“Mantık ile menfaat uzlaşabilir…”

Emre ALKİN
Emre ALKİN PAYLAŞMASAK OLMAZDI

İnsanları mantıkla ikna etmek zor, ancak menfaatine hitap ederseniz ikna etmek mümkündür. Ben demiyorum, bir filozof demiş. Ancak haklılık payı yok değil. Bu sebeple kurumlar içindeki köklü değişimleri gerçekleştirmenin ancak ve ancak paydaşların menfaatine seslenmek olduğu söylenebilir.

Tabii "menfaat" deyince illa ki bir çıkar ilişkisi veya başkasının aleyhine çalışacak bir tasarım aklımıza gelmemeli. İç ve dış paydaşların ortak faydası için seslendirilen bir amaç pekâlâ menfaate seslenmek anlamına gelebilir. 

Örneğin, kurumun uluslararası hale gelmesi, maliyetlerini düşürürken gelirlerini artırması, finansman ve ödemelerini zamanında yapması, yarattığı değeri paydaşlarına hakça dağıtması, devlete karşı sorumluluklarını zamanında yerine getirmesi, tahsilat konusunda güç olması, çok sayıda tedarikçi ile çalışması, cirosunu çok sayıda müşteriyle sağlayarak risklerini doğru yönetmesi, dijital-insan kaynakları-kritik altyapısını arzu edilen seviyeye getirmesi, uygun ve güçlü lojistik imkanları kullanması, satış-pazarlama-reklam-tanıtım konularına doğru şekilde eğilmesi gibi yaklaşımlar herkes için kabul görmesi gereken meselelerdir. Ancak söz konusu iyileştirmelerde her zaman karşımıza engeller çıkar.

Mesela Türkiye'nin altyapısı enerji ve dijitallik konusunda ciddi bir ayak bağıdır. Toprağın üzerine yaptıklarımızla çok vakit geçirdiğimiz için, toprağın altını es geçtik diyebilirim. Maalesef ülkenin fiber optik ağ yapısı ve enerji networkü doğru kurgulanmış değildir. Kesinti sayısı ve yeterlilik konusunda sorunlar vardır.

Tahsilat-Ödeme-Finansman gibi konular ise ülke şartları doğrultusunda evrilmektedir. Bu açıdan ihracatçı firmaların şansı var ancak mevzuat sebebiyle onlar da Türkiye'nin şartlarına sürükleniyorlar. Döviz kurlarının ve faizlerin yüksek seviyesi en güçlü firmaların bile davranışlarını etkilerken, daha küçük ölçeklerde ahlaki normların dışına çıkıldığı gözüküyor.

Çok sayıda tedarikçi ile çalışmak riski yönetmek açısından olumlu bir yaklaşım. Ancak, Türkiye'de ara malı tedarikçilerinin tekelleşme hevesi ve bu konuda siyasete yaptığı baskılar, girdilerde çeşitlilik ve maliyet konusunda alternatif geliştirilmesini engellemektedir. Dış ticaret rejiminin de bilhassa maliyetleri artırdığı göz önüne alındığında, ticaretin akışını bozan ve piyasa ekonomisinin aleyhine çalışan unsurların yazının başında belirtilen "ortak menfaatin" önünde engel dikildiği anlaşılıyor.

"İnsan Kaynağı Engelini Azımsamayalım..."

Müşteri sayısını artırmak için yapılan hamleler ise çoğu zaman "güçlü alıcının" stratejik oyunları sayesinde rafa kalkabilir. Büyük firmalar tedarik yaptığı orta ölçekli firmaların başkalarına da çalışmasından pek hoşlanmıyor. Büyüklerin tedarikçi sayısını artırmak konusundaki hamleleri "hak" olarak görülürken, daha küçük ölçekteki firmalar bu hürriyetten mahrum kalabiliyorlar.  

Dijitalleşme ve Eğitim konusu her ne kadar açıkça kimsenin karşı çıkmadığı öğreler olsa bile, firma sahipleri de dahil olmak üzere eski usullerle çalışmaya alışmış personel engeller çıkarabiliyor. Bu tip firmalarda patronlar personelin karar alma becerisine güvenmediği için yönetim ve yönetişim sürekli birbirine karışıyor. Müşteri odaklı, çalışan memnuniyetini esas alan firma sayısının azlığı da bundan kaynaklanıyor. 

Her zaman söylediğim gibi, yeterli ölçeğe ulaşılmış ise "piyasaya şekil vermek" mümkün. Eğer ölçek küçük ise "piyasaya göre şekil almak" da bir çözümdür. Demek ki buradaki esas mesele şekil verenlerin iş yapma biçimleri ve iş ahlakları. Rekabetten hoşlanmayan büyük ölçekteki firmaların kendilerine yeterli buldukları ortamı yaratıp o seviyede tutmaları, küçüklerin de mevcuda göre şekil almaları sonucunu yaratıyor. 

Bu durumu hiçbir kestirmeci siyasi ya da ekonomik çözümle düzeltmek mümkün değil. Şahsi menfaatlerin genel menfaatin önüne dikilmemesi için, piyasayı rekabetçi hale getirecek adımları atan, "size ayrıcalık değil eşit muamele vaad ediyorum" bir devlet yaklaşımı gerekiyor. Atatürk bunu daha Cumhuriyet kurulmadan İzmir İktisat Kongresi’nde söylemiş. Sanıyorum döviz, enflasyon ve faizin teknik sebeplerine değil, siyasi ve sosyal sebeplerine bakmak daha doğru.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar