Liderlik (3)

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ

İki haftadır liderlik nedir ne değildir ona bakıyoruz. Konu önemli. Niye mi? Her yönetici lider olmak istiyor veya kendini lider sanıyor. Lider olmak için nasıl biri olmak bilinmediğinden ne lider olabilmek için bir yükleme yapabiliyor ne de liderliğini sınayabiliyor. Her makam sahibi kendisine liderlik sıfatını yakıştırıyor. Veya şeyh uçmaz müritleri uçurur sözünde denildiği gibi etrafı ona liderlik sıfatları yapıştırıyor onlar da inanıyor. Her iki gruptakiler ne olduğunu bilmedikleri bir kişiliğin yapacağını tahmin ettikleri şeyleri yapıyorlar. Çok az sayıda liderlik heveslisi başarılı oluyor. Kimi komik oluyor kimi rezil. Çoğu “Hayal içinde geçti şu ömrü derbederim” şarkısının dediği gibi maziye bakıp “Ah” edecek fırsat bile bulamıyor. Neyse dedim ya konu önemli.  

Sizlere sanıyorum geçmişte bir kaç kere bir dostumu anlatmıştım. Kendisi bir akademisyen olarak konferans dünyasının vazgeçilmez katılımcılarından biriydi. Hani kambersiz düğün olmaz diye bir deyişimiz vardır ya, işte öyle. Her konferansta dengine getirir mutlaka bir tebliğ sunardı. Tebliğlerine hemen her zaman aynı cümleyle başlardı. O gün musakka konusunda mı tebliğ sunacak derdi ki: “Musakka konusu çok önemlidir. Bize ayrılan zaman bu önemli konuyu incelemeye yetmez.” Yok, konu başka bir şey ise mesela sakal traşı ise açılış cümlesi yine aynıdır: “Sakal traşı konusu çok önemlidir. Bize ayrılan zaman bu önemli konuyu incelemeye yetmez.” Sevgili hocamız böylece konuya girene kadar tebliğler için ayrılan 20-30 dakikanın yarısını konunun önemini anlatarak harcardı. Siz de şimdi içinizden “Hoca sadede gel” diyorsunuzdur. Haklısınız geleceğim. Konunun önemine ve de buna istinaden ona ne kadar zaman ayrılması gerektiğine dair lafı uzatmadan meramımı anlatayım da.

Lider olabilmek için tavsiyeler de bulunan çok. Her dilde kitaplar, makaleler havada uçuşuyor. O da yetmiyor yüzlerce yerli ve yabancı kurs, seminer ve konferanslar önerenler var. Hangi dile hakimseniz o dilde. Okumaya vaktiniz mi yok! Olsun. Broşür uzunluğunda olan kaynak da var lafı lastik gibi uzatan kitaplar da. Hangisine vaktiniz yeter onu okuyun. Seminere katılmaya, kurslara gitmeye zamanınız mı yetmiyor? Ne beis? bir iki saatlik program da var bir iki haftalık olanı da. Vaktim var diyorsanız sekiz ay süren kurslar da var. “Bunlar paralıdır. Bende öyle para ne gezer?” diyorsanız o da kolay ucuzu da var pahalısı da. “Bu kurslar ticari amaçlı. Kimin verdiği belli değil. Satış yapılsın diye reklam yapılıyor” diyen şüphecilerden misiniz? Çaresi var. Her üniversitenin bir kursu var. Prestijli üniversitelerin ünlü, ünsüz hocaları sizi lider yapmak için sabırsızlanıyorlar. Vaatler de frensiz. Bir program katılımcılarına vizyon ve misyon geliştirebilecek beceride, iletişim konusunda üst düzey maharette biri olarak örgütü başarıya ‘sürükleyen’ bir lider olacaksın diyor. Kimi “Önemli olan iletişimdir gerisi hoştur ama boştur” diyor. Bu bağlamda  iletişiminizi öyle bir hale getireceğiz ki “Vazgeçilmez, etkili ve durdurulamaz bir olacaksınız” iddiasında bulunuyor. Kimi örneklerden hareket ediyor, kimi kuramlar öneriyor, kimi daha derine iniyor nörobilim ve sosyal psikoloji araştırmalarına göre genellemeler yapan da var liderliğin dayandığı genetik özellikleri bildiğini ileri sürüyor. Sizin anlayacağınız ortada “İşte budur” diyebileceğiniz bir kuram yok. 

Bu nedenlerle ben işletmecilik konusunda harcadığım kırk yıllık seminer, konferans, kurs, tebliğ kariyerimde liderlik konusunda hemen hemen hiç konuşmadım ve yazmadım. Bir keresi hariç. 

1995 yılında Filipinler’in prestijli üniversitelerinden  De La Salle Üniversitesi’nin ısrarlı daveti üzerine katılımcıların çoğunun öğretim üyeleri olduğu bir kalabalığa “Liderlik” diye bir konferans vermiştim. Neredeyse bir nesil önce. O zaman da aynı düşündüğümden lider olmak için şunu yapın bunu yapın demek yerine adı lidere çıkmış insanlardan örnekler vererek, şimdi tam hatırlamıyorum, bir-iki saat konuşmuş ve size söylediklerimi onlara da söylemiştim.

Özetle, şöyle demiştim: “Liderlik literatürü işletmecilik literatürünün diğer konularında olduğu gibi ‘bilimsel’ olmaktan çok uzaktır çünkü bilimsel olabilmek için gereken aksiyomlara dayalı sınanabilir hipotezleri ve bu hipotezlerden çıkarılmış kuramı yoktur. Sanılanın aksine adı lidere çıkmış insanların ortak özellikleri de bariz değildir. Adı lidere çıkmış geçmiş ve şimdiki kişilere bir bakın. İçlerinde cin olanlar da vardır hin olanlar da. Hizmeti kişisel menfaatinin üstünde tutanı da vardır kendinden başka kimseyi umursamayan da; İlkeli olan da vardır, ilkesi olmayanda, saygısız olanı da vardır, saygılı olan da; dürüst olan da vardır; dönek, iki yüzlü, hîlekâr olan da; cahili, megalomanı, güvenilmez, kompleksli olan da vardır bilgili, mütevazi, kendiyle barışık olan, güvenilir olan da. Hayatında analitik düşünce gibi bir merakı olmayan, kötü iletişimci, hayalperest, yenilik korkusu olan da vardır açılımcı olan da. Hitler de liderdi Gandi de. Churchill de liderdi Stalin de. Mao da liderdi, Hitleri hem manen hem madden destekleyen Henry Ford da liderdi, Buda da liderdi, İsa da, Musa da. Ama eğer liderlik iddianız varsa onların yaptıklarına bakıp aynısını yaparak lider olmanız çok zordur. Örnek arıyorsanız peşine taktığı İsrail kavmini kırk sene vaat edilmiş toprakları bulacağız diye çöllerde oradan oraya götürüp Orta Doğuda altında petrol bulunmayan tek araziyi işte burası diye gösteren ve takipçilerine bunu üç-bin-beşyüz senedir kabul ettiren Musa’yı seçin.” Ne düşündüler bilmiyorum.

Ne düşündüklerini bilmiyorum ama büyük olasılıkla “Bu adamı niye iki saat dinledik ki?” diye sormuşlardır. Tıpkı sizin “Üç haftadır yazıyor söyleye söyleye söyleyecek bir şeyim yok dedi” dediğiniz gibi. Böyle diyenleriniz yanılıyor. Aslında size çok kıymetli bilgiler aktardım kanısındayım. Kuzguna yavrusu şahin görünür derler ama bu öyle değil. Bir kere zaten biliyorsunuz ama okuduklarınızı iyi eleyin dedim. Sonra, lider ‘olmanın’ tatminkar bir kuramı yoktur dedim. Sonra liderlik bir pozisyondur yoksa bir vasıflar koleksiyonu değildir dedim. Liderlik pozisyonları koalisyon başkanlığı pozisyonlarıdır.  Koalisyonlar sonuçta menfaat birlikleridir. Koalisyon kurarken kime ne vaat ettiğiniz ile koalisyon kurulduktan sonra kime ne verdiğinize dikkat edin de dedim. Eğer lider olmak istemenizin nedeni bir ülkünüzü gerçekleştirmek, bir şeyi bir yerden alıp daha iyi olduğuna inandığınız başka bir yere taşımak ise bu amaçla koalisyon kurmak için vaatler verir, anlaşmalar yaparken ülkünüzün hangi ilkelerinden ne kadar fedakârlık yaptığınıza çok ama çok dikkat edin sonunda siz bile kendinizi tanımayabilir, bırakın yapmak istediğiniz işi yapmayı, tüm enerjinizi yerinizde kalmaya harcarsınız da dedim. Ha! bir de o saydığım ‘iyi insan’ ve ‘iyi yönetici’ vasıfları var ya, onları da ciddiye alın. Lider olamasanız bile, hani Türkçede deriz ya ‘adam gibi adam, kadın gibi kadın’ olursunuz. İlle de “olursa böylesi olsun” dedirtecek lider örneği istiyorsanız Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak çok eskiye bakmanıza gerek yok.  

Sağlıcakla kalın

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
İzahat 11 Ekim 2023
Rekabet 04 Ekim 2023
Özür ve devam 27 Eylül 2023
Benchmarking 30 Ağustos 2023
Bencmarking 23 Ağustos 2023
Kontrol 16 Ağustos 2023
Denetim 09 Ağustos 2023
Tırışkadan işler 02 Ağustos 2023