Kurumlar-alt kurumların lağvedilmesi
Öncelikle milletimizin, özellikle afetlerde yakınlarını, dostlarını kaybedenlerin başı sağ olsun. Depremden sonra birde sel felaketine duçar olan vatandaşlarımıza hayatlarını yeniden kurabilmeleri için gereken sabır ve imkanları diliyorum
İşletmeler bir işi 'birileri için, bir ürün/hizmeti belli bir yöntemle sağlayarak, toplumsal kural ve etik çerçevesinde sermaye menfaatine hizmet etmek için' kurulurlar. Bu söylediklerim sermayenin dönüşümünü işi dolayısıyla değil, işinden beklediği şartlar için geçerlidir. Dönüşümü işinden değil ama işi dolayısıyla kazanan işletmelerden ne kastettiğimi daha önce sizlerle paylaşmıştım. Türkçesi, bir pazar hedefi, bir üretim süreci ve adına misyon mu dersiniz, vizyon mu bilemem ama bir hedefi olmayan işletme olmaz.
Bu şu demektir: İşletmeler
(1) Hedef pazar(lar)ının ortadan kalktığı ve/veya
(2) Pazarların işletmenin ürettiği ya da üretebileceği ürün/hizmetlere artık
· ihtiyaç duymadıkları,
· istemedikleri ve/veya
· alamadıkları ve/veya
(3) Pazarların ihtiyaç duydukları, istedikleri ve alabilecekleri ürün/hizmetleri başka tedarikçilerden
· daha uygun miktar ve özelliklerde,
· daha arzulanan kalitede,
· daha cazip maliyette, ve
· daha uygun zamanda
elde edebildiği durumlarda, yine adını misyon tamamlamak mı dersiniz, işi biter mi demek istersiniz hayatlarını devam ettiremezler.
Bu koşullar işletmenin stratejik ve operasyonel hatalarından oluşabilecekleri gibi işletmenin kontrol edemediği ekonomik ve politik çevresindeki şartlardan veya her ikisinden birden doğabilirler.
İşletmeler birer kurumdurlar. Genellikle belli bir zaman için kurulmazlar, çok katlı hiyerarşik yapıları, kişisel olmayan kuralları ve süreçleri olan kurumlardır. Bu nedenle Türkçeye ‘masa erki’ olarak, bence maksada uygun bir çeviri sayılacak, bürokratik yapılardır. Bu arada, bürokratik demek meseleleri çözmek yerine ayağa dolaştırmak demek değildir. Bürokrasi hiyerarşi (yani masa erki), kural ve süreçlere sahip, misyonu belli kurumların yapılarını tanımlayan bir terimdir. Hafızam beni yanıltmıyorsa Alman sosyolog Max Weber (1864-1920), bürokrasi terimini bireylerin kişisel olmayan işleri yapmaları için görevlendirildiği süreçler olarak tanımlıyordu. Terimin mucidi aslında Weber değil. Terimin mucidi 18. Yüzyılda yaşamış bir tüccar olan Fransız Vincent de Gournay. Gournay terimi serbest ticarete engel olduğunu iddia ettiği kuralları tanımlamak için kullanmış.
Şimdi “Hoca nereden esti bu yazı?” diyerek sual ediyorsunuz. Geçenlerde on küsur senedir haberleşemediğim bir eski dost hanımefendiden telefon geldi. Olağan “seneler geçti, nasılsınız, çoluk çocuk büyüdü, vs.” sohbetinden sonra anılardan bahsederek tekrar görüşme sözü verip telefonu kapattık.
Ortak anılarımız Sn. Beratiye Öncü hanımefendinin İhracatı Geliştirme ve Etüt Merkezi Genel Sekreter Yardımcısı benim de Cenevre’de Birleşmiş Milletler’in Uluslararası Ticaret Merkezi’nin (International Trade Centre ITC UNCTAD/WTO) kurumunda dış ticareti destekleme kurumlarını geliştirme merkezinin başında olduğum sıra başladı. Yıllar önce ITC ve İGEME iş birliği ile bir gurup dış ticaret uzmanına uzun soluklu bir eğitim programı düzenlemiştik. Çok verimli bir çalışma olmasının ötesinde o sıralar çoğu İGEME’nin uzmanları olan andığım eğitim programı katılımcıları bu programı 21 ülkede tasarlayan ve uygulayan biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki, beraber çalışmak onuruna sahip olduğum en kaliteli gruptu. Tabii şimdi içinizden veya alenen “Türk’sün ya taraf tutuyorsun” diyeceksiniz ama inanın taraf tutmuyorum.
Şimdi bunları neden yazıyorum. Şirket, işletme kuranlar bilirler. Hani Türkçede deriz ya “Boyacı küpü mü bu?” diye bir işletme kurmak ve yaşatmak için o işletmenin mali, insan gücü, fiziki kaynaklar ve altyapı, enformasyon ve know-how, stratejik iş birlikleri ve ilişkiler kaynaklarının temini, geliştirilmesi ve kullanımıyla ilgili gayretler ve masraf az buz değildir. Onun için işletmeler açılırken, kapanırken veya alt-kurumlar kurarak veya yıkarak yapılarında değişikliğe giderlerken çok dikkat ederler.
1960 yılında ihracatın geliştirilmesi için kurulan ve 2011 yılına kadar Dış Ticaret Müsteşarlığı'na bağlı olarak faaliyet gösteren İGEME zamanın Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı unvanıyla 2009-2011 yılları arasında çalışan Zafer Çağlayan’ın kararıyla yürürlüğe giren; bir kanun hükmünde kararname ile (KHK) tüzel kişiliği lağvedilmiş ve Dış Ticaret Müsteşarlığı ile birlikte Ekonomi Bakanlığına devredilmişti. Yani bir koca kurum bir kararnameyle kapatılmıştı. Bundan kısa bir süre sonra da 2023 ihracat hedefimizin 500 Milyar Dolar olduğu açıklandı. Aradan birkaç yıl geçti ve 2022 yılını kapattık. İhracat 2022 yılı Ocak-Aralık döneminde 254 milyar 172 milyon dolar, ithalat ise 363 milyar 711 milyon dolar olarak gerçekleşti.
İGEME kapatılmasaydı, Dış Ticaret Müsteşarlığı yerinde kalaydı 2023 yılında ihracat hedefine ulaşım başarısı %50’de kalacağı yerde daha ‘iyi’ olur muydu bilemem ama bu kurumlara yapılan yatırıma ne oldu bilmek isterim. Biliyorum İGEME’nin o zamanlar beraber çalıştığım uzmanları ve yöneticileri yok olmadılar elbette. Birçoğu başka kurum ve işletmelerde kariyerlerine yükselerek devam ediyorlar bir kısmı emekli oldu. Ya kurumun 1960-2011 arası biriktirdiği diğer kaynaklar, özellikle enformasyon ve know-how ile stratejik iş birlikleri ve ilişkilere ne oldu. Bir KHK ile bir kurumu lağvetmek kolay.
İşletmeler bir bağlı kurumu veya alt-kurumu lağvederken böyle yapmazlar. En azından ben öyle umuyorum. Demem o ki bir şey kurarken nasıl gereken kaynakları iyice bir planlarsınız sökerken de aynı kaynakların heba olmaması için çok daha iyi bir planlama yapmanız gerekir. Bu planlamayı sadece devlet kurumlarının yapmadığını sanmayın. Kariyerim boyunca bunu yapmayan çok işletme gördüm. Genellikle işletmenin bazı işlevlerini ve işlerini ‘dışarıya ihale etme’ yoluyla yapılan alt-kurum kapatılmasının ne kadar çetrefilli bir iş olduğunu yapanlar bilir. Çoğu zaman bu tür ‘değişiklikler’ sanılandan daha fazla süre ister, hesaplanandan daha pahalıya mal olur ve öngörülemeyen sorunlar çıkarır. Söz gelimi, muhasebesini bir ‘uzman firmaya’ ihale etmek amacıyla bu alt-kurumunu lağveden koca bir holdingin nasıl bir şantaj ile karşı karşıya kaldığını gayet yakından biliyorum. Eminim aranızda ‘danışman’ işletmelere, işletmecilik işlevlerinin bir kısmını veya parçalarını havale etme deneyiminden geçmiş olanlarınız ne demek istediğimi anlamışlardır. Yaparken bir, yıkarken iki kere dikkatli düşünün ve …
Sağlıcakla kalın