Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmazmış
Başlıktaki atasözü halkımızın enflasyon ile olan ilişkisini çok iyi anlatıyor. Ekonomistler buna enflasyon bekleyişlerinde bozulma diyorlar. Daha basit bir ifade ile anlatmak gerekirse, geçmişteki acı deneyimler gelecekteki davranışları etkiliyor.
Merkez Bankası’nın geçen haftaki Para Politikası Kurulu toplantısından sonra yapılan açıklamada “Enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışları iyileşme eğilimi sergilemekle birlikte, dezenflasyon süreci açısından risk unsuru olmaya devam etmektedir” denildi. Yani kurt yediği ayazı hala unutmamış. Nasıl unutsun ki? Türkiye 2021 yılındaki politika dönüşü ile enflasyonun yükselmesine imkân tanıyan bir para ve kur politikası izlemeye başladı. Doğaldır ki; zaten yüksek seyreden enflasyon kontrolden çıkarak çok çok daha yüksek platolara yükseldi. Her yüksek enflasyon hikâyesinde olduğu gibi enflasyon bekleyişleri bozuldu ve bir sarmala girildi. Yine atasözüyle açıklamak gerekirse “Perşembe'nin gelişi Çarşamba’dan belliydi.”
Enflasyon bekleyişleri gelecekteki enflasyonun ana belirleyicilerindedir. Bundan dolayıdır ki; merkez bankaları ekonomideki aktörlerin yani hane halkının ve iş dünyasının enflasyon bekleyişlerini etkileyerek açıkladığı hedefle uyumlu olması için uğraşıp dururlar. Ekonomideki meşhur rasyonel bekleyişler teorisine göre ekonomideki birimler, gelecekteki enflasyonu tahmin rasyonel davranırlar ve hata yapmazlar; mevcut ekonomik koşullara dayanarak doğru tahminlerde bulunurlar.
Ancak bu teori, gerçek dünyada özellikle yüksek enflasyon oranlarının görüldüğü ve belirsizliklerin yüksek olduğu ekonomilerde çalışmazlar. Gerçek dünyada psikolojik ve duygusal faktörler, insanların ekonomik kararlarını etkileyebilir. Özellikle Türkiye gibi ülkelerde insanların beklentileri, yüksek enflasyon deneyiminden dolayı büyük ölçüde geçmiş tecrübelerle şekillenir. Ekonomi politikalarının geçmişte sıklıkla değişmesi, politikalara yapılan müdahaleler ve artan öngörülemezlik nedeniyle insanların rasyonel beklenti oluşturmaları mümkün olmaz. Toplumun geniş bir kesiminde enflasyonun düşmeyeceğine dair bir algı gelişir ve gelecek enflasyonu tahmin yeteneği kaybolur. Ekonomistler buna bekleyişlerin katılaşması; atalarımız ise “sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer" demişler.
Diğer bir deyişle; beklentiler rasyonel olmaktan çıkmış ve gerçekçi olmayan tahminlere dönüşmüş. İşte bizde an itibariyle yaşanan durum budur.
Merkez Bankası’nın reçetesi ise belli. Para politikasında uygulayacağı “kararlı duruş” ve “maliye politikasında artan eşgüdüm” sayesinde iç talebin dengelenmesini, TL’nin reel olarak değerlenmesini ve enflasyon beklentilerinin düzelmesini öngörüyor. Böylece enflasyonun ana eğiliminin düşmesini ve dezenflasyon sürecinin güçlenmesini bekliyor. İç talep dengelenmeye başladı, Türk lirası reel olarak değerleniyor. Ama beklentiler hala düzelmedi. Maliye politikasının eşgüdümünden ise henüz emin değiliz.
Ataların dediği gibi “Yıkmak kolay, yapmak zordur.” Yani enflasyon beklentilerini bozmak kolaydır ama düzeltmek zordur. Reçetenin içeriği kadar uygulamanın zamanlaması ve dozu da önemlidir. Doğru önlemi doğru zamanda ve doğru dozda almadığınızda beklentiler beklenen hızda düzelmiyor.