Küresel enflasyon baskısı
Pandeminin etkisinin azalmasıyla ortaya çıkan güçlü büyüme trendi ekonomiler üzerinde talep baskısı yarattı. Bu yetmiyormuş gibi, tedarik zincirlerindeki kopukluğun büyümeye paralel şekilde onarılamaması, bu defa da arz baskısına neden oldu. Tüm bunların sonucunda enflasyon oranı hızla yükselmeye başladı. Bu baskı öngörülebilen oranların üzerine çıksa da ülkeleri çok kaygılandırmadı.
2022 yılında enflasyonist baskının ortadan kalkacağı tahmin edilirken Covid-19’un yeni türü Omicron’un ortaya çıkması beklenmiyordu. Omicron’un yaratacağı arz sıkıntısı enflasyonist sürecin uzamasına neden olacağı yönlü beklentilerin doğmasına kaynaklık etti.
Bu olumsuz tabloya rağmen, ABD ve AB ülkelerinde parasal daralmaya gidilmedi. Ancak 2022 yılıyla birlikte faiz oranlarının yükseleceği artık kesinleşti diyebiliriz. Bu durum elbette her ülkede farklı etkiler yaratacak. Burada belirleyici olacak iki temel değişken bütçe açığı ve cari açık olacak.
Bütçe açığı yüksek olan ülkelerin borçlanma maliyetleri artacak. Bu durum zaten yüksek olan borç yükünü daha da artıracak. Diğer yandan, cari açık veren yükselen ülkelerin gelişmekte olan ülkelerdeki faiz yükselişi nedeniyle sermaye hareketlerinden pay alması daha da güçleşecek.
Kaynak:https://blogs.imf.org/2021/12/03/addressing-inflation-pressures-amid-an-enduring-pandemic/
Hızlı büyümeyle birlikte küresel ölçekte artan enerji ve gıda fiyatları birçok ülkede daha yüksek enflasyona neden olacak. Bu durum tüketim harcamalarının yaklaşık yüzde 40'ını gıdaya ayıran gelişmekte olan ülkelerdeki hane halkının yaşamlarını daha da zorlaştıracak.
Enerji ve gıda fiyatları merkez bankalarının kontrolünde değildir. Dolayısıyla çekirdek enflasyon oranı yükseldiğinde manşet enflasyon oranı da hızla yükselir. Merkez Bankaları bu yükseliş karşısında pasif kalacağından dolayı gerçekleşen enflasyon halkın canını daha da yakar. Bu durum da merkez bankalarının para politikası alanını daraltmasına karşın hazineyle birlikte yapılacak ataklar enflasyonun sürekliliğini kısaltabilir. Burada elbette merkez bankalarının açıkladıkları enflasyon hedefine bağlılıkları daha da önemli hale gelir. Çünkü hedefi tutturan bankaya güven artacağı için tüketim eğilimindeki panik engellenmiş olur.
Hedef ve gerçekleşen enflasyon oranı arasındaki sapmada gelişmiş ülkeler içinde ABD ve İngiltere öne çıkmakta. Yükselen ülkeler arasında ise bu sapma da başı Türkiye, Rusya, Hindistan, Brezilya, Meksika çekmekte.
Türkiye enflasyonist baskıyı en çok hisseden ülke
Türkiye ikiz açık tuzağına düştüğü için enflasyonist baskıyı daha çok hissetmekte. Baskıyı artıran en önemli iç dinamik TCMB’nin enflasyon sapmasının yüksek olması nedeniyle güvenirliğini yitirmesi. Bu durum halkın dövize, altına ve dayanıklı tüketim mallarına yönelmesine neden olmakta. Otomobil, buzdolabı artık varlık sınıflandırmasına girmekte. Akademisyenler iktisat bölümünün üçüncü sınıfında para dersinde Friedman’ın para talebi teorisi konusunda yaşadıklarımızı teknik olarak öğrencilere anlatmakta. Yani gerçek iktisatçılar için mevcut tablo sürpriz değil.
İnsanımızın yaşadıklarımıza şaşırmasının nedeni ekonomi bilgisini, hayatında bir makro iktisat kitabı okumamış, televizyonlarda konuşanlardan edinmesi. G. Flaubert’in şu sözünü unutmamalıyız: “Bilim konusunda bilgi gösterisine kalkışan cahillere, gösteriş budalası …..yavan, sıradan, çalçene olduklarına dikkat edin".
Okuma Önerisi: İktisat ve Toplum Dergisi, Kasım 2021 sayısı: Kutsal Üçlü; Enflasyon, Döviz Kuru, Faiz.
Not: 13 yıldır yazdığım Dünya Gazetesine ilk defa altı hafta ara verdim. Kolum kırıldı. Duyup geçmiş olsun diyen okurlara, gazete emekçilerine çok teşekkür ediyorum.