Manevra alanını daraltmak
Döviz yerine lira cinsinden borçlanmış olsaydık, pandemi nedeniyle işini kaybedenlerle işyerleri kapananlara çok daha fazla destek vermemiz mümkün olacaktı.
Salı günü, bizi 2018-19 krizine götüren temel kırılganlığımızın, yani döviz cinsinden borcumuz ile alacağımız arasındaki büyük farkın (döviz açık pozisyonunun) kılık değiştirerek sürdüğünü belirtmiştim. 2018 başından bu yana finans dışı şirketler kesiminin döviz açık pozisyonu belirgin biçimde azaldı ancak kamunun döviz açık pozisyonu daha fazla arttı.
Düşük döviz cinsinden faiz ve borçlanma döneminde sakin bir kur nedeniyle döviz cinsi borçlanma ‘anlık’ olarak cazip gelebiliyor. Ama bizim gibi ülkelerde kurun sakinliği kalıcı olmuyor. 2020 başından bu yana yaşadıklarımıza bir bakın. Yarısı Euro yarısı dolardan oluşan döviz sepeti Aralık 2019’da 6 liraymış. Yaklaşık bir yıl sonra –Kasım 2020’de- 9.3 liraya yükselmiş: %55 artış. Üç ay sonra –Şubat 2021’de- 7.7 liraya düşüyor. Şimdilerde ise yine 9.3 lira. Yaklaşık on yedi ay önce çok cazip olan döviz cinsinden borçlanmayı bir de bu artışları dikkate alarak değerlendirmek gerekiyor. Bütçeye ne kadar risk getirdiği ayan beyan ortada.
Grafikte toplam kamu borcumuzun, döviz cinsinden olan kısmının ve lira cinsinden borcun GSYH’ye yüzde oranlarının hareketleri gösteriliyor. 2011’in ilk çeyreği ile 2021’in ilk çeyreği arasındaki dönem kapsanıyor. 2021’in ilk çeyreğine ilişkin veri yok; ama cari milli gelirin bir yıl öncesinin aynı dönemine kıyasla %21.5 artacağını (%15 enflasyon + %6.5 reel büyüme) varsaydım. İlk dikkat çekici nokta şu: 2017’nin sonlarından itibaren keskin biçimde yükseliyor döviz cinsi borcumuz. 2017 sonunda GSYH’ye oranı %10.9 iken 2021’in ilk çeyreğinde %21.1 oluyor. Nerdeyse iki kat artmış.
O kadar geriye gitmeyip, yukarıda kur hareketini verdiğim dönemi ele alayım. 2019 sonuna kıyasla GSYH’ye oranla 6 puan artmış toplam borcumuz. Oysa lira cinsinden borcumuzda bir yükseliş yok. Artış tümüyle döviz cinsinden borcumuzdan kaynaklanıyor. Aynı dönemde kurun %55 oranında yükseldiği dikkate alındığında, bu artışın belirgin bir kısmının kur etkisinden kaynaklandığı anlaşılıyor. Farklı bir ifadeyle, döviz cinsi yerine lira cinsinden borçlanmış olsaydık, pandemi nedeniyle işini kaybedenlerle işyerleri kapananlara çok daha fazla destek vermemiz mümkün olacaktı. Ne yazık ki finansman tercihimiz, maliye politikasındaki manevra alanımızı çok daraltmış.