“MB’nin taşınmasının gerekçesi yok, aksine sakıncası çok’’

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Siyasi otorite Merkez Bankası’nı İstanbul’a taşımaya kararlı görünüyor. Bu, son dönemde gündeme gelmiş bir konu da değil, yıllardır konuşuluyor. Merkez Bankası İstanbul’da bina da yaptırıyor. Ama sanki gecikilen her gün büyük kayıplara uğranılıyormuş gibi şimdi bina tamamlanmadan ve bölüm bölüm gidiş planlanıyor.

Düşünebiliyor musunuz, koskoca Merkez Bankası bir süre kiracı olacak. O kadar acil bir durum var yani!

Siz hiç Merkez Bankası’na gittiniz mi, örneğin bir dostunuzu ziyaret ettiniz mi? Öyle diğer kuruluşlar gibi kapıya bir kimlik bırakarak istediğiniz yere gidemezsiniz. Yanınıza bir görevli verilir ve o görevli gideceğiniz yere kadar size eşlik eder.

Ya da bankacıların Merkez Bankası ile olan işlerini Ankara Ulus’a gelerek yaptıklarını mı düşünüyorsunuz? Tüm işlemler ekranda ya da telefonla yapılıyor tabii ki, hem de yıllardır.

Bırakın bankaların Merkez Bankası ile olan işlerini ekranda yürütüyor olmasını, vatandaş ile banka arasındaki işlerin çoğu bile artık ATM cihazları, bilgisayarlar ya da akıllı telefonlar aracılığıyla gerçekleştiriliyor. Bitti artık işleri yüz yüze yapmak, geride kaldı o dönem.

O zaman şunu sorma hakkımız yok mu:

“Merkez Bankası İstanbul’a hangi gerekçeyle taşınacak?”

Finans merkezi olacağız, öyle mi?

Bu taşınma kararının geri planında bizim göremediğimiz yönler, ayrıntılar olabilir düşüncesiyle konuyla ilgili olarak eski Merkez Bankası Başkanı ve İyi Parti Ankara Milletvekili Durmuş Yılmaz’ın görüşüne başvurduk.

Yılmaz, çok ılımlı bir yaklaşımla girdi konuya. Durmuş Yılmaz “Milletten yetki almış bir siyasi kadro, bir siyasi parti, ülkenin bir kurumunu herhangi bir yere taşıyabilir, burada demokrasi açısından bir sıkıntı yok. Dolayısıyla Merkez Bankası’nı da İstanbul’a taşıyabilir” dedi ve ekledi:

“Ama her halükarda her şeyin bir gerekçesinin, bir sebebinin olması lazım.”

Peki neydi bu sebepler ya da var mıydı acaba? Yılmaz’a kulak verelim:

“Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınmasını gerektirecek rasyonalite nedir? Hükümet ısrarla bunu niye istiyor? Bence Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınmasını gerektirecek hiçbir rasyonalite yok.

Durmuş Yılmaz hükümetin İstanbul’u finans merkezi yapmak gibi bir iddiası olduğunu ve 15 yıldır bu konu üstünde durulduğunu belirttikten sonra herhangi bir şehri finans merkezi ilan etmekle oranın finans merkezi olamayacağını vurguluyor:

“Bir yerin finans merkezi olabilmesi için bir takım şartları yerine getirmek lazım. Bir kere enfl asyonu önlemek, paranızın itibarını artırmak zorundasınız; ayrıca dünyadaki döviz hareketlerinden pay alacaksınız. Dünyada her gün yaklaşık 5.3 trilyon dolarlık döviz işlemi yapılıyor. Bunun yüzde 60- 65 kadarı dolar cinsinden. Bu işlemler ağırlıkla New York, Londra, Tokyo, Hong Kong’da yapılıyor.”

Yılmaz finans merkezi için bir şehri ilan etmenin önemsiz olduğunu ısrarla vurguladıktan sonra asıl yapılması gerekenlere dikkat çekiyor:

“Muhasebe standartlarınız yüksek olacak, hukuk yüksek olacak, hukuk açısından yabancı ile yerliyi ayırt etmeyeceksiniz, yerli ile yerli arasında tercih yapmayacaksınız. Herkes size güvenecek ve orada iş yapabilirim, diyecek. Yapılan bir kontratın altına ‘İstanbul mahkemeleri yetkilidir’ yazabileceksiniz. Şu anda şehir hastanelerinde olduğu gibi kontratların altına İstanbul Türkiye mahkemeleri diyemeyip Londra dediğimiz gibi olmayacak.”

Gültekin: “MB bir itfaiye aracıdır”

Durmuş Yılmaz Merkez Bankası’nın fonksiyonuna ilişkin olarak 1993-1994 yıllarında başkanlık görevinde bulunan Prof. Bülent Gültekin’in dile getirdiği bir görüşü hatırlattı:

“Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınması görüşü ilk ortaya atıldığında o zamanki başkanımız Prof. Bülent Gültekin bir görüş dile getirmişti. Ben de hala aynı argümanı kullanıyorum. Gültekin şöyle demişti:

Merkez Bankası bir itfaiye aracıdır; finansal istikrarda ortaya çıkabilecek sıkıntıyı ortadan kaldırmak için elinde aygıtı, enstrümanı olan tek kuruluş. Ama onun kullanacağı enstrümanın suyu, yani itfaiyenin hortumunu bağlayacağı kuyu da ülkenin hazinesidir. Son tahlilde bir sıkıntı ortaya çıktığında Merkez Bankası operasyonda bulunurken Hazine tahvil ihraç ediyor. Dolayısıyla iletişim açısından Hazine neredeyse Merkez Bankası da orada olmalıdır.”

Eski başkan Yılmaz, Hazine ve Merkez Bankası’nın farklı kentlerde bulunmasının başka sıkıntılara da yol açacağını belirterek; “Diyelim A bankasının sorunu var. Bu konuyu konuşmak için ya Hazine Merkez Bankası’na gidecek ya Merkez Bankası Hazine’ye ya da iki kurum yetkilileri ilgili bakanın olduğu yere. Merkez İstanbul’da olunca sorun çıkacak” diye konuştu.

“Merkez eleman kaybeder”

Merkez Bankası’nda çok iyi yetişmiş sayısız uzman ve ekonomist bulunduğuna dikkat çeken Yılmaz, bu elemanların İstanbul’a gidince bankaların radarına gireceğini ve bankanın eleman kaybedeceğini ifade etti.

Yılmaz, “Ankara’da 100 alan birine İstanbul’dan 130 teklif edilse bile şimdi belki gitmez, düzenini bozmaz, ama banka zaten İstanbul’da olursa bu sefer gitmeyi düşünür, bu da Merkez Bankası’nın eleman kaybetmesi demektir” görüşünü dile getirdi.

Başkenti İstanbul yapabilseydik!

Kamu kurumlarını yavaş yavaş İstanbul’a taşıyoruz. İstanbul sevdası bitecek gibi değil, aslında bu sevda yeni de değil.

Aklımıza yıllar öncesinden bir anekdot geldi. Gerçekten böyle bir konuşma geçti mi, espri olarak mı dile getirildi, onu bilemiyoruz.

Rahmetli Turgut Özal dönemi... Başkent İstanbul olabilir mi, bu konu üstünde duruluyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti Ankara ve bu Anayasa’nın değiştirilmesi teklif edilemeyecek maddelerinden biri.

Hiç makul görünmeyen bir trafik kazasında kaybettiğimiz rahmetli Adnan Kahveci başkenti İstanbul yapma konusunda bir öneride bulunuyor:

“Ankara ile İstanbul’un adlarını değiştirelim, böylece başkent otomatik olarak değişsin.”

Dedik ya, bu bir espri olarak mı dile getirildi, üstünde ciddi ciddi duruldu mu, bilme şansımız yok. Ama bu konu o dönem Ankara’da bir süre konuşulmuştu.

Böyle bir değişikliği şimdi yapmak çok daha kolay, öyle değil mi!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar