Madenci, yeni Orman Kanunu’ndan neden korktu?
Mart ayında TBMM’de kabul edilen yeni Orman Kanunu, çevrecileri ve bürokrasiyi rahatlattı ama madenciler uygulama yönetmeliğinin nasıl olacağını merakla bekliyor. Maden ihracatçıları, yeni kanunun bazı maddelerinin ‘dünyada örneği olmayan şekilde’ madenciliği engelleyeceğini düşünüyor. İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) Başkanı Rüstem Çetinkaya, söz konusu kanunun genel çerçevesinin de ‘orman alanlarında madenciliği ciddi şekilde zorlaştırdığını’ belirtiyor ve “Yeni kanun, yüzde 10 ve daha fazla ağaç varlığı olan her alanı madenciliğe kapatıyor. Bu şekilde ormanlar korunmuş olacak ama madenci açısından yeni ve büyük bir engel gelmiş oldu” diyor. Başkan Çetinkaya böyle konuşunca ‘dünya genelindeki uygulamalar nasıl’ diye soruyorum. Şöyle yanıtlıyor: “Dünyanın her yerinde madenler, ormanla ilişki içindedir ve ‘bir yerde orman varsa maden çıkarılmaz’ diye kural yok. Bizim için önemli olan dengeyi kurmaktır. ‘Burada ağaç var, öyleyse madenciliğe izin vermeyiz’ demek ‘toprağın üstünü koruyalım derken’ altındakini yok saymaktır. Mesela zeytinliğe 3 kilometre yakında maden çıkaramazsın. Dünyada, hem de zeytin ve zeytinyağında lider ülkelerin hiçbirinde, İtalya, İspanya ve Yunanistan’da böyle bir engel yok.”
Yenilenebilir enerji de tarım da madene doğrudan bağlı
İMİB Başkanı Rüstem Çetinkaya, maden ile enerji arasındaki derin ilişkiyi de hatırlatarak konuşmaya devam ediyor: “Madeni engellemek yenilenebilir enerji devrimini de büyük ölçüde engeller. Çünkü elektrikli araçların pilleri ve güneş (solar) panelleri için bugün üretilenden 6 kat kobalt, lityum, alüminyum, slika, silisyum, grafit gerekiyor. Rüzgâr türbinleri için çelik, galvaniz, manganet, gerekiyor. Bunların hepsi madendir ve toprağın altında. Yeni kanun çok sert ve yönetmelik de henüz yok. Yönetmelik, kanuna aykırı olamayacağına göre madenciler olarak çok kaygılıyız. Ormanı tehdit eden madenci değil, yangınlardır. Yangınlara rağmen Türkiye’nin orman varlığı da ciddi boyutlarda arttı.”
Çetinkaya, ilginç bir bilgi daha aktarıyor: “Madenler ile ‘ağaç ve orman’ arasında doğal bir ilişki var. Zaten maden varsa orman var. Çünkü madenlerin önemli bir bölümü gübredir. Tarım sektörü gübrede dışa bağımlı diye neden kızıyoruz? Türkiye neden 2,5 milyar dolarlık gübre ithalatı yapıyor? Mineral gübrelerin tamamı madendir. Bor da gübre olarak kullanılır. Azot, potasyum, fosfat, magnezyum, kalsiyum bunların hepsi madendir. Madencilik büyümezse tarım da olumsuz etkilenir. Birileri gübreleri ilaç sanıyor. Bir yerde maden varsa ‘burası orman git başka yerde ara’ demekle başka yerde maden bulamazsın. Kuralları koyarsın, maden çıkarılır, orman da korunur. Bence birileri ‘metalik madenleri’ hedefe koydu ve bunların ithalatını destekliyor. Şu anda bütün orman alanlarımızın binde 4’ünü maden kullanıyor ama bundan sonra yeni maden açılamaz. Bunlar bizim gerçeklerimiz. ”
İhracat 6 milyar doların altında kalacak
Türkiye’nin maden ihracatının ilk 6 ayda yüzde 16 gerilediğini söylüyor Çetinkaya ve bu gerilemenin devam edebileceğini anlatıyor. Tabii ki bu küçülmede henüz yeni Maden Kanununun etkisi yok. Çetinkaya şöyle konuşuyor: “ABD ve Çin pazarları küçüldü, bazı metalik maden fiyatları yükselmişti, o fiyatlar da normalleşti. Bu nedenle ihracat değeri olarak ihracatımız artmıştı. Geçen yıl 6,6 milyar dolarlık ihracat yapmıştık, su zene bu sene 6 milyar doların altında kalabiliriz. Ancak genel olarak şu gerçeği unutmamak lazım; bir ülke maden çıkarmadan dış ticaret açığını düşüremez. Türkiye bunu yapmadan nasıl düşürecek? Biz bilmiyoruz. Artık madene ve madenciliğe toplumsal bakış açısının değişmesi lazım. Maalesef bürokratlar da çevrecilerin baskılarından çok bunalmış durumdalar ve tepkilerden korkuyorlar. O yüzden de madencinin işi daha da zorlaştırılıyor.”
Körfez’e ihracatı S. Arabistan ve BAE kurtardı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, S. Arabistan, Katar ve BAE turunu sürdürüyor. Genellikle ticaret ve doğrudan yatırımların görüşüleceği söylense de esas gündem konusu ‘Körfez ülkelerinden sıcak para girişinin’ sağlanması. Biz yine de ticaret tarafını bir özetleyelim. Körfez ülkeleri listesini oluşturan BAE, Katar, S. Arabistan, Irak, İran, Kuveyt, Bahreyn ve Umman’dan bu yılın ilk 6 ayında toplam ihracatımız yaklaşık 9,5 milyar dolar oldu. Muhtemelen yılı 20 milyar dolarlık ihracat ile tamamlayacağız. Körfez ülkeleri içinde en fazla ihracatı yıllardır Irak’a yapıyoruz. 6 aylık verilere göre Irak’a 4,3 milyar dolarlık ihracat yaptık. Geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 10,8’lik gerileme var. BAE’ye 6 aylık ihracatımız ise yüzde 21,5’lik yükselişle 2 milyar 29 milyon dolar oldu. Suudi Arabistan’a geçen yılın ilk 6 aylık döneminde sadece 131,4 milyon dolarlık ihracat yapabilmiştik. Bu yılın ilk 6 ayında rakam yüzde 747 yükselişle 1 milyar 113 milyon doları aştı. Körfez bölgesinde en yakın olduğumuz ülke Katar’a ihracatımız ise bu yıl ciddi boyutlarda azalmış görünüyor. 6 aylık ihracatımız bu ülkeye yüzde 40 geriledi ve 378 milyon dola oldu. Türkiye’nin Kuveyt, Bahreyn ve Umman ile de önümüzdeki dönemde daha yakından ilgilenmesi gerekiyor. Çünkü bu ülkelere ihracatımız geriliyor.