Lula’nın Brezilyası parlak performansı ile bizim sınıfta öne çıkıyor
Türkiye yükselen piyasalar (emerging markets) sınıfında yer alıyor. Bir süredir sınıfın en kötüsü olmasak da sorunlu öğrencileri arasında gösteriliyoruz. Bugünlerde bu sınıfın kötü çocuğu Arjantin, iyi ve başarılı çocuğu ise Brezilya’dır. Brezilya ekonomisi hakkında son zamanlarda çok fazla olumlu yorum duymaya başladık. Geçen hafta sosyal medyada Robin Brooks’un bir mesajında görmüştüm. “Brezilya bir gün Latin Amerika’nın İsviçre’si olacak” diyordu.
Luiz Inácio Lula da Silva bu yılbaşında başkanlığı devraldıktan bu yana Brezilya’nın görünümü hızla değişti. Büyüyen ancak buna rağmen cari işlemler sorunu yaşamayan, enflasyonu kontrol altında olan bir ekonomi oldu Brezilya.
Bu yıl yüzde 3,1 dolayında büyüdüğü tahmin ediliyor. Bu büyüme Brezilya ekonomisini 2,1 trilyon dolarlık bir hacimle dünyanın en büyük dokuzuncu ekonomisi yapacak. Bu yıl 80 milyar dolar ticaret fazlası veriyor. On bin dolar dolayında kişi başına gelir var. İşsizlik yüzde 8. Piyasaları sığ değil, dış finansman açısından rahat. Borçlarının önemli bir bölümü yerel para cinsinden. Esnek kur sistemi uyguluyor ve 350 milyar doların üzerinde seyreden güçlü döviz rezervleri var. Yani artıları çok. Bizim arzuladığımız bazı şeyleri başarmışlar.
Lula işçi sınıfının temsilcisi olarak siyasete girdi. Brezilya’nın karanlık zamanlarında, bir sendika lideri olarak askeri yönetime karşı işçi hareketlerini ve grevleri örgütledi. Halkın arasından gelen ve aynı dili konuşan bir siyasetçi olarak çok sevildi. Bu destek ile Brezilya’yı yönetmeye talip oldu ve 2003-2010 arasında yedi yıl Brezilya’yı yönetti. O seçildiğinde uluslararası piyasalar ve kreditörler çok tedirgindi. Geniş çaplı kamulaştırmalar yapıp, ekonomide katı devletçi bir model uygulayacağı sanılıyordu. Zaten sorunlu olan Brezilya ekonomisinin onun liderliğinde felç olup, çökeceği beklentisi vardı. Ama tam tersi oldu. Onun yönetiminde Brezilya ekonomisi tarihinin en iyi dönemini yaşadı ve Lula küresel piyasaların en fazla güven duyduğu liderlerden biri oldu. ABD eski başkanı Obama bile onun için “yeryüzündeki en popüler siyasetçi” diyordu.
Lula 2003’te görevi devraldığında Brezilya ekonomisi dev açıklarla boğuşan ve yoksulluğun diz boyu olduğu bir ekonomiydi. Cari işlemler açığı ve bütçe açıkları muazzam düzeylere çıkmıştı. Lula ise sanılanın aksine, IMF ile bir stand-by düzenlemesi üzerinde anlaşarak, güçlü yapısal ayakları da olan kapsamlı bir programı hızla uygulamaya koydu. Piyasalarda Brezilya ekonomisine duyulan güven arttı ve istikrar sağlandı. Uygulanan politikalar sonucu enflasyon geriledi, gelir adaletsizliği daraldı, yoksulluk azaldı. Onun döneminde Brezilya ekonomisi yüksek büyüme hızları elde etti ve milyonlarca kişi yoksulluk sınırından kurtuldu. Orta sınıf tekrar güçlenmeye başladı. Lula yönettiği yedi yıl boyunca çok güçlü bir sosyal refah programı uyguladı.
Sonra araya başka liderler, hapis cezaları ve ayrılık girdi. Ancak mücadeleci Lula yine siyasete döndü, 2022 sonbaharındaki seçimleri kazanarak yine başkan oldu. Güney Amerika’da ve dünyanın birçok yerinde çizgisi Lula’ya benzetilen başka liderler de oldu ancak Lula’nın performansına ulaşamadılar. Lula ya da onun yönetiminde Brezilya diğerlerinden farklı olan ne yaptı? Lula’nın parlak hikayesinin ardında birkaç temel nokta var:
- Ekonominin öneminin, hatta bir numaralı mesele olduğunun farkındaydı. Vergi reformunu bile Brezilya ekonomisinin rekabet gücünü arttıracak şekilde tasarladı. Sistemdeki çarpıklıkları ve karmaşıkları gidermeye çalışıyor. Brezilya kapanmak, içe dönmek yerine yüzünü dışarı döndü. Yeni teknolojilere kapıyı açtı, sermaye piyasalarını geliştirdi, iş yapma ortamını kolaylaştırdı, altyapı projelerine ara vermedi.
- Piyasalarla ve ekonominin temel kurallarıyla kavga etmedi, Merkez Bankası’nın faizleri yüksek tutmasına ve ciddi bir reel getiri sunmasına izin verdi.
- Gelir ve servet adaletsizliğini dert etti gelir artırıcı önlemlere yöneldi. Lula ekonomide dikkatli giderken sosyal projelere yine sosyalist bir bakışla devam ediyor. “Benim evim” adlı konut projesinin yanı sıra sıfır açlık, kırsal kesimlere elektrik gibi projelere hız verdi. Bu projeler de ekonomiye hız verdi. Bir yandan da istihdam yarattı. Düşük gelirlilerin borçlarının yeniden yapılandırılması, asgari ücretin arttırılması, burslar, kamu maaşlarının yükseltilmesi, tarım sübvansiyonları Lula’nın sosyal projeleri arasındaydı.
Bu projeler ve başarılı performans halk arasında karşılık buldu çünkü anketlerde destek oranı yüzde 60’larda seyrediyor. Muhafazakârlar arasında bile Sosyalist Lula’ya destek artıyor.
Sadece Brezilya’da değil dünyada da destek artıyor. Pek çok konuda pragmatist davranan Lula dünya lideri olma yolunda önemli adımlar atıyor. Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güne Afrika’nın oluşturduğu BRICS’in genişlemesine önemli katkıda bulunuyor. Güney Amerika ülkeleri arasındaki ticarette dolar yerine yerel paraların kullanılması onun önerisiydi. Küresel ısınmaya karşı sesini yükseltti, önceki Başkan Bolsonaro döneminde hız kazanan ormansızlaştırmaya son vereceğini taahhüt etti. Brezilya’yı küresel iklim mücadelesinin lider ülkelerinden biri yapmayı vadetti. Latin Amerika'nın İsviçre'si olur mu bilmiyorum ama bu tür adımlarla Brezilya küresel çapta jeopolitik liderlerden biri haline geliyor.