Mahremiyet hakkı ve haberleşme hürriyeti dengesinin korunmasına medyanın yaklaşımı
Av. Begüm Yavuzdoğan Okumuş
[email protected]
Av. Seda Öztürk
[email protected]
6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli ve 10 ilimizde büyük yıkıma ve binlerce can kaybına neden olan depremin yarattığı üzüntü hepimiz için hala çok taze ve toplumsal hafızamızda derin yaralar bırakacağı da şüphesiz. Bireysel ve ortak akıla en çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönemden geçiyoruz. Gelişmeleri büyük bir üzüntü ile takip ederken, medyanın izlediği yayın politikası ve sosyal medya hesapları üzerinden bireyler tarafından paylaşılarak yayılan görüntüler de bu büyük yıkım nedeniyle hissettiğimiz üzüntüyü daha da artırıyor.
Arama kurtarma ekiplerinin ve gönüllülerin üstün gayret ve özverisi ile yapılan arama kurtarma çalışmaları, enkaz başında gerçekleştirilen yayın ve haberleri takip ederken, bir yandan sevinç bir yandan hüznü yaşarken, ekranlara yansıyan görüntülerde, enkaz altından çıkarılan bireylerin mahremiyetlerinin dikkate alınmayarak, bireylerin ve bilhassa çocukların görüntülerinin doğrudan yayınlanması hepimizin ve medyanın bazı temel prensipleri yeniden ele alması ve bunlara dikkat etmesi gereğini ortaya koydu.
İzinsiz kullanım hak ihlalidir
Hukuki perspektiften konuyu ele aldığımızda, bir kimsenin görüntü ve ses kayıtlarının kişisel veri niteliğinde olduğu ve özel hayatın mahremiyeti korunması gerekli bir kişilik değeri olduğu tartışmasızdır. Öte yandan basının halkı aydınlatma ve haber alma özgürlüğünün temini bakımından misyonu kapsamında temelde bir kamu görevi icra ediyor oluşu ve haber niteliğindeki olguların paylaşımında kamu yararı bulunduğu da açıktır. Bu kapsamda basın özgürlüğü ve kişinin mahremiyetine saygı duyulması hakkı arasında bir dengenin gözetildiği, ilkeli bir yayıncılık faaliyetinden söz edebilmek için, haberi yapan basın mensuplarının, haberin, bireyin kişilik haklarını ihlal edip etmediğini gözetmesi, hukuka aykırılık veya uygunluk sınırını belirlemesi gerekmektedir.
Kural olarak kişinin rızası olmaksızın görüntü ve ses kayıtlarının alınması ve kullanılması kişisel verilerin hukuka aykırı olarak işlenmesi kapsamında bir hak ihlalidir. Aynı zamanda kişisel verilerin hukuka aykırı olarak işlenmesi ve özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmesi Türk Ceza Kanunu kapsamında da suç teşkil etmektedir.
İstisna halinin ön şartı kişilik haklarına zarar verilmemesidir
Toplumsal menfaati ilgilendiren olay ve konularda açıklama yapılması, haber ve bilgi verilmesi ve kamunun aydınlatılması görevleri kapsamında, basın mensuplarınca haber yaparken sunulan görüntünün gerçekten toplum menfaati açısından zorunlu olup olmadığı irdelenmelidir. Bilhassa enkaz altından çıkarılan çocukların görüntülerinin kimliklerini açığa çıkarır şekilde yayınlanmasının, Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Anayasamızın 41. maddesinde de düzenlenen çocuğun üstün yararının önceliklendirilmediğini ve kişilik hakkının korunmadığını düşündürmektedir.
Kişisel verilerin hukuka uygun olarak işlenmesinden söz edebilmek için, temel hukuka uygunluk nedeni ilgili kişinin açık rızasının alınmasıdır. Ancak Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında, özel hayatın gizliliğini veya kişilik haklarını ihlal etmemek kaydıyla ifade özgürlüğü kapsamında işlenmesine ilişkin istisna hükmü uyarınca bir hak ihlali olmadığı ileri sürülebilecek ise de, kişisel verilerin işlenmesi sırasında amaçla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olma ilkesine mutlaka uyulması gerekmektedir. Kaldı ki kanunun ifade özgürlüğü kapsamında kişisel verilerin işlenmesine ilişkin tanıdığı istisna halinin ön şartı kişişik haklarına zarar verilmemesidir.
Kamunun haber almaya dair menfaati tartılarak bir denge kurulması
Basın özgürlüğünün ve haberleşme hakkının belirtilen temel prensiplere uygun şekilde uygulanmasının gereği açıktır. Ekranlara yansıyan görüntülerde, yaralı, bilinci açık veya kapalı, şok etkisi altında, acı içerisindeki bireylerin kurtarılma anlarında doğrudan yüzlerine yaklaşılarak görüntü alınmasının, ısrarla mikrofon uzatılmasının haber verme amacını aştığı ve ölçülü olmadığı ve nihayetinde kişilik haklarına zarar verdiği açıktır. Basın yoluyla kişilik haklarına müdahale konusunda, Yargıtay, basın özgürlüğünün mahremiyet hakkı karşısındaki durumuna ilişkin kararlarında, bir haberin kişilik haklarını ihlal edip etmediği kapsamında yapılacak araştırmada ele alınması gereken kriterleri “haberin gerçekliği, güncelliği, kamu yararı, toplumsal ilginin varlığı ve haberin veriliş tarzı bakımından konu ile ifade arasındaki düşünsel bağlılık” olarak ifade etmektedir.
Haberin veriliş tarzı bakımından, haberin öznesi konumundaki bireylerin, zamanla söz konusu haber içeriklerinden rahatsız olabileceği, yaşamının belki de en zor anları ile ilgili verilerin herkes tarafından erişilebilir olması nedeniyle gelecekte özel, iş veya sosyal hayatının önemli ölçüde etkilenebileceği göz önünde bulundurulmalıdır.
Kişisel veri niteliğindeki bu görüntüler, başlangıçta hukuka uygun şekilde işlenmiş olsa bile, bunların zaman içerisinde internette yer almayı sürdürmesi ile artık hukuka uygunluktan söz edilemeyeceği, bu görüntülerin tekrar tekrar yayınlanmasının kamu yararına da hizmet etmeyeceği unutulmamalıdır.
Üstün bir kamu yararı olmadığı sürece, dijital hafızada yer alan geçmişte yaşanılan olumsuz olayların bir süre sonra unutulmasını, başkalarının bilmesini istemediği kişisel verilerin silinmesini ve yayılmasının önlemesini isteme hakkı olarak tanımlanan unutulma hakkı, özünde kişisel verilerin gizliliğinin güvence altına alınarak mahremiyetin korunmasını barındırır. Bir çok yönden mağduriyetleri tarif edilemeyecek ölçüde büyük olan depremzedelerin, kişisel verileri üzerinde sahip olduğu kontrolü zedeleyeci yaklaşımlardan kaçınılmalı, kişilik haklarının korunması ile kamunun haber almaya dair menfaati tartılarak bir denge kurulması ve medya kuruluşlarının ve aslında tüm bireylerin yayınlanan ve paylaşılan tüm haberlerde bu temel prensipleri göz önünde bulundurması, özetle hukuka aykırı veri paylaşımında bulunmaması, bu konuya içinden geçtiğimiz bu zor dönemlerde yüksek hassasiyetle yaklaşmaları gerekmektedir.