Mahrumiyet konforu azaltır gayreti çoğaltır
Mahrumiyet; imkânlardan yoksun olma hali. Olması gerekenin kısıtlılığı… Hayatın içindeki konfor alanlarıyla sağlanan yaşam kalitesinin bir kısmı veya tamamının elden gitmesi…
Mahrum olunan şeyin daha önce sahibiyizdir veya o şey bir başkasındadır fakat bizde yoktur. Önce imkân vardı, mahrumiyet sonradan var oldu. İmkânın ortadan kalkması, insanda yoksunluk hissi uyandırdı.
Her mahrumiyet eziyet midir? Başlangıçta evet. Çünkü o şu anda yoktur ve senin de bunun için yapabileceğin bir şey yoktur.
Yoksunluk, “sende olmaması” halidir. Yoksulluk ise “sendekinin yetmezliği” ifadesidir. Eğer yoksun isen o şeyden mahrumsun. Ancak yoksul isen mahrumiyet daha yıkıcı olabilir.
Mahrumiyet, 2 farklı duygu ile gelişir. Birincisi; tamamlama arzusu ki bu gayreti tetikler. İkincisi de mahrum olunandan vazgeçme halidir. Ruhun gelişiminde mahrumiyetin büyük rolü olduğu bilinir.
“Erenler zehir getirin / Bal ilen öldürmen beni / Yokluk benim eski dostum / Mal ilen öldürmen beni.” Âşık Hüdai; mahrumiyeti cana minnet bilecek kadar yücelikle tanımlar.
Neticede mahrumiyet, hayata katamadıklarımız kadar hayatımızda olması gerekmeyenlerdir. Bunun kararı da ancak o şeyden mahrum olma haliyle yaşadığımızda verilecektir.
MAHRUMİYETİN ÖDÜLÜ; OLGUNLAŞTIRMASIDIR
Mahrumiyetin bir bedeli vardır. Konforu azaltması… Ancak bir ödülü de vardır. Varlığıyla seni sınava sokan hayat, ondan mahrum bırakarak seni olgunlaştırır.
“Onsuz yaşayamam” deme; seni onsuz da yaşatırım. “Ondan mahrum olursam yaşayamam” deme; seni ondan mahrum bırakarak da yaşatırım.
Konfor çürütür, mahrumiyet olgunlaştırır. Eğer mahrum edildiğini doğru okuyabilmişsen…