Lojistik şansımızı raylarda heba etmeyelim
Değer zincirleri Türkiye’ye yöneliyor ve bu durum sadece Çin’e duyulan güvensizlikten kaynaklanmıyor. İşin lojistik boyutu, Türkiye’yi Avrupa için “daha ucuz, daha hızlı” hale getiriyor. Arkadaşımız Aysel Yücel; Deniz İpek Yolu’ndaki krizin, Türkiye’ye yaradığını Dünya’ya taşıdı.
Olan biten şu; Avrupa’ya taşımalarda Çin ile Türkiye arasındaki navlun farkı 10 katı aştı ve teslimat süresindeki devasa fark da cabası… Bu da bizi tedarikte öne çıkarıyor. Şangay’dan Cenova’ya 2 bin $ olan navlun 8 bin $’ı aştı. Türkiye’den İtalya’ya navlun ise 500 $’dan 700 $’a çıkabildi.
Bu durum Türkiye’nin pandemi sürecinden yakaladığı coğrafya fırsatı… Bunu iyi değerlendirmek için Avrupalı sermayenin Çin’deki yatırımlarını Türkiye’ye kaydırmaları yönünde tanıtım yapılmalı. Ayrıca Türkiye’nin ağırlıkla lastik üzerinde yürüyen lojistiği, deniz ve demir yollarına kaydırması şart…
Tam da bu noktada bize yeni nesil TCDD gerekiyor. Yolcuların ve üreticilerin kendi hizmetinde olduğunu zanneden yönetim anlayışının, müşterilerinin hizmetinde oldukları gerçeğine evirilmesi lâzım. Bu da sözü edilen reformlardan en acilinin demiryollarımızda olması gerçeğini söylüyor bize…
Hazır navlun ve tedarik avantajı bize geçmişken trenlerimizi çağdaş hale getirmemiz gerekmez mi? Yolcuları hızlandırmak yerine yükleri hızlandıracak yönetim anlayışı, bana göre en acil reformdur.
KUŞAK-YOL: KUŞAK ÇİN’E, YOL BİZE Mİ?
Çin’den Avrupa’ya uzanan Kuşak Yol (One Road One Belt) projesinin orta koridorunu tutuyoruz. Öyle ki Çin’i Batı’ya taşıyacak yolda Boğazı 3 kez üstten 3 kez alttan geçmekle kalmadık, Çanakkale Boğazı köprüsünü de yapıyoruz.
Kuşak Yol’un külfeti bizde ama nimeti Çin’de olmasın. Mademki demir ipek yolu diyoruz, TCDD’nin islah edilmesi ve yeni yönetim anlayışına taşınması gerekmez mi?