Kur riskini kim taşıyor?
Seçimden sonra göreve gelecek yönetimi ise ciddi bir yük bekliyor. Şu anda ekonomide kur riskini Hazine ve Merkez Bankası üstlenmiş durumda. Yabancılar TL cinsi devlet iç borçlanma alımlarını oldukça azalttılar.
Türkiye ekonomisinin yumuşak karnı döviz likiditesidir. Ekonomi yönetimi döviz bulmaya ya da yaratmaya devam ettiği sürece makro ekonomik dengeler ne kadar bozuk olursa olsun “kısa vadede idare edebiliyor”.
Türkiye kriz algılaması yönünden farklı bir ülke. Kur ne zaman fırlasa, döviz likiditesi ne zaman daralsa halkta bir kriz algısı doğuyor. Makro ekonomik dengeler ile kriz algısı arasında kur ile olduğu kadar güçlü bir bağ yok.
Enflasyon çok yükselse, işsiz sayısı artsa, bütçe ciddi açık verse, cari açık genişlese de döviz likiditesi sürdüğü sürece “krizdeyiz” algısı oluşmuyor.
Bugünlerde de böylesine bir havadayız.
Merkez Bankası bir süredir türlü yöntemlerle kuru baskılayıp TL’yi güçlü tutuyor. TL’de sağlanan istikrar ise algıyı değiştiriyor. Oysa makro ekonomik göstergeler sağlıklı bir ekonomiye işaret etmiyor. Enflasyonda yüzde 55 ile dünya sıralamasında altıncı sıradayız. Dış ticaret açığı rekor kırdı. Cari işlemler açığı gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 5’ini aştı. İşsizlik yüzde 10 civarında ve bütçe açığı bu yıl gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 5-6’sını aşabilir.
Farklı kaynaklardan borçlanarak; döviz ödemelerini erteleyerek ya da kur korumalı mevduat gibi “heterodoks” yöntemlerle döviz likiditesini sağlayarak piyasalarda ve ekonomide bir rahatlama sağlandı. Ancak bu rahatlamanın çok uzun süreli olmadığı ortada. Görünen o ki, bu politika seçime kadar işleri “kazasız belasız” götürme üzerine kurulu.
Seçimden sonra göreve gelecek yönetimi ise ciddi bir yük bekliyor. Şu anda ekonomide kur riskini hazine ve merkez bankası üstlenmiş durumda. Yabancılar TL cinsi devlet iç borçlanma alımlarını oldukça azalttılar. Yurt dışı yerleşiklerin mülkiyetindeki DİBS stoku geçen yıl yüzde 64,2 oranında azalışla 1,2 milyar dolara indi. Bu rakam, geçmiş yıllarla karşılaştırıldığında çok düşük bir seviye. Yabancıların hisse senedindeki payı da çok azaldı. Yurt dışı yerleşiklerin hisse senedi stoku geçen yıl 2021 sonuna göre yüzde 56,1 oranında artışla 28,8 milyar dolar olmuş ki; bu da geçmişe göre çok düşük bir rakam. Dolayısıyla Türkiye yatırımlarını son yıllarda hızla azaltan yabancıların taşıdığı kur riski çok fazla değil. Türk şirketleri de son yıllarda dövizdeki pozisyon açıklarını mümkün oldukça daralttılar. Aralık sonu itibarıyla, özel sektörün yurt dışından sağladığı toplam kredi borcu, 2021 yıl sonuna göre yedi milyar dolar azalarak 160,1 milyar olmuş. Orada da kur riski azalmış durumda. Hanehalkı ise döviz borçlanmadığı gibi döviz tevdiat hesapları ve kur korumalı mevduatlar ile dövize girmiş durumdalar. Onların da kur riski yok. Kur riskini üstlenen taraf olarak geriye Hazine ve Merkez Bankası kalıyor. Görünen o ki; bir kur şokuna karşı en fazla duyarlı olanlar onlar.
Seçim sonrası göreve gelecek olan ekonomi yönetimini bekleyen önemli bir görev bu riski yönetmek ve bir şoka yol açmadan yumuşak bir şekilde azaltmak olacaktır.