"Küresel güney" atakta

Zeynep GÜRCANLI
Zeynep GÜRCANLI Yedi Düvel

Uluslararası alanda ikinci dünya savaşından bu yana süregelen Batı cephesi ile Rusya arasındaki rekabet, Çin'in ekonomik yükselmesi ile farklı bir bir yöne evriliyor.

Demokratik ülkeler ile otokrat tek adam rejimleri arasındaki rekabet yerini, "küresel güney" yani ekonomik olarak gelişmekte olan ülkelerle, gelişmiş ekonomiler arasındaki çekişmeye bırakmakta.

Bunun izleri Japonya'da gerçekleşen G-7 zirvesinde kendini göstermeye başladı.

ABD, İngiltere, Fransa, İtalya, Kanada, Almanya ve Japonya'dan oluşan, toplantılarına son dönemde Avrupa Birliği'ni de dahil eden G-7, Hiroşima'daki zirvede birden bire çok "büyüdü". Zirveye evsahibi Japonya tarafından, Avusturalya, Brezilya, Endonezya, Vietnam, Hindistan, Polonya, Güney Kore ile, Afrika Birliği'ni temsilen Komor Adaları ve Pasifik Adaları Forumu'nu temsilen Cook Adaları da davet edildi.

G-7 EKONOMİK OLARAK GERİLİYOR

G-7'nin bu alan genişletme çabasının bir yönünü ekonomi üzerinden açıklamak mümkün; 1980 yılında küresel ekonominin yüzde 70'ini kontrol eden G-7'nin şimdilerdeki ekonomik büyüklüğü yüzde 44'lere gerilemiş durumda. Ve bu gerileme trendinin önümüzdeki on yıllarda da devam edeceği öngörülüyor. G-7 geriledikçe de, bıraktığı boşluk "küresel güney" tarafından dolduruluyor.

G-7'nin "kalabalık zirve" toplantısının siyasi yönü ise doğrudan uluslararası alandaki kutuplaşmayla ilgili; Rusya'nın Avrupa kıtasında sayılan Ukrayna'yı işgali ile ABD liderliğindeki Batı cephesine doğrudan meydan okumasının ardından, Çin de hareketlendi. Hong Kong'u İngilizler'den devralan Çin, şimdilerde Tayvan'ın akibetini de Hong Kong'a benzeteceğinin işaretlerini vermeye başladı.

ÇİN KARŞI ATAKTA

Çin ayrıca müthiş ekonomik büyümesini siyasi alana da aktarıyor artık;

Afrika'ya borç verip, karşılığında siyah kıtanın kaynaklarını sömürmenin yanısıra, burada askeri üsler de ediniyor Pekin yönetimi. Ortadoğu siyasetinde "arabulucuk" adı altında giderek etkisini arttırıyor. Orta Asya'ya ve Avrupa'ya ise, "kuşak-yol" projesi ile stratejik satın alma/kiramalamalar ile sızıyor.

G-7 de bu ataklara karşılık, Çin'e karşı Batı cephesini "küresel güneyle" tahkim etmenin peşinde. Ancak bunun pek de kolay olmayacağı da ortada;

* Batı bastırdıkça, Çin de geri adım atmıyor. Bu çerçevede, G-7 toplantısı Japonya'da sürerken, Çin Lideri Şi'nin beş Orta Asya ülkesinin lideri ile iki günlük zirve toplantısı yapması, Pekin'in "geri çekilmeyeceğim" mesajının tüm dünyada net şekilde duyulmasını sağladı.

* G-7 zirvesiyle aynı hafta gerçekleşen Arap Birliği zirvesine, ABD'nin tüm itirazlarına rağmen Suriye Lideri Esad'ın davet edilmesi, Washington'un Ortadoğu'daki müttefiklerine bile artık pek söz geçiremediğinin en önemli göstergesi oldu.

* Çin/Rusya eksenine karşı, ABD'nin Hindistan'ı Batı cephesine çekme çabaları da pek ümit vermiyor; "Küresel Güney" liderliğine soyunan Hindistan Başbakanı Narendra Modi'nin G-7 zirvesi sırasındaki çıkışları, ekonomik olarak gelişmiş ülkeleri öncelikle iklim krizinde ve sömürgecilik döneminde yaptıklarının bedelini ödemeye çağırması bunun işaretiydi.

Küresel alanda kartlar yeniden dağıtılırken, Türkiye ise içe gömülmüş durumda. İktidarın sürekli tekrarladığı, "yakında dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına gireceğiz" söyleminin aksine, Türkiye G-20'deki yerini bile ekonomik olarak değil, siyaseten elde tutabiliyor. (İran'ın gayrı safi yurtiçi hasılası Türkiye'yi geçti. İran ekonomik olarak G-20'ye girerken, Türkiye 21. sıraya geriledi.)

Pazar günü yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi bu açıdan bir milat;

Seçimin sonucu, Türkiye'nin o çok istenen ekonomik sıçramayı yapıp yapamayacağını da ortaya koyacak.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
İki kritik tarih 21 Ekim 2024