olumsuzluktan biz de etkileneceğiz.

Bu yüzden turist sayısında ve turizm gelirinde geçen yılki rekorları yakalamamız pek mümkün görünmüyor.

Bizi döviz geliri yönünden zorlayacak en önemli etkenlerin başında işte bu yüzden turizm gelmektedir.”

Ve içinde bulunduğumuz durum... Turizm sezonunun geç açılmasını istemek zorunda kaldık; iş oraya vardı. Hoş, “Sezonu erken açalım” desek ne olacaktı ki...

Birileri “Fazla karamsar olmayalım, enseyi karartmayalım” diyor ama ortada iyimser olunacak bir tablo da yok ki.

Bu yıl turizm öldü! Ne yani virüs bir anda yok olsa bile sanıyor musunuz ki yine dalga dalga yabancı turist gelecek, ayrıca iç turizm canlanacak.

İnsanlarda para kalmadı, para! Olan da daha kara günler gelir kaygısıyla harcamaktan kaçınıyor.

★ ★ ★

Geldik 13 Mart’a... Bu kez “Korona vatandaşın ekonomisini nasıl etkileyecek” başlığıyla özetle şu görüşleri dile getirmişiz:

“Ancak henüz ekonomik sıkıntı boyutunun pek farkına vardığımız söylenemez; çünkü hani başınıza bir iş gelir de olayın sıcaklığı ile sorunu tüm boyutlarıyla göremezsiniz ya, şu dönemde biraz o durumdayız.

Virüsün ne ilacı var, ne aşısı; yakın gelecekte bunlara sahip olunamayacağı da ortada. Aynı durum ekonomik yönden de kendini gösteriyor; koronanın yol açacağı ekonomik sorunların da somut bir ilacı, çaresi yok tabii ki.

Peki virüs hangi kesimleri nasıl etkileyebilir?

Önce büyük fotoğrafa bakalım ve şunu söyleyelim:

Bir bütün halinde tüm kesimler, yani tüm ülke ekonomisi bu virüsten olumsuz etkilenecek. Bu yılki büyümemiz öngörülen düzeye ulaşamayacak, döviz gelirimiz düşük kalacak, daha fazla döviz açığı, yani cari açık verme durumu ortaya çıkacak, bunun sonucunda da kur tahminlerin üstünde yükselebilecek.”

Daha sonra da “işverenler, çalışanlar ve emekliler ve tasarruf sahipleri” açısından durumu irdelemeye çalışmışız.

Görünen köyü kılavuzla bile bulamamak!

Gidişatın iç karartıcı olduğu apaçık ortadaydı. Bu uyarıları herkes yaptı. Meslektaşlarımız da, akademisyenler de benzer uyarıları dile getirip gidişatın kötü olduğunu hep vurguladı.

Bakın 27 Şubat’ta yayımlanan ilk yazıyı yazdığımız 26 Şubat’ta dolar kuru 6.15, 13 Mart’taki yazıyı kaleme aldığımız 12 Mart’taki dolar kuru 6.23 düzeyindeydi.

Biliyoruz ki dolar daha sonra 6.50’yi geçti.

Tüm dünyada likidite sıkıntısı yüzünden varlık satışlarının had safhaya ulaştığı ve altın fiyatlarının bile satış yüzünden hızla gerilediği bir dönemde Türkiye’de de varlık satışı yaşanması ve yabancıların döviz talebinin de etkisiyle kurun yukarı gitmesi karşısında yapılabilecek çok şey yok. Bu gerçeği kabul edelim.

Ama yapılabilecek bir şeyler varsa bile biz bu konuda adım atabilecek durumda mıydık, diye sorulursa yanıt herhalde evet olmaz.

Çünkü biz hala sorunun birkaç haftaya atlatılabileceğini dile getiriyoruz. Bunu ya toplumu rahatlatmak, karamsarlığın daha da artmasını önlemek için yapıyoruz ya da daha kötüsü buna gerçekten inanıyoruz.

Dünya yeni bir çağdan, yeni bir çağa girildiğinden söz ediyor; biz “Sorun birkaç haftaya atlatılır, durgunluk birkaç hafta daha sürebilir” diye kendimizi avutuyoruz.

Ama bu sözler kaybettiği işini bulamayacak milyonlar için umut olmaktan çok uzak.

Bu sözler yitirmek durumunda kalacağı ticari itibarı ve tüm birikimi için karalar bağlayan binlerce işadamı için teselli değil.

Köşemizi bir gün de onların görüşlerine açacağız. İsteyen görüşlerini ismini vererek açıklasın, istemeyen ismini gizlesin. Bu köşe sizlere açılacak. Görüşlerinizi bekliyorum.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar