L’Oréal’in 360 derece sürdürülebilirlik yaklaşımı

Fatoş KARAHASAN
Fatoş KARAHASAN Markalar & İçgörüler

Dünyamızdaki kaynaklar azalır, çevre sorunları artar ve sosyal gerginlikler yaygınlaşırken, şirketlerin hiç bir şey olmamış gibi yoluna devam etmesinin mümkün olmadığını herkes anlamış durumda. Markalar kurumsal sosyal sorumluluk projeleri adı altında farklı çalışmalar yürütüyorlar. Yönetim kurullarında sosyal sorumluluk konusu ön plana çıkıyor. Ancak, bütüncül yaklaşımla strateji oluşturan, insan gücünü bu doğrultuda kanalize eden ve çalışmalara süreklilik arz eden biçimde kaynak ayıran kuruluşların sayısı hala parmakla gösterilecek kadar az.

Küresel Tekno-güzellik şirketi L’Oréal dünyada olduğu gibi Türkiye’de de çok katmanlı bir sürdürülebilirlik ajandası çerçevesinde faaliyet gösteriyor. Tedarikten, üretime; pazarlamadan satışa tüm eko-sistemini tutarlı bir biçimde bu anlayışla yönetiyor.

L’Oréal,  ‘Gelecek için L’Oréal’ adı verdiği bir program çerçevesinde, tüm faaliyetlerinin çevresel etkilerin iyileştirmeye yönelik olarak çalışıyor. 2020'de duyurulan bu program, 2030 yılına kadar dünyanın en kapsayıcı ve iddialı sürdürülebilirlik hedeflerini içeriyor.

56 ülkenin büyüklüğü kadar alan kurtarma hedefi

Sosyal ve çevresel sorunların iyileştirilmesi için 200 milyon Euro’dan fazla fon yaratan L’Oréal Grup, 1 milyon canlı türünün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu göz önünde bulundurarak ormanlar, denizler ve sulak alanlar da dahil olmak üzere kaybolan ve bozulmuş alanların onarılması için 50 milyon Euro’luk bir fon ayırdı.  

Doğanın Rejenerasyonu Fonu adı verilen çalışmalar kapsamında 2010 yılından bu yana 6 projeye toplam 27 milyon Euro’luk destek sağlandı.  Kuruluş, 2030 yılına kadar bu fon ile 1 milyon hektar eko-sistemi kurtarmayı hedefliyor. 10 bin kilometrekareye denk gelen bu alan, dünyanın en küçük yüzölçümüne sahip 56 ülkenin toplam alanından daha büyük 

Paydaş programları

L’Oréal Türkiye şirketin ‘Gelecek İçin L’Oréal’ vizyonunu en başarılı biçimde uygulayan ekiplerinden birisi olarak dikkat çekiyor. L’Oréal Türkiye Ülke Genel Müdürü Sinem Sandıkçı Gökçen’in verdiği bilgiye göre,  L’Oréal Türkiye, her yıl 51 milyon adet şampuan ve saç kremi üretimi gerçekleştirdiği İstanbul Üretim Tesisi’ni “Suyu Geri Dönüştüren Su Dostu Fabrika’ya çevirdi. Türkiye, L’Oréal Grup çatısı altında Meksika, İspanya, Rusya, İtalya, Belçika ve Çin’den sonra su dostu fabrikaya sahip olan yedinci ülke konumunda. Üretim tesisinde kullanılan endüstriyel suyun tümü geri dönüştürülerek, tekrar kullanılıyor. 

Plastiksiz e-ticaret ve biyobazlı ambalajlar

L’Oréal Türkiye, 2021 yılından beri “Plastiksiz E-Ticaret” yaklaşımıyla e-ticaret ve B2B gönderimlerinde dolgu ve koruma malzemelerinin, koli ve güvenlik bantlarının tümünü, geri dönüştürülebilir kağıttan elde ediyor.

2023 Ekim itibarıyla İstanbul içi mağaza ve kuaför sevkiyatları L’Oréal Türkiye filosuna dahil edilen elektrikli araçlar ile gerçekleşiyor. Borusan Lojistik ile hayata geçirilen bu proje kapsamında sevk edilen adet başına karbon salımı geçen seneye göre yüzde 19 azaldı.

Kuruluş, 2025 yılına kadar tüm plastik ambalajlarını yeniden doldurulabilir, yeniden kullanılabilir, geri dönüştürülebilir veya kompost yapılabilir hale getirmeyi hedefliyor. 2030 yılına kadar ise ambalajlarında kullandığı plastik yoğunluğunu yüzde 20 azaltmayı ve kullanıldığı plastiğin tümünü biyo-bazlı ya da geri dönüştürülmüş kaynaklardan elde etmeyi planlıyor. 

 “Gelecek için Eczaneler” programıyla farkındalık artırılıyor

L’Oréal Türkiye  kuaförlere ve eczanelere yönelik özel programlarıyla da başarıl sonuçlar elde ediyor. Örneğin, “Dünyayı Harekete Geçiren Güzelliği Yaratmak” vizyonuyla, eczacılarla "Gelecek için Eczaneler" programı kapsamında 2024 Ocak ayında 500’den fazla eczane sürdürülebilirlik konusunda bilgilendirildi.

Eczaneler, “Çevre, Enerji, Su, Atık, Tedarik Zinciri, Müşteri Geri Bildirimi ve Ekip Yönetimi” başlıkları altında süreçlerini gözden geçirmeye ve somut adımlar atmaya teşvik edildi.

 ‘Yeşil Salon’ projesi kapsamında ise güzellik merkezlerinin ve kuaförlerin sürdürülebilirlik konusunda bilinçlenmesine yönelik eğitimler düzenlendi.   

Plastik ambalajların tamamı tekrar kullanılabilecek

L’Oréal Türkiye çatısı altındaki markaların satış noktalarında kullanılan stant malzemeleri yüzde 100 EKO-DİZAYN ile üretiliyor.  Kullanılmayan ürün teşhir üniteleri ileri dönüştürülüyor. Tek kullanımlık atıkları azaltmak için refill ürünlerinin sayısını gün geçtikçe artıran kuruluş, ürünlerin evde veya satış noktalarında yeniden doldurulmasına olanak tanıyor.

Dijital reklamların yarattığı karbon emisyonunu azaltma çalışmaları

Dijital teknolojilerin kullanılmasının yarattığı enerji tüketimi her yıl yüzde 9 oranında artıyor.  Dünyadaki karbon gazı salınımı yüzde 1’ine (300 milyon ton)  dijital videolar neden oluyor. Bu miktar, İspanya'nın toplam sera gazı emisyonuna tekabül ediyor.

Elektrikli araçlar, CNG yakıtlı araçlar ile nakliye gibi gün geçtikçe araç trafiğinde karbon emisyonunu sınırlayan teknolojiler üretilirken, 8K video gösterimi, 5G’ye geçiş gibi sistemler dijital ekosistemin karbon emisyonunun artmasına yol açıyor.

2022 yılında küresel karbondioksit emisyonlarının yüzde 4’ünün dijital ekosistemden kaynaklandığı ölçümlendi.  Bu oran sivil havacılığın karbon emisyonunun üstünde. Gelecek yıl sonunda ise dijital eko-sistemin karbondioksit emisyon oranının yüzde 8’e çıkacağı öngörülüyor. Bu oran ile dijital dünyanın karbon salımı küresel araç trafiğinin yaydığı salıma eşit olacak.

İlk uygulamalar olumlu sonuçlar sağladı

Reklam sektöründe henüz karbon ayak izi hesaplamasında belirlenmiş net hedefler yok.  Küresel olarak dünyanın dördüncü büyük reklamvereni olan L’Oréal  bu alanda da projeler hayata geçiriyor. 2023 yılında yapılan ilk uygulamalar sayesinde, reklamların izlenmesinin yaratacağı karbon emisyonunda dünyanın etrafını uçakla 6 bin kez dolaşmaya eşdeğer miktarda 55 bin tonluk bir tasarruf gerçekleşti.

L’Oréal Türkiye, 47 ülkede faaliyet gösteren Fransız start-up IMPACT+ ile iş birliği yaparak,  L’Oréal’in pilot ülkelerinden birisi oldu. Kuruluş, bu program çerçevesinde sosyal medya, yayın içi video ve programatik satın alma gibi tüm dijital medya aktivasyonlarında sera gazı emisyonlarını ölçmeye başladı.  

Bu çalışmalar sonucunda, Maybelline New York ve Vichy markalarının dijital kampanyalarında,  kreatif boyut optimizasyonu, kompleks görsel azaltımı ve hedeflemelerde yapılan cihaz ve bağlantı optimizasyonuyla karbon salımını yüzde 40 oranında azaltmayı başardı  

 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar