"Kuru kanal” yeniden; Süveyş Kanalı’na alternatif olur mu?
Seçim ve deprem gündemi arasında pek ilgi görmedi ama, Ankara hafta başında önemli bir yabancı ziyaretçiyi ağırladı; Irak Başbakanı Şiya es-Sudani Türkiye'ye ilk resmi ziyaretini gerçekleştirdi.
Ziyarette, beklendiği üzere, iki gündem maddesi öne çıktı; güvenlik ve ekonomi.
Güvenlik ayağında Irak Başbakanı'nın özellikle terör örgütü PKK'nın Türkiye'ye yönelik Kuzey Irak üzerinden saldırılarının durdurulacağına ilişkin vaadi dikkat çekti. PKK'yı resmen terör örgütü olarak tanımayan Irak'tan bu tip vaatler yıllardır gelmekte. Ancak Türkiye'nin 1984'ten bu yana Irak'a yönelik yaptığı toplam 18 sınır ötesi operasyon, Iraklı siyasetçilerin bu yönde verdikleri sözleri tutmadığının en somut göstergesi. Nitekim, 2019'dan bu yana Pençe opearosyanları ile Türk Silahlı Kuvvetleri bölgede farklı bir yöntem izlemeye başladı; Operasyonu yapıp ülkeye geri dönmek yerine, şimdi Irak'ın kuzeyinde oluşturulan geçici üslerle teröristlere karşı önlem alma yolu izleniyor. Irak Başbakanı'nın Ankara'ya ziyareti, en azından mevcut koşullarda, Bağdat hükümetinin TSK'nın bu operasyonlarına "ses çıkarmayacağının" işareti olması açısından önemli.
KURU KANAL, "KALKINMA YOLU PROJESİ" OLARAK YENİDEN GÜNDEMDE
Es-Sudani'nin ziyaretinin ekonomik bölümüne ise, Erdoğan'ın yeni koyduğu isimle, "Kalkınma yolu projesi" damga vurdu. İsim yeni olsa da, projenin tarihi oldukça eski; Sözkonusu proje ilk olarak 2010 yılında "kuru kanal projesi" olarak ortaya çıkmıştı. Projenin içeriği, Irak'ın Basra Körfezi'nde kurmayı planladığı çok geniş kapasiteli Faw Limanı'nın Türkiye ve Suriye üzerinden kara ve demiryolu ile Avrupa'ya bağlanmasını içeriyordu.
2010 yılında Faw kentinde liman için gösterişli temel atma törenleri gerçekleştirildi. Liman Projesi maliyeti yaklaşık 5 milyar dolar, bitiş süreci de 4 ila 5 yıl olarak belirlendi. Projenin amacı, Asya'dan Avrupa'ya gönderilen mallar için Faw limanı üzerinden, Süveyş kanalına alternatif bir yol oluşturmak, taşıma süresini 15 gün kadar düşürmek belirlenmişti.
Hatta liman projesi kapsamında bir Yunan şirketine, dünyanın en büyük dalgakıranı ünvanını kazanan 16 km'lik bir dalgakıran da inşa ettirildi. Ancak daha sonra, Irak'taki iç siyasi karışıklık ve çokca yolsuzluk devreye girdi ve proje durdu. Yolsuzluk konusu o kadar büyüdü ki, proje kapsamında bir ölüm bile yaşandı; Liman kaya setleri işlerini yapmak üzere anlaşılan Koreli Daewoo firmasının temsilcisi, ofisinde ölü bulundu. Kendisine yönelik yolsuzluk baskısı nedeniyle intihar ettiği de söylendi, bizzat projeden para kazanmaya çalışan kişilerce öldürüldüğü de. Konu, Irak siyasi tarihinde aydınlatılmamış ölümlerden biri olarak kaldı.
Ancak Koreli temsilcinin ölümü, Faw Limanı'nın yeniden Irak gündemine girmesini de sağladı; 2020 yılında ölen Koreli temsilcinin firması Daewoo ile Irak hükümeti arasında 2.62 milyar dolarlık liman inşa kontratı imzalandı. Yeni kontrat, Faw'ın hem konteyner kapasitesi, hem de petrol ihracatı ve depolanması için bölgedeki en büyük limanlardan biri haline getirilmesini içeriyor.
Liman ihalesinin verilmesinin ardından ise elbette sıra, bu limanın kara demiryolu ile Avrupa'ya bağlanmasına geldi. Irak Başbakanı Es Sudani'nin ziyaretinde gündeme gelen ve Erdoğan'ın "kalkınma yolu projesi" olarak andığı -eski adıyla kuru kanal- proje bu bağlantıyı içeriyor. Aslında orjinal planda, Faw Limanı'nı hem Türkiye'ye, hem de Suriye'nin Akdeniz'deki limanlarına bağlamak vardı. Ancak Suriye'deki iç savaş nedeniyle, bu ülkeye ilişkin proje ayağı şimdilik askıya alınmış durumda.
ERDOĞAN'IN TÜRK MÜTEAHHİT PAZARLIĞI
Türk firmalarının hem Faw Limanı, hem de Kalkınma yolunun inşaatında projeye dahil olmalarının görüşüldüğü Erdoğan-Es Sudani görüşmesinde, Irak Başbakanı'nın su sorununu da gündeme getirmiş olması tesadüf değil elbette.
Nitekim, Türkiye büyük bir kuraklık sorunu yaşarken, Erdoğan'ın Fırat ve Dicle üzerindeki barajların bir ay boyunca kısmen açılarak, Irak'a su akıtılması vaadini de, "Irak hükümetine jest" olarak okumak yanlış olmaz herhalde....