Makro ihtiyati politikaları güçlendirmek ne demek?
Geçen haftaki Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısının ardından yazılan yazıldı, söylenecekler söylendi; belki bugüne konuşulmadık çok fazla konu kalmadı ama PPK açıklaması içeriği itibariyle üzerinde uzun süre konuşulmayı hak ediyor.
Açıklamada öne çıkan bazı noktalar vardı. Mesela “Etkisi sürmekte olan jeopolitik riskler, küresel ve bölgesel iktisadi faaliyet üzerindeki aşağı yönlü riskleri canlı tutmakta ve belirsizliklerin artmasına yol açmaktadır” deniliyordu. Gelişmiş ülkelerde artan enerji fiyatları ve arz-talep uyumsuzluğuna bağlı olarak enflasyonda görülen yükselişin beklenenden uzun sürebileceği belirtiliyordu.
Ve daha önceki PPK açıklamalarında yer almayan bir şekilde yeni bir gelişme olarak “makro ihtiyati politika setinin güçlendirilmesine” karar verildiği açıklanıyordu.
Makro ihtiyati politikaların yabancısı değiliz
Makro ihtiyati politikalar yabancısı olduğumuz bir kavram değil. 2008 krizi sonrası hem dünya da hem de Türkiye’de etkin şekilde kullanılmıştı. Birey ve şirketlerin finansal dayanıklılığını sağlamayı hedefleyen mikro politikalardan farklı olarak makro ihtiyati politikalar finansal sistemin bir bütün olarak güvenliğini amaçlar.
Makro ihtiyati politika deyince birkaç kavramı hatırlamak gerekir. Bunlardan en önemlisi “sistemik risk”tir. Sistemik risk finansal sistemde yaşanan sorunlar nedeniyle finansal aracılık faaliyetlerinin kesintiye uğraması ve reel ekonomide yıkıcı sonuçların ortaya çıkması riskidir. Makro ihtiyati politikaların amacı da şoklara karşı bir tampon oluşturarak sistemik riskin finansal sistem ve ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerini sınırlamaktır. Böylece ekonomiye kredi akışı devam edecek; yoğun kaldıraç kullanımı sınırlanacak; sürdürülebilir olmayan kaynaklardan fonlama kontrol altına alınacak, oluşabilecek sistemik kırılganlıklar engellenecek.
Menüde neler var?
PPK açıklamasında “Kurul, uzun vadeli Türk lirası yatırım kredileri de dâhil olmak üzere kredilerin büyüme hızı ve erişilen finansman kaynaklarının amacına uygun şekilde iktisadi faaliyet ile buluşmasının finansal istikrar açısından önemli olduğunu değerlendirmiştir. Bu çerçevede Kurul, makroihtiyati politika setinin güçlendirilmesine karar vermiştir” denilerek hangi adımlar üzerinde çalışıldığı konusunda da bir ölçüde ipucu vermektedir.
Bu çerçevede hangi adımların atılacağını öngörmek için geçmişteki benzer süreçlerde neler yapıldığına bakmak gerekir. Geçmişte başvurulan makro ihtiyati politika araçları arasında sektörel bazda sermaye gereklilikleri getirilmesi, borç ve alacak hesaplarında vade ve para birimi uyumsuzluğunu sınırlayıcı önlemler alınması, kredi/teminat ve borç/gelir oranlarına ilişkin üst sınır belirlenmesi, yabancı para borçlanmasına yönelik sınırlamalar uygulanması, zorunlu karşılık oranları gibi geleneksel para veya vergi oranları gibi maliye politikaları araçlarının kullanılması yer almıştı.
Türkiye bu dönemlerde faiz koridoru, rezerv opsiyon mekanizması, kredili mevduat hesabı gibi kavramlarla tanışmış; öte taraftan BDDK kanalıyla ihracat ve KOBİ kredileri, kredi kart kullanımları; banka sermaye yeterlilik ornaları, taşıt kredileri, tüketici kredilerine yönelik adımlar atılmıştı.
Dolayısıyla önümüzdeki dönemde atılacak adımlarda bu menüde yer alanlardan çok farklı olmayabilir. Burada akıllara gelen soru bu aşamada makro ihtiyati politika setinin güçlendirilmesine neden gerek duyulduğudur.