Mali disiplin ne zaman başlayacak?
Bu haftanın gündemi uzunca süredir beklediğimiz kamu maliyesinde tedbir paketinin açıklanmasıydı. Bu yazımda, açıklanan pakete dair değerlendirmelerimi aktaracağım.
İlk önce olumlu konularla başlayalım.
“Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi”nin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek tarafından kamuoyuna açıklanması, hükümetin konuya verdiği önemi göstermek adına önemli bir adımdı. Açıklamalarda mali disiplinin önemi, bunun enflasyonda kalıcı düşüşü sağlamak adına rolü ve kamuda kemer sıkılması gerektiğine ilişkin verilen mesajlar, ekonomi programın devamlılığı açısından da oldukça olumluydu. Ayrıca kamu personel giderlerinin toplam bütçe içinde aldığı payı gözetirsek, kamu istihdamını sınırlamaya yönelik adımlar atılacak olmasını da yerinde buluyorum.
Ancak, paketin içeriği ve kamu maliyesindeki yapısal sorunları bir arada gözettiğimde, paketin bu sorunları ele almakta oldukça sınırlı kaldığını değerlendiriyorum. Tedbir paketinde ele alınmayan yapısal sorunlar nedir dersek, sırasıyla bakalım.
Giderler tarafında yapısal sorunlar:
- Emeklilik sistemi ve Sosyal Güvelik Kurumu’nun aktüeryal yapısı
- Yaşlanan nüfus ve artan sağlık harcamaları karşısında mevcut sağlık sisteminin aktüeryal yapısı
- Kural bazlı bütçeleme olmaması kaynaklı, seçim öncesi dönemlerde alınan siyasi kararlarla, bütçenin yapısının bozulması
Gelirler tarafında yapısal sorunlar:
- İstisna ve muafiyetlerin vergi tabanını aşındırması; etkinlik, verimlilik ve adalet ilkelerinden uzaklaşması
- Kayıt dışılığın sektörel ve vergi türüne göre asimetrik dağılımı; vergi tahsilat ve performansını düşürmesi
-Tahsilat performansının sıkça çıkan vergi af ve düzenlemeleriyle düşük kalması
Uygulama tarafında iyileştirilmesi gereken konular:
- Yerindelik ve etkinlik analizlerinin yapılmaması
- Şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkesinden uzak durulması, birçok kurum ve idarenin muafiyet şemsiyesi altında tutulması
“Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi”nin diğer bir eksik yanı da, önceki dönemlerde olduğu gibi, şeffaflık, izlenebilirlik ve hesap verebilirlik ilkelerinden uzak kalması oldu. Bu ilkelerin yerine getirilebilmesi için kamuoyuna, uygulanacak tedbirlere ilişkin uygulama esasları, birimleri ve takvimine dair bilgiler verilmeli ve her bir kalem için sayısal hedef konulmalıydı. Örneğin, kamuda tasarruf alanları olarak iletilen taşıtlar, binalar ve personel gibi ana kalemlerde mevcut plan dahilinde 2024 – 26 döneminde, her bir yıl itibarıyla, ne kadarlık bir ödenek öngörüldüğü, bu tutarların ne kadarlık bir tasarrufa tekabül ettiği belirtilmeliydi. Her bir tasarruf kaleminin, ilgili idareler itibarıyla, hangi zaman diliminde, nasıl bir eylem planıyla yürütüleceği açıklanmalıydı. Son olarak, analitik bir çerçevede, alınacak kararların bütçenin yanı sıra, enflasyon, istihdam ve ekonomik aktiviteye olan etkilerine de yer verilebilirdi.
Ancak ekonomi yönetiminin, gelir ve gider tedbirlerini, geleneksel yamalı-bohça usulüyle ele almaya devam ettiğini görüyoruz.
Gelir tarafından örnek vermek gerekirse, finansal piyasaların vergilendirme sistemine ilişkin yapısal bir yol haritasıyla ilerlemek yerine, Mayıs ayı başında mevduat ve fonlara kısmi bir stopaj artışı yapılması tercih edildi. Oysa Türkiye’de finansal piyasaların vergilendirilmesi gerek gelir adaleti gerekse vergi tabanı açısından ele alınması gereken temel konular arasında yer alıyor.
Harcamalara yönelik örnek vermek gerekirse, kamu giderlerini yerindelik, etkinlik ve hesap verilebilirlik ilkelerine göre yapısal olarak iyileştirmek yerine, yatırım ödeneklerinde kesinti, köprü ve otoyol ücretlerinde artış yöntemi tercih edildi. Öncelikle şunu belirteyim: altyapı yatırımları ülkenin kalkınma potansiyeli için olmazsa olmazdır. Bu yatırımları özel sektör kaynakları ve tecrübesiyle yapmak daha etkin çıktılara ulaştırabilecektir. Ancak bu çıktılara ulaşabilmek için Kamu Özel İştirakleri (KÖİ) ile yürütülen altyapı yatırımlarında gerek finansal analiz yöntemlerinin etkin kullanılması gerekse sürecin şeffaf, denetlenir ve hesap verebilir bir yapıda olması gerekmektedir. Zira KÖİ projeleri kaynaklı üstlenilen zararlar ve koşullu yükümlülükler sadece bütçeye yük getirmiyor; aynı zamanda, Dünya Bankası ve IMF gibi birçok kurum tarafından da kamu yönetiminin en çok eleştirildiği konular arasında yer alıyor.
“Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi” basın açıklamasında, yeni uygulama ve düzenlemelerin de açıklanacağı iletilmişti. Umarım izleyen günlerde, yapısal konulara ilişkin kapsayıcı ve detaylı yol haritasını da öğrenmiş oluruz. Zira kamu maliyesinin hareket hızı, yapısı gereği, kaplumbağaya benzemektedir. Bugün açıklanacak birçok tedbirin etkisini en erken 2025 yılında, bütünsel etkisini ise orta vadede görebiliriz.
Orta gelir kıskacına yapısal birçok sorunla yakalanmış olan ülkemizin, bundan kurtulması için, kamu maliyesi ve yönetiminde atılacak adımlar kritik öneme sahiptir.