Makro-finansal göstergeler ne yönde?
Bu hafta ekonomik ve finansal veri gündeminin yoğun olduğu bir haftaydı. Yurt dışında ABD enflasyonu, yurt içinde ise ödemeler dengesi ve bütçe açıklandı. Peki, bu veriler bize küresel ve yerel piyasalar hakkında ne anlatıyor?
İlk önce ABD enflasyonu ile başlayalım.
Ekim ayında ABD tüketici enflasyonu hem manşet hem de çekirdekte piyasa beklentilerinden daha iyi geldi. Manşet enflasyon aylık %0 (beklenti %0,1) ve yıllık %3,2 (beklenti %3,3) arttı. Gıda ve enerji fiyatları hariç çekirdek enflasyon ise aylık %0,2 (beklenti %0,3) ve yıllık %4 (beklenti %4,1) arttı.
ABD enflasyon verisinin beklentiye göre daha iyi gelmesiyle beraber piyasada Fed yeni bir faiz artışına gitmeyecek iyimserliği kendini gösterdi. Bu iyimserlikle beraber ABD tahvil faizleri gerilerken hisse senedi piyasası yukarı yönlü ivmelendi, dolar endeksi değer kaybetti.
ABD finansal piyasalarındaki iyimserliği “kısmi/kısıtlı iyimserlik” olarak yorumluyorum.
Bundaki temel sebep ABD’de enflasyonun hala yüksek olmasıdır. Özellikle, hizmetler sektöründeki fiyat ataletinin katı olması sebebiyle, Fed yetkililerinin iç talepte gevşemeye izin vermeyeceğini değerlendiriyorum.
Beklentim, Fed’in sözel yönlendirme ile piyasa faiz oranlarını yüksek tutmasıdır.
Bu konuda başarı sağlayamaması halinde ise Başkan Powell’ın iletmiş olduğu üzere yeni bir faiz artışına gitmesinin hala masada olduğunu unutmayalım.
Faiz oranlarının yüksek kalması da piyasaların veri ve açıklamalara olan duyarlılığının ve piyasalardaki oynaklığın yüksek olacağına işaret ediyor.
Şimdi de yurt içine bakalım.
Bu hafta açıklanan en önemli veriler arasında cari denge vardı. Eylül ayında 1,88 milyar dolar cari fazla verildi. Altın/enerji hariç fazla ise $7,1 milyar oldu. Bunda 5 milyar dolar ile turizm gelirleri etkili oldu.
Cari dengenin normalleşmesi piyasalar tarafından olumlu değerlendirildi. Zira artan faizlerle beraber iç talebin baskılanması ve ithalatın azaltılması hükümetin enflasyonla olan mücadele çerçevesinde izlediği bir politikadır.
İzleyen aylarda, cari dengedeki iyileşmenin sınırlı olacağını bekliyorum.
Parasal sıkılaşmanın kademeli olması kaynaklı iç talebin hala yüksek seyretmesi, kış aylarında azalan turizm gelirleri karşısında cari dengedeki iyileşmeyi sınırlayacaktır. Ayrıca yerel seçimler öncesi izlenecek mali politikaların iç talep üzerindeki etkisi, küresel emtia fiyatları ve en büyük ihracat pazarımız olan AB’den talep; dış ticaret dengesi, cari denge ve dış finansman ihtiyacı üzerinde belirleyici olacaktır.
Son olarak, merkezi yönetim bütçesini değerlendirelim.
2023 yılının Ocak-Ekim döneminde bütçe gelirleri 3,9 trilyon TL olurken, giderler 4,5 trilyon TL oldu ve bütçe açığı 608 milyar TL’ye ulaştı.
2023 yılı bütçesinin, yıl ortasında revize edilen bütçeye göre daha iyi gelmesi olası görünüyor.
Yılın ilk 10 ayındaki bütçe verileri iç talebin yüksek seyrettiğine ve dolaylı vergilerin yüksek oranda arttığını gösteriyor. Harcamalar tarafında ise deprem giderlerinin henüz yüklü bir şekilde bütçeye yansımadığını görüyoruz.
Öte yandan 2024-25 döneminde bütçe görünümünün bozulması olası görünüyor.
Artan faiz oranları 2024 yılında iç talebi baskılayacak ve vergi gelirlerindeki artışı sınırlayacaktır. Giderler tarafında ise başta deprem olmak üzere, sosyal güvenlik açığı ve artan faiz giderleri bütçe yükünü artıracaktır.
Bütçede harcamalar ve vergi sisteminde yapısal bir reform yapmadan Maastricht kriterlerine uyumlu performans sergilememiz olası görünmüyor.