Malatya'nın Kaynakçası'ndan yansıyan umut
KİTAP dergimizin bana ayrılan köşesinde size bu hafta bir depremzede bilgeden bahsedeceğim. Gazeteci, arşivci, tarihçi, şair, sayısı 20 bine yakın kitabın yer aldığı kütüphanenin sahibi 87 yaşındaki Celal Yalvaç, depremin ardından ayrılmadığı memleketi Malatya’da en çok ihtiyaç olan umudun simgesi benim için. Yaşadığı kentin tarihiyle ilgili bir insan ne kadar yazılı materyal biriktirebilirse, o kadar esere sahip olan, bir dairenin tüm duvarlarına, başka duvarlara, depolara sıraladığı binlerce kitabına aşkı yüzünden kalmak için direndiği Malatya’da yaşama tutunmanın ve umudun en güzel örneğini sergiliyor.
Yazım için çıktığım toplantıdan gazeteye dönüş yolundayım. Akşam saatleri. Açık Radyo’daki Altın Saatler Programı’nın-Deprem Özel Yayını’nda, Hatay Arsuz’da kurulan İspanyol Sahra Hastanesi’nin gönüllü çalışanı yazar, çevirmen Çiğdem Öztürk’ün afet bölgesine yönelik gözlemlerini dinliyorum. Açık kaldığı 45 gün boyunca hizmet veren hastanede görev alan Öztürk’ün aktardıkları, izi silinmeyecek acılara hapsolan milyonlarca insan öyküsünün, bir radyo programına sığabilecek kısa özeti gibi geldi bana. Birkaç cümlesi ise halen ve her zaman bölgede yapılabilecek çok şey olduğuna inandırırken dinleyicisine bölge insanının, ayakta kalabilmesi için en çok neye ihtiyacı olduğunun sırrını veriyordu aynı zamanda…
“Vücuda alınan darbeye karşı buz basma seansı gibiydi Arsuz’da Bodrum Belediyesi’nin çadırlarındaki depremzedeler için düzenlenen müzik dinletileri. Ben ayrılırken bağlama kursu başlamıştı, çocuklara çok iyi gelmiş, umut olmuştu”.
Umut, evet umut; 11 kentimizi vuran depremin ardından bölge insanına kazandırmamız gereken en önemli duygu bu bana göre. Ancak ve ancak umut, zorluklara direnme, yaşamla yeniden bağ kurma gücü verecek, belki de tek dayanma noktası olacak milyonlarca insan için.
Bundan sonraki satırlara konuk olacak bir değerli şahsiyet hakkında edindiğim bilgiler de benzeri hissiyatları uyandırdı bana. 1936 doğumlu bir Malatyalı; 87’inci yaşında acılara şahitlik eden bir bilge kişiyi sizlerle tanıştırmaya gayret edeceğim.
Acıya uyandıran geceyi çok sevdiği memleketinde bir apartman dairesinde karşılayan Celal Yalvaç, deprem sürecinde Malatya’yı bırakamayan insanlardan biri. Belki de ileri yaşıyla birlikte büyüyen biriktirdikleri, bir başka coğrafyaya gitmesine engel olmuş.
6 Şubat’tan bu yana, milyonlarca insan için geçmeyen zamanı, dakikasını zayi etmeden ayrılamadığı Malatya’sında geçiriyor. Tek dayanağı elindeki bastonu ile sokaklarına çıkıyor, geziyor, dertleri dinliyor, üzüntülere ortak oluyor. Farkında olmasını gönülden diliyorum, karşılaştıklarına moral oluyor, umut veriyor.
Celal Yalvaç kimdir, derseniz, saat tamircisi bir babanın oğlu. Oğlunun tamirci olmasını istemediğinden dükkânını kapatan bir babanın, onun için düşündüklerinin aksine tamiri de yaşamının parçası yapan çocuğu. Meslek olarak seçtiği gazetecilikte fotoğraf makinaları tamirinde de ustalaşıyor.
Fotoğraf makinası tutkusu doğal olarak iyi fotoğrafçı da yapıyor Celal Usta’yı. Gerek vizöründen yansıyanlar, gerek kaleminden çıkanlar, yöresinde iz bırakan Ufuk ve Görüş gazetelerinde yayınlanıyor.
Mesleğini hobi yapan, hobilerini mesleğe dönüştüren şanslı insanlardan Celal Yalvaç. Okumayı çok seviyor, belki de yaşamındaki en büyük takıntısı bu, ne bulursa okuyor. Sabahlara kadar kitap okuduğu gibi yerde rastladığı gazete parçalarını da, tabelaları da sektirmeden okuyor. Kitaplara olan aşkı Celal Yalvaç’ı iyi bir araştırmacı yapıyor. Zamanla arşivci yönünü gelişiyor. Edindiği kitaplara sahip çıkıyor, muhafaza ediyor, düzenliyor, biriktiriyor.
Bugün bir insanın kişisel gayretleriyle ne kadar kitap biriktirebilirse, o kadar kitaba sahip Celal Yalvaç. 20 binin üzerinde kitaba ‘ev sahipliği’ yapıyor. Bir dairenin tüm duvarlarını doldurduktan sonra başka evlerin duvarlarına, yetmiyor depolara büyük aşkla bağlı olduğu kitaplarını sıralıyor.
Celal Yalvaç, iyi bir tarihçi aynı zamanda. Lozan Anlaşması üzerine çok az yerde bulunan masa boyunda kitaplara sahip. En çok da Malatya tarihini üzerine kitaplar konusunda zengin Celal Yalvaç Kütüphanesi. Zaten bu yönüyle ‘Malatya’nın hafızası’ unvanı yakıştırılıyor kendisine. Malatya üzerine yazı yazan, araştıran, doktora tezi, yüksek lisans çalışması hazırlayan, kitap derleyen, belgesel çeken herkesin başvuru kaynağı oluyor, olmaya da devam ediyor.
Başta dedim ya umut, depremzede insanımızı ayakta tutacak belki de tek duygu. Bizlere bu duyguyu yaşatan Celal Yalvaçlara daha çok ihtiyacımız var.
Tam bir yaşam tutkunu
Malatya Ticaret Lisesi’ni derece ile bitiriyor Celal Yalvaç. 1950’lerden bu yana araştırıyor, Malatya’nın her köşesine, her tarihi eserine dokunuyor. 1958 yılında gazeteciliğe başlıyor. Uzun yıllar sürdürüyor. Oğulları İsmet Yalvaç ve Bülent Yalvaç’a da gazetecilik mesleğini aşılıyor. Her ikisini de başarılı bir gazeteci olarak yetiştiriyor. Tam bir yaşam tutkunu yanı sıra. 1968 yılında Türkiye turu yapacak kadar motosiklet sevdalısı. Bir de kitapları kadar en çok kedilerini seviyor.