Kur korumalı mevduat hesaplarının Hazine’ye yükü
Zafer ÖZCİVAN
Ekonomist
2021 eylül ayında Cumhurbaşkanımızın “faiz sebep enflasyon neticedir” tezi gereği düşürülmeye başlanan politika faizleri %14 e kadar yani bugüne kadar 500 baz puan düşürülmesiyle başlayan döviz kurlarındaki yükseliş ve buna paralel olarak artmaya başlayan enflasyonla mücadelemiz hız kesmeden devam ediyor. Geçtiğimiz aralık ayında dolar kuru 18 TL gibi olağan dışı bir değere ulaşmasının ardından ekonomi yönetimimiz de buna engel olmak üzere tasarruf sahiplerinin Türk Lirası’na dönmesini sağlamak amacıyla TL ye dönen döviz hesaplarına %17 oran üzerinden faiz verileceğini; dolar kurunun getirisinin bu orandan fazla olması durumunda ise farkın Hazine ve Merkez Bankası’ndan vatandaşa ödeneceğini açıklamıştı.
20 Aralık 2021 tarih, akşamında alınan bu karardan sonra dolar kuru yaklaşık %40 civarında bir düşüş yaşadı ve 13 TL seviyelerine gerilemişti. Tasarruf sahipleri ise alınan bu iyileştirme ile beklenen cevabı vererek TL ye dönüşleri başlattı ve bugüne kadar yaklaşık 350 milyar TL döviz hesaplarından TL ye geçiş oluşmuştu. Daha sonraki süreçte aynı işlem şirketler için de geçerli kılındı ve beklenen transfer gerçekleşti.
Aynı işlem yastık altında bulunan altın tasarrufları için de uygulandı. Tahminen 280.000 ton yastık altında altın bulunduğu ve beş milyar dolar değerinden olduğu açıklanmıştı. Ekonomi yönetimi, bu yolla döviz kurlarının yükselişinin önlenmesini ve yastık altında ve başka şekillerdeki tasarrufların ekonomiye kazandırılması esas almıştı. Tasarruf sahipleri kur korumalı mevduat hesapları için 3-6-9-12 aylık vadelerle hesap açmışlardı.
Gelelim bu şekilde açılan hesapların hazine ve merkez bankasına getireceği yük hesabına;
Hesapların açılmaya başladığı ve kur korumalı mevduat hesaplarının geçerli olmaya başladığı 20 Aralık 2021 tarihi baz alındığında ilk ödemeler veya ilk vade sonu 21 Mart 2022 tarihinde dolacak ve hazineye getireceği yük hesabı kesin olarak hesaplanabilecek. Normal koşullarda TL ye dönüşün beklenen oranda veya daha fazla olabileceği düşünülerek döviz talebinin düşmesiyle kurların yükselmeyeceği veya yükselse bile müdahale ile durdurulabileceği hesabı yapılarak hazineye yük getirmeyeceği görüşü hakimdi. Merkez bankası rezervlerimizin yetersiz kalması durumunda bile mevduat munzam karşılıkları hesabından müdahale yapılabileceği ve kurların yükselişinin önüne geçilebileceği doğru bir gerçektir.
Ancak geldiğimiz süreçte Rusya-Ukrayna savaşının başlamasıyla birlikte artan kurlar hesapların tekrar gözden geçirilmesini zorunlu kıldı. Bu bağlamda basit bir hesap yaparsak;
TL mevduatına çevrilen döviz tutarı:350 milyar TL
350 milyar TL’nin döviz karşılığı 350/13=27 milyar dolar
20 aralıktaki dolar kuru=13,00TL
Uygulanan faiz=%17
Normal şartlarda 350 milyar TL %17 baz alınarak getireceği faiz=60 milyar/4=15 milyar TL.
Döviz kuru 0,50 TL artarsa hazineden ödenecek para=13,5 milyar TL olacaktır. Bu durumda hazineden hiçbir şekilde fark ödenmeyecektir.
Döviz kuru 1,00 TL artarsa hazineden ödenecek para 27 milyar TL olacaktır. Bu örnekte ise hazineden ödenecek para 27-15=12 milyar TL olacaktır.
Yukarıdaki hesaplamaları baz aldığımızda savaş nedeniyle yükselişe geçen dolar kuru 15TL yi zorlamaktadır. Yani kur korumalı dönem başlangıcından 2 TL yüksek olduğu (bugün için) görülmektedir. En basit hesapla hazineye bugün için 24 milyar TL bir yük gelmesi kaçınılmazdır.
Yukarıda sadece kur korumalı mevduat hesaplarının devletimize getirdiği yükü hesaplamaya çalıştım. Bahsettiğim gibi bu rakamlar tahminidir ve kesin hesap ilk vade sonu olan 21 Mart 2022 tarihinde ortaya çıkacaktır.
Savaşın ekonomimize etkileri sadece bu KKM hesapları ile sınırlı değildir. Öncelikle buğday ithalatımızın yaklaşık %85’ini bu ülkeden yaparak aldığımız buğdayı un, makarna vd. gibi ürün olarak ihraç ediyoruz. Bu durumda gıda sıkıntısı söz konusu olmasa bile en başta ekmek olmak üzere bazı fiyatların yükselmesi gündeme gelecektir.
Diğer yandan elektrik ve doğalgaz fiyatlarına yapılan yüksek oranlı zamlardan sonra halkın serzenişleri nedeniyle indirim beklememiz mümkün olmayacağı gibi Rusya’dan gelen ve ihtiyacımızın %50 sini karşıladığımız doğalgaz maliyetlerinin artmasıyla kalmayacak, doğalgazla üretilen elektrik ücretleri de yükselecektir.
Ayrıca bu yaz sezonunda beklediğimiz turizm gelirleri de hayalden öteye gitmeyecektir. Çünkü Turizm gelirlerimizin yaklaşık üçte birini bu iki ülkeden gelen turistlerden sağlamaktayız.
Savaşın olumsuz etkileri daha da genişletilebilir ama kısaca özetlemek gerekirse millet olarak bu bedelleri biz vergilerimizle ödeyeceğiz.