Meğer değerli konut vergisinin öncü ayak sesleri varmış, artçı şokları da devam edecek gibi…

Nevzat SAYGILIOĞLU
Nevzat SAYGILIOĞLU EKO ANKARA

Malum, geçtiğimiz Aralık ayı başlarında 7194 sayılı Torba Kanun Meclis’te kabul edildi, Cumhurbaşkanı tarafından onaylandı ve 7 Aralık 2019 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı.
Kanunda; diğer torba kanunlar gibi çok sayıda düzenleme yer almıştı. Ancak; bu düzenlemeler içerisinde Dijital Hizmet Vergisi, Konaklama Vergisi ve Değerli Konut Vergisi başlıklı 3 yeni vergi çok dikkat çekmişti.

Bunlardan Değerli Konut Vergisi konusu üzerinde çok yoğun ve olumsuz görüşler oluşturulmuştu. İş dünyası, vergi otoriteleri, hukukçular, ekonomi ile ilgili yazarlar bu vergiyi çok işlemiş ve ağır bir şekilde eleştirmişti. Özellikle iş dünyasının büyük zenginleri bu düzenlemeden çok rahatsız olmuştu ve bu rahatsızlıklarını kapalı kapılar ardında ve doğru mahfillerde dile getirme yolunu seçmişti.

Kanun Resmi Gazete’de yayımlanıp yürürlüğe girdiği halde, Cumhurbaşkanı devreye girdi ve bu düzenlemenin ertelenmesi ve gözden geçirilmesi talimatını verdi.

Şimdilik zenginler ya da değerli konut sahipleri ilk raundu başarmış gibi görünüyor, ama işin arka planı ya da niyeti hiç de böyle değil gibi.

Bürokrasi ve siyasetin ilgili ve yetkilileri alternatif çözümler üzerinde çalışıyorlar. Konuyu 1 yıl erteleme ya da alınacak en az 2 değerleme raporundaki değerlerin aritmetik ortalamasını ve raporların uyumsuzluğu halinde üçüncü bir rapor alma gibi çözümler üzerinde duruyorlar.
Aslında bu konunun biraz ayrıntısına girince öncü adımların daha önce atıldığını ve dolayısıyla ayak seslerinin varlığını anlıyoruz.

Şöyle ki 10 Ekim 2019 tarihli mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ekinde 2020-2022 yıllarına ilişkin 3 yıllık Orta Vadeli Mali Plan (OVMP) yayımlanmıştı. Aslında 3 yıllık mali yol haritasında bu konu karara bağlanmış ve Hükümet politikası olarak benimsenmişti.

Kararın “Merkezi Yönetim Bütçesinin Dayandığı Temel Makroekonomik Göstergeler ve Politikalar” başlıklı birinci bölümünün bütçe gelirlerine ilişkin temel politikaları belirleyen 3.1. alt bölümündeki 10 ve 11 numaralı paragraflar bununla ilgili. Anılan paragraflar aynen şöyle:
“10. İmar değişikliklerinden kaynaklanan değer artışlarının vergilendirilmesine ilişkin mevzuat ve uygulama güçlendirilecektir”.

“11. Taşınmaz değerleme sistemi kurularak gayrimenkul envanteri tamamlanacak, gayrimenkul vergilendirme sistemi tapu harçları ve emlak vergilerinin taşınmazların gerçek değerleri üzerinden alınmasını sağlayacak şekilde yeniden düzenlenecektir”.

Bilindiği üzere; 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na göre hükümetlerin bütçe dışında ayrıca 3 yıllık OVP ve OVMP hazırlamaları gerekiyor. Yukarıdaki açıklamalar Hükümet politikaları olarak bu metne girmiş.

Demek ki Değerli Konut Vergisi’nin oluşturulmasına ilişkin öncü ayak sesleri varmış. Yani siyasi irade oluşmuş. Dolayısıyla söz konusu düzenlemeden Cumhurbaşkanının haberinin olmaması beklenemez. O zaman böyle bir erteleme veya mevzuat değişikliğine niçin gidiliyor?..
Bu noktada yakın geçmişte yaşanan ve bizim de orada bulunduğumuz benzer bir konuyu hatırlatmakta yarar var.

Ahmet Davutoğlu’nun Başbakanlığı dönemiydi. Davutoğlu Hükümeti kentsel dönüşüm ve bunun finansmanı bahanesiyle özellikle büyük kentlerde oluşan şehir rantlarının vergilendirilmesi konusu üzerinde duruyordu. Bu konuyu görüşmek üzere, Hükümet tarafından Ankara’nın en lüks otelinde bir toplantı düzenlenmişti. Toplamda 12 ilgili Bakanın yer aldığı ve Davutoğlu’nun bizzat yönettiği toplantıya TMB Başkanı Mithat Yenigün ile INTES Başkanı Celal Koloğlu da davet edilmişti. Bu toplantıda Türkiye’nin altyapı ve üst yapı alanlarında çok büyük tüm müteahhitlik firmalarının bizzat patronları yerini almıştı.

Ahmet Davutoğlu, kentsel dönüşümün gereğini ve önemini vurguladıktan sonra bunun finansmanı ve sosyal barışın tesisi adına artık şehir rantlarından devletin ve yerel yönetimlerin pay alması gerektiğini yumuşatıcı ve tatlandırıcı kullanarak anlattı. Bu açıklama ile büyük patronların birbirine nasıl şaşkın halde baktıkları ve şoke oldukları gözden kaçmadı.
Daha sonra sözü dönemin Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’a aktardı. Babacan da Hazine ve Maliye diliyle makro çerçeveyi ortaya koydu ve şehir rantlarının vergilendirilmesi ihtiyacını dile getirdi. Toplantı mutsuz ve keyifsiz sona erdi.

Aradan 2 veya 3 gün geçmedi ki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan böyle bir şeyin olamayacağını kesin bir dille kestirdi attı. Gerçekten de konu o zaman tamamen kapandı gitti.

Bize göre aralarındaki ayrılığın en önemli kırılmalarından biriydi…

Bu anlatılanlardan şöyle bir sonuç ortaya çıkıyor: Taşınmazların vergilendirilmesi yönünde bir istek veya zorunluluk var. Fakat bu işin de çok ciddi bir siyasi faturası var.

Konunun geçmişine bakınca bu yeni düzenlemenin getirilmesinin nedenini anlamak zor, şimdi de getirilmiş olan düzenlemenin ertelenmesini konuşmak ilginç.

Ok yaydan çıkmış gibi… Bundan böyle doğru yöntemi bulmak imkansız. Bu iş çok tartışılmaya devam edecek ve dolayısıyla siyasi faturası da olacak gibi…

Geçmişte bu filmi görmüş ve yaşamış biri olmanın tecrübesiyle yorumlamaya çalışıyoruz. Umarım yanılırız.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar