Küresel ticaret ve enflasyon stres altında
Kısa bir süre önce küresel ekonomide enflasyonun sert bir şekilde gerilediği ve merkez bankalarının faizleri 2024 yılında güçlü bir şekilde indireceği finansal piyasalarda fiyatlara girmeye başlamıştı. Enflasyonun indiği görüşüne katılmakla birlikte, faizlerin neden hızlı düşemeyeceğine dair bu köşede farklı vesilelerle yazılar kaleme aldık. Enflasyonun arz yönlü şoklardan kaynaklandığı, ağırlıklı olarak talep yönlü bir enflasyon olmaması nedeniyle, eğer arz yönlü şoklar yaşamazsak enflasyonun düşme eğiliminde olacağını vurguladık. Büyük merkez bankaları son 40 yıldır talep yönlü enflasyonu kontrol altına almakta oldukça başarılı, gerekeni çok iyi biliyorlar ve yapıyorlar. Teknolojik gelişmelerin, robotlar, yapay zekâlar, e-ticaret gibi gelişmelerin birim maliyetleri düşürerek enflasyon düşüşüne önemli katkı sağladığını da gözlemliyoruz.
Arz yönlü şoklar büyüyor
Bununla birlikte, son birkaç aydır arz yönlü şoklar tekrar gelmeye başladı ve gittikçe büyüyor. Gazze’de yaşananlar ve bir süre önce Kızıldeniz’de Husilerin saldırılarıyla ortaya çıkan tablo enflasyon beklentilerini önemli oranda etkilemeye aday gözüküyor. Sadece Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı değil, Pasifik ve Atlantik okyanuslarını birbirine bağlayan Panama kanalında kuraklık nedeniyle yaşanan sorunlar bu kaygıları daha da arttırıyor.
Süveyş Kanalı’nda terör, Panama Kanalı kuraklık yüzünden sorun büyüyor
Kısaca hatırlayalım. Küresel ticaretin yaklaşık %12’si Süveyş Kanalı‘ndan geçiyor. Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlayan en önemli nokta. Yemen merkezli Husilerin Kızıldeniz’e geçişte gemilere yaptığı saldırılarla bu yol önemli oranda devre dışı kalmaya başladı. Maersk gibi büyük denizcilik şirketleri ile Shell, BP, Katar enerji gibi dev enerji şirketleri rotalarını Kızıldeniz yerine Afrika’nın güneyinden dolanacak şekilde değiştirmeye başladı. Bölgede sigorta ve ulaşım maliyetleri çok hızlı yükselme eğilimi gösteriyor. Bir geminin Süveyş kanalını kullanmak yerine Afrika’nın güneyinden dolanarak Avrupa’ya ulaşmasının sadece 1 milyon $ civarında bir yakıt maliyeti ortaya çıkardığı söyleniyor. Diğer maliyetlerle tablo daha ağırlaşıyor. Çin’den Rotterdam‘a nakliye maliyetlerinin %25 civarında arttığı görülüyor. Diğer taraftan bazı sektörlerde üretimde duraksamalar ortaya çıkmaya başlıyor. Örneğin İspanya’da Michelen Belçika’da Volvo tedarik sorunları nedeniyle birkaç gün üretimlerine ara vermek zorunda kaldı Tesla Almanya’daki tüm operasyonlarını 29 Ocak - 11 Şubat arasında durdurdu.
Panama Kanalı’nda da benzer bir tablo var. ABD’nin konteyner ticaretinin %40’ı Panama kanalından geçiyor. Panama kanalında gemi geçişlerinin olabilmesi için su seviyesinin belli bir düzeyin altına inmemesi gerekiyor. Bu nedenle kanalın yanındaki bir barajdan sürekli takviye yapılıyor. Panama da yaşanan kuraklık nedeniyle ki temel nedeninin iklim krizi olduğu açık, su seviyesi yeterli oranda yükseltilemediği için geçişler neredeyse yarı yarıya azalmış durumda. Günde normal 40 geminin geçtiği kanal şu anda ancak 24 geminin geçişine imkân tanıyor. Bu nedenle Asya’dan ve Avustralya’dan gelen gemiler ya Güney Amerika’nın güneyinden dolanarak Amerika’nın batı limanlarına ulaşmaya çalışıyor ya da örneğin Panama’nın Pasifik kıyısına yaklaşan gemiler buradaki yükünü trenlere aktarıyor, 80 kilometrelik bir yolculuktan sonra Atlantik kıyısında yükü alan gemiler ürünleri ilgili limanlara taşıyor. Tüm bu gelişmeler hem süre olarak hem maliyet olarak tabloyu bozmaya başlamış durumda. bu bölgede taşıma maliyetleri yaklaşık %15 artmış görünüyor.
1970’lerdeki stagflasyondan MB’lere çıkarılacak dersler var
Yaşananlar arz yönlü bir şokun dalgalar halinde büyümeye başlaması. Bu durumu yakın bir süre önce Pandemi’de, Ukrayna - Rusya savaşında da yaşadık. Tedarik sorunlarında artış, enerji fiyatlarında yükseliş bu gelişmelerin ilk semptomlarından oldu. Bu çerçevede baktığımızda, tedarik zincirlerindeki bozulma henüz çok vahim bir noktada değil. New York Fed’in yayınladığı Küresel Tedarik Baskı İndeksi’ne göre tedarik sorunlarında bir miktar yükseliş olsa bile tarihsel ortalamalara yakın seyrediyoruz. Özellikle Çin ve Avrupa ekonomisindeki zayıflık, enerji talebini düşük tuttuğu için arz yönlü sorunların enerji maliyetlerine yansıması şimdilik sınırlı kalmış durumda. Süveyş ve Panama kanalında yaşanan sorunların uzaması durumunda tedarik sorunlarının ve enerji maliyetlerinin artması kaçınılmaz olur. Savaş ve iklim gibi kontrolü çok zor iki faktörün yarattığı bu arz yönlü şokların enflasyonu tekrar yukarı çekme riski bulunuyor.
Bu noktada merkez bankalarının çok ihtiyatlı davranması gerekiyor. 1970’li yıllara benzer gelişmeler yaşıyoruz. Arap-İsrail Savaşı ile beraber yükselen petrol fiyatları ABD’de enflasyonu 1974 yılında %12’ye çıkartmış, daha sonra alınan önlemlerle enflasyon 1976 yılında % 5’ler seviyesine gerilemişti. Fakat ardından gelen İran devrimi ve OPEC kararları ile petrol fiyatlarının tekrar yükselmesiyle ABD’nin enflasyonu %14’lere tırmanıyor. Arkasından Fed Başkanı Volker‘ın meşhur müdahalesi ve faizleri %20’ye çıkarmasıyla ekonomi sert bir şekilde daralıyor, enflasyon kalıcı bir düşüş sürecine giriyor. Tarihten çıkarılabilecek bu kadar ders varken Merkez bankalarının güçlü faiz indireceğini beklemek çok gerçekçi görünmüyor. Tam tersi bu süreci faiz arttırmadan geçebilirsek belki şans olarak değerlendirilebilecek bir durum ile karşı karşıyayız.