Maaşı 100 lirayken ‘Sınır Komisyonu’nda günde 40 lira kazandı

Vahap MUNYAR
Vahap MUNYAR İŞ DÜNYASINDA DİYALOG

Çuhadaroğlu Grubu’nun kurucusu Ahmet Çuhadaroğlu, 1943 yılında 3 bin kişinin katıldığı Güzel Sanatlar Akademisi (şimdinin Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) sınavlarına girdi.
Sınavı kazanan 51 kişi arasında yer alan Ahmet Çuhadaroğlu, mimarlık bölümünde eğitim gördü. 30 Haziran 1949’da yüksek mimar olarak eğitimini tamamladı.

Mezuniyetin ardından ilk olarak Sirkeci’de bir mimarlık bürosunda işe başladı. İşe başladığı ilk günlerde günlüğüne şunları yazdı:
- Hayat mücadelesine “sıfırdan bile değil, eksiden” başlamış oldum. Maalesef o tarihlerde Türkiye’deki işadamlarının görgüleri, bilgileri mimarlığı pek hazmetmemişti.

O günlerde iş insanlarının mimarlığa bakışını şöyle not aldı:
- Bina yaptırmak istiyorsam kalfaya yaptırırım. Mimara ne gerek var? Kalfa oturup betonun başına kalıp yaptırır. Mimar ne yapar? Çizer… Çizmekten para kazanılmaz. Bu bir meslek olmamalı.

Bunun üzerine çalışma çerçevesini genişletmeyi düşündü:
- En iyisi müteahhitliğe yönelmek olacak.

Çalışma hayatında yeni adımlar atmak için öncelikle askerlik işini aradan çıkarmayı doğru buldu. 1951 yılında yedek subay olarak askere gitti. Tam kurayı çektiği dönemde askerlik süresi 2 yıla çıktı.

Görev yeri Doğubeyazıt’tı, birliği ise Iğdır’da, tam İran sınırındaydı. Mesleğinin mimarlık olduğunu öğrenince üstleri onu “Sınır Tespit Komisyonu”nda görevlendirdi.

Komisyon’un görevi ve yaşanan sorun şöyle dile getiriliyordu:
- Komisyon, Türkiye ile İran arasında anlaşmazlığa neden olan sınırları yeniden belirleyecek. Sınır boyunca her iki tarafta karşılıklı oluşturulan 3’er kilometrelik güvenlik şeridindeki zengin meralardan yararlanmak isteyen köylüler sınır taşlarını sürekli değiştiriyor, bu da sınır konusunda tartışmaya yol açıyordu.

Mimar olan Ahmet Çuhadaroğlu, Komisyon Başkanlığı’na getirildi. Komisyon, İran’dan gelen 30 kişilik heyetle uzun müzakereler gerçekleştirildi:
- Arazide çalışmalar yapıldı ve anlaşmazlığa neden olan noktalar belirlenerek sınır ihlalleri giderildi.

Bu görev Ahmet Çuhadaroğlu’na büyük deneyim kazandırdığı gibi onu maddi olarak da rahatlattı. O dönemde yedek subay aylığı 100 lira iken, yabancı ülke heyetine karşı Türkiye’yi temsil ettiği için günde 40 lira “hariciyeci yevmiyesi” verildi.

Günlük 40 lira “yevmiye”nin önemi notlarında şöyle yer aldı:
- Bu para imkanlarımın son derece dar olduğu dönemde benim için büyük nimetti.

Ahmet Çuhadaroğlu ile ilgili bu öyküyü, Çuhadaroğlu Holding’in 65’inci kuruluş yıldönümü vesilesiyle Sinem Yılmaz’ın proje koordinatörlüğünde Mehmet Altun’un yayına hazırladığı “Dürüst İzler” kitabında okudum.

Yedek subaylığı sırasındaki “Sınır Tespit Komisyonu Başkanlığı” görevinin Ahmet Çuhadaroğlu’na iş hayatına hazırlandığı günlerde önemli katkı sağladığını anladım…

Arkadaşına verdiği iş nedeniyle demir-çelik sektörüne girdi

Çuhadaroğlu Grubu’nun kurucusu Ahmet Çuhadaroğlu, askerlik sonrası Tünel’de bir mimarlık bürosu açtı. Hedefi hem mimarlık, hem de müteahhitlik yapmaktı:
- Bir gün köyden bir okul arkadaşım geldi. Fatih’te çizdiğim apartman projesinin demir işlerinin kendisine verilmesi konusunda destek istedi.

Proje sahipleriyle görüştü, işi arkadaşının almasını sağladı:
- Al haydi, işi yap bakalım…

Ancak, arkadaşının işi yapamayacağı kısa sürede ortaya çıktı:
- Arkadaşım, “Testerem yok, matkabım yok” demeye başladı. Proje sahibine mahcup olmamak için bir arkadaşımdan borç alıp, gerekli aletleri temin ettik. Bir anda kendimi demir kapı, pencere yapar buldum. Şartlar beni o günden itibaren demir-çelikçi yaptı.

1956 yılında iki ortakla Asfer Limited’i kurdu. O şirket 1964’e kadar devam etti. O dönemde Ataköy inşaatları yeni başlıyordu. Mimar arkadaşlarının teşvikiyle Ataköy ihalesine girdi:
- Arkadaşım mimar Aydın Boysan orada müdürdü. Büyük firmalarla yarıştık ama ihaleyi almayı başardık. Bu ihale sonrasında mimarlık ikinci planda kaldı. Hayat beni demir-çelik işleyen, uygulayan bir işadamı haline getirdi.

Alüminyum profili 1965’te Hilton’da gördü

Ahmet Çuhadaroğlu, Asfer’deki ortaklarıyla yolunu 1964’te ayırdı. İş hayatına tek başına devam etme kararı aldı. Bu kararda etkili olan görüş ayrılığı alüminyum konusunda ortaya çıktı:
- Ana malzeme olarak kullandığımız demir ağır ve kullanımı zor bir materyaldi. Dünyada alüminyum kullanımı öne çıkıyordu. Ortaklarım alüminyuma yönlenme konusunda benimle aynı düşüncede değildi.

Derken 1965 yılında Almanlar, İstanbul Hilton Oteli’nin genişletme projesini üstlendi. Şantiye şefi Ahmet Çuhadaroğlu’nun arkadaşıydı:
- Arkadaşımı ziyarete gittikçe alüminyum profilleri görüyordum. “Ben niye yapmıyorum bunu?” diye düşündüm.

Alüminyum profille ilgili ilk kalıpları yaptırmak üzere Ethem Gömlekçi’yle çalıştı. Gömlekçi, ilk profilleri hazırlayınca Çuhadaroğlu’nu çağırdı:
- Gittim, baktım. Yamuk yumuk bir şey… Alüminyumu eritiyor, bir huninin altına kalıbı bağlamış, döküm gibi bir şey yapıyor. Tabi, akıyor profil…

Çuhadaroğlu, günlüğüne o günlerle ilgili şu notu düştü:
- Alüminyum macerası işte böyle başladı…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar