MB'den geç kalmış U dönüşü
Merkez Bankası geç kalmış da olsa önemli bir adım attı ve para politikasında kritik bir U dönüşü yaptı. Merkez Bankası’nın 27 ay sonra yaptığı ilk faiz artırımı yeni bir sürecin başladığının ilanıdır. Böylece eski model rafa kaldırılmış oluyor.
Nitekim Banka da yaptığı Para Politikası Kurulu açıklamasında “Kurul, dezenflasyonun en kısa sürede tesisi, enflasyon beklentilerinin çıpalanması, fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için parasal sıkılaştırma sürecinin başlamasına karar vermiştir” diyerek sürecin başlatıldığını ilan ediyor.
Peki sürecin başlatılması ne anlama geliyor? Bundan sonra neler olacak?
Bu sorunun yanıtı da yine aynı açıklamada var. Diyor ki; “Kurul politika faizini enflasyonun ana eğiliminin gerilemesini ve orta vadede yüzde 5 hedefine ulaşmasını sağlayacak parasal ve finansal koşulları oluşturacak şekilde belirleyecektir. Enflasyon görünümünde belirgin iyileşme sağlanana kadar parasal sıkılaştırma gerektiği zamanda ve gerektiği ölçüde kademeli olarak güçlendirilecektir. Enflasyon ve enflasyon eğilimine ilişkin göstergeler yakından takip edilecek ve TCMB, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanmaya devam edecektir.”
Yani Merkez Bankası son 2 yıllık duruşunu bozacak ve enflasyona karşı faiz aracını kullanmaya başlayacak. “Yüzde 5’lik enflasyon hedefine ulaşmayı sağlayacak koşulları oluşturuncaya kadar” bu süreç devam edecek. Dozu gerektiğinde artırılacak ya da hafifletilecek.
Bu süreç daha güçlü başlatılabilir miydi? Bence, “Evet başlatılabilirdi.” Yüzde 8.5’ten yüzde 15’e yükseltmek yerine 20 ya da 30’a da yükseltilebilirdi.
Merkez Bankası açıklamasında, yakın döneme ilişkin göstergelerin enflasyonun ana eğiliminde yükselişe işaret ettiğine vurgu yapıyor ve bu gelişmeye yol açan faktörleri de sıralıyor. Merkez Bankası’na göre enflasyonda yükselişe yol açan dört ana unsur var: Bunlardan birincisi “yurtiçi talepteki güçlü seyir”. İkincisi “maliyet yönlü baskılar”. Üçüncüsü ise “hizmet enflasyonundaki katılık.” Bunlara ek olarak bir dördüncü faktör daha var; o da fiyatlama davranışlarındaki bozulma. Yani ekonomideki aktörlerin “enflasyon artıyor” psikolojisine girip buna yönelik davranması; kontratları, ücret ayarlamalarını, ürün ve hizmet fiyatlamasını bu psikoloji içinde yapmaları.
Faiz artırımı bu unsurlardan yurtiçi talepteki güçlü seyir, hizmet enflasyonundaki katılık ve beklentilerdeki bozulmaya cevap niteliğinde güçlü bir aksiyondur. Özellikle beklentideki bozulmaya karşı önemlidir. Çünkü beklentiler bir kere bozulmaya başladı mı düzeltmek zaman alıyor; daha büyük çaba ve fedakarlık istiyor. Banka kararlı adımlarla güveni yeniden tesis etmek zorunda. En kararlı adım ise güçlü bir faiz artırımıdır. Bu nedenle bir çok ekonomist yapılan artışın boyutunu düşük buldu. Bence de düşük kalmıştır. Merkez Bankası yerel seçimlere giderken ekonomiyi durgunluğa sokan taraf olmak istememiştir. Anlaşılan o ki; faiz artırım süreci birkaç ay daha sürecek ve Merkez Bankası zücaciyeci dükkanındaki fil gibi davranmamaya çalışacak.
Ana mesele ya da merak konusu ise Merkez Bankası’nın bu tutumuna ne kadar tolerans gösterileceğidir.
Bu arada yakın geçmişte uygulanan yanlış politikanın ekonomide yol açtığı hasarların ayrıca değerlendirilmesi ve üzerinde durulması gerekiyor. Çünkü yapılacak doğru bir hasar tespiti gelecekte de aynı hataların yapılmasını engelleyebilir. Bu da işin ders çıkarma tarafıdır.