Kurumlar ve güvenirlik
- Kurumlara güvenirdik
İyi bir öğrenci idim; Merzifon Ortaokulu’nda iken “Parasız Yatılı” sınavına girmiş ve Tokat Lisesi’nde yatılı okuma hakkını kazanmıştım. Ama istediğimiz olmuş, babamın İstanbul’a tayini gerçekleşmişti. Bu nedenle Tokat’a gitmedim, İstanbul’da Pertevniyal Lisesi’ne yazıldım. Burada da iyi bir öğrenci olmuştum; son sınıfta TRT Liselerarası Bilgi Yarışması takımına seçilmiştim. O yarışmalara hazırlandığım için ayrıca üniversite giriş sınavına hazırlanma diye bir telaşım olmadı.
Bizim dönemde üniversiteler için tek bir sınav yoktu. Bu nedenle bir sürü sınava girdim. Merkezi Sistem sınavında Çapa Tıp Fakültesi’ni kazandım. Ortadoğu Teknik Üniversitesi sınavına girdim, Makina Mühendisliği Bölümü’nü kazandım. İstanbul Teknik Üniversitesi sınavları sonbaharda olurdu ve klasik sınav sistemi ile yapılırdı. Yaz boyu o sınava hazırlandım. Sınav sonuçları açıklandığında listede adım çıkmadı. O günün akşamı saat 17.00’ye çok kısa bir süre kaldığında “Bir yanlışlık var; benim sınavı kazanmam gerekirdi” diye sınav komisyonuna başvurdum. Orada görevli kişi bana inandı, “Sınavlara itiraz yasak ama sen yine de bir dilekçe ver” dedi. Dilekçeyi verdim. Ertesi sabah 9:00’da Sınav Komisyonu odası önündeydim. Sigara dumanına doymuş odaya girdiğimde gözlerinde gecenin yorgunluğunu taşıyan bir grup yaşlı kişiyle karşılaştım. Onlar sınav komisyonu üyesi profesörlerdi. “Delikanlı seni rahatlatalım. Sen sınavı kazanmışsın; seni kutlarız. Senin kartını yanlışlıkla düşük puanlılar kısmına atmışız. Yanlışlık burdan olmuş. Acaba başka bir yanlışlık yaptık mı diye sabaha kadar oturup tüm sonuçları inceledik. Tek yanlış seninki imiş. Sen de bir İTÜ’lüsün artık, hayırlı olsun” dediler. İTÜ’de Makina Fakültesi’nde okudum ve beş yılın sonunda Yüksek Mühendis olarak mezun oldum.
Mezuniyet sonrası okula asistan olarak girdim. Bir süre çalıştıktan sonra 1929 yılında yürürlüğe giren 1416 sayılı “Ecnebi memleketlere gönderilecek talebe hakkında kanun”a göre doktora bursu sınavına girerek burs kazandım ve Amerika Birleşik Devletleri’ne gittim. Doktora derecemi alarak yurda döndüm.
Ülkemdeki öğrenim hayatımda yukarda anlattığım sınavlardan geçtim. Çalışmamın karşılığını alıp, emeğimin meyvasını hep yedim Şimdi bakıyorum da bir zamanlar ne kadar şanslı imişiz. Bu sınavlarda hak yemek diye bir şey yoktu. Kimsenin aklına “Sınavda hile var, sorular çalındı; torpil yapıldı” türü şeyler gelmezdi. Çünkü güvenilir bir sistem vardı, kurum gibi kurumlar vardı. Kurumlara güvenirdik, devlete güvenirdik.
Şimdi bugünün koşullarında bu sınavlara yeniden girsem kazanır mıydım diye düşünüyorum. Şüphem var, kazanamazdım. Çünkü babam bir ilkokul öğretmeni idi. Siyasi hiç bir bağlantımız yoktu. Hiç bir cemaate mensup değildik. Zaten o zaman “cemaat” diye bir ayrımcılık da yoktu. Ama yıllar boyunca bu ülkede devlet kurumları yıpratıldı, hatta bazıları çürütüldü; onlara, dolayısıyla devlete olan güven sarsıldı.
- Kurumlar ve devlet
Devletin temel amacı, toplumun refahını sağlamak, kamu düzenini korumak ve toplumsal ihtiyaçları karşılamaktır. Devlet bunu resmi kurumları aracılığı ile yapar. Resmi kurum olarak , devletin yürütme, yasama ve yargı organlarını, kamu iktisadi teşebbüslerini, kamu hizmeti veren diğer kuruluşları ve yerel yönetimleri sayabiliriz. Resmi kurumlara bazı örnekler: Cumhurbaşkanlığı, TBMM (Türkiye Büyük Millet Meclisi), Bakanlıklar (İçişleri, Adalet, Milli Savunma, Sağlık vb.), Valilikler ve Kaymakamlıklar, Belediyeler ve İl Özel İdareleri, Kamu iktisadi teşebbüsleri (Türk Telekom, PTT vb.), Yükseköğretim Kurulu (YÖK), Emniyet Genel Müdürlüğü, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu (TRT), Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK).
İşte devlet, kurum dediğimiz bu temeller üzerinde durur. Bu temellerin sağlam ve güvenilir olması gerekir. Halka hizmet vermek için var olan bu kurumlara halkın da güvenmesi gerekir.
- Güvenirliği ne etkiler?
Devletin resmi kurumları bir büyük pakettir. Bu paketin bir parçasındaki güvenirlik zaafı tüm paketi zayıflatır. Bir resmi kurumda güvenirliğin aldığı yara paketin diğer kurumlarını da yaralar. Bir kurumun güvenirliğini etkileyen çeşitli faktörler bulunmaktadır. Bu faktörlerden bazılarına aşağıda değineceğim ve devlet kurumları için irdeleyeceğim.
1) Dürüstlük ve şeffaflık: Bir kurumun güvenilir olması için, müşterilerine, çalışanlarına ve diğer paydaşlarına karşı dürüst ve şeffaf olması gerekmektedir. Kurumun faaliyetleri hakkında doğru bilgi vermesi, açık iletişim kurması ve hesap verebilir olması önemlidir.
Bu boyuttan güvenirliği zedelenmiş kurum olarak TÜİK örneğini verebiliriz. Örneğin, bu kurumca verilen tüketici endeksi rakamlarına bakın. Pazarda yaşadığımız enflasyon ile bu endeks örtüşmüyor. Burdan yola çıkarak bu kurumun diğer tüm rakamlarına da şüphe ile bakıyorsunuz. Zarar, sadece kuruma, dolayısıyla devlete olan güvenin sarsılması ile kalmıyor. Dürüstlükle bağdaşmayan bu davranış, bazı vatandaşların doğrudan cebini de etkiliyor, zarar veriyor. Çünkü maaş zamları ve de başta kira kontratları olmak üzere bazı sözleşmelerdeki zamlar bu endekse göre yapılır.
2) İşleyişteki tutarlılık: Kurumun hizmetleri, ürünleri veya faaliyetleri zaman içinde tutarlı ve istikrarlı olmalıdır. Kurumun hizmet kalitesinin, ürünlerin kalitesinin ve faaliyetlerinin tutarlı olması, müşterilerin ve diğer paydaşların güvenini kazanmaya yardımcı olur.
Bu faktör için olumsuz örnek olarak RTÜK’ü verebiliriz. Haberleşme özgürlüğü açısından değerlendirdiğimizde işin özünde böyle bir kurulun olmaması gerekir. Ama varlığını kabul edip işleyişindeki tutarlık açısından değerlendirdiğimizde söz konusu kurum, güvenilir olmaktan çok uzaktır. Medya yayınlarını denetlerken verdiği cezalarla sadece muhalif görüşleri susturma görevine hizmet ettiği algısına kapılıyorsunuz.
3) Personel kalitesi: Kurumların güvenirliği, çalışanların niteliği ve yetkinliği ile doğru orantılıdır. Çalışanların bilgi, beceri, tutum ve davranışları kurumun güvenirliğini etkiler. Bulunduğu makamın ağırlığına göre, çalışan elemanın iş ahlâkı, tutarlılığı ve dürüstlüğü, kurumun güvenirliğinde rol oynar.
Kamu kuruluşlarına üst düzey atamalarda liyakat yerine biata bakılması, daha alt seviyelerde de yetkinlik değerlendirmesi yerine kayırmacılık yapılması bir döneme damgasını vurmuş durumdadır.
Devlet kurumlarının başında bulunan kişiler, devleti temsil ederler. Bu kişilerin, bilgileri, becerileri, tutum ve davranışları ile başta bulundukları kurumun çalışanları olmak üzere, tüm halka örnek olmalarını bekleriz. Örnek bir “Devlet Adamı” olmaları gerekirken, bazı tiplerin devletin “d” sine bile yanaşamadığına tanık olmaktayız.
4) Müşteri memnuniyeti: Kurumun müşterilerine karşı gösterdiği yaklaşım, müşteri memnuniyeti ve sadakati üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Kurumun müşteri şikâyetlerine nasıl yanıt verdiği, müşteri memnuniyeti ile ilgili hedefleri ve hizmet kalitesi, kurumun güvenirliğini artırmaya veya azaltmaya yardımcı olur.
Devlet kurumlarının, hizmet verdiği müşterilerinin, yani halkın sesine kulak vermesi gerekir. Bunu sadece seçimden seçime hatırlamak yetmez. Sadece belli bir kesimin şikâyetlerini dinlemek, bunun dışındakileri yok saymak güvenirliği olumsuz etkiler.
Sonuç;
Enflasyon, cari açık ve benzeri ekonomik sorunlar çözülür. Soğan cücüğü kadar ekonomik bilgisi ile ucube teoriler üretip uygulamaya kalkmadığınız sürece çözülür. Çünkü bunlarla ilgili denenmiş, bilimsel verilere dayanan çözümler ve bunu bilip uygulayacak insan gücümüz, beşeri sermayemiz bu ülkede mevcuttur. Ama zor olan ve daha uzun zaman alacak olan, devlete ve devlet kurumlarına olan güvenin sağlanmasıdır.
Devletin bekası için birinci öncelik, devlet kurumlarının güvenirliğinin ve devlete güvenin yeniden sağlanması ve korunması olmalıdır.