Kültürel mirasın Don Kişot’u
Koç Üniversitesi’nden öğretim üyesi arkeolog Doç. Dr. Çiğdem Maner, Anadolu medeniyetlerini anlatan çocuk kitaplarının yazarı… Maner, kazı alanında çocuklara ‘Arkeoloji Festivali’ de düzenliyor… Halen Sivas’ta Hitit Dünyası’nın en önemli dini tapınağının olduğu Kayapınar Köyü’nde kazı başkanlığını sürdüren Maner ile kültürel mirasın çocuklara aktarılmasıyla ilgili çalışmalarını konuştuk.
Berlin doğumlu Doç. Dr. Çiğdem Maner, Koç Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümünde öğretim üyesi.
Aynı zamanda Vekam (Koç Üniversitesi Vehbi Koç Ankara Araştırmaları, Uygulama ve Araştırma Merkezi) Müdür Yardımcısı.
Doktorasını Heidelberg Üniversitesi’nde yapan Maner’in araştırma alanları hayli çeşitli:
Hitit Uygarlığı, Eski Asur Ticaret Kolonisi, Tunç Çağı Ege, Eski Yakın Doğu’nun Tunç ve Demir Çağları, Anıtsal Mimarı, El Sanatları ve Teknolojileri, Maddi Kültür ve Kültürel Miras.
Halen Sivas’ta Hitit Dünyası’nın en önemli dini tapınağının olduğu Kayapınar köyünde -Hitit dilinde Samuha- kazı başkanlığını sürdüren Maner ile en sevdiğim konuların başında gelen “kültürel mirasın” çocuklara aktarılmasıyla ilgili çalışmalarını konuşuyoruz.
“Arkeolog olarak amacım sadece kazıp gitmek değil. Geriye ne bırakabiliriz? Derdim bu topraklardaki kültür varlıklarının korunmasına nasıl fayda sağlayabilirim, nasıl bir katkım olabilir?” diyor.
Çocukların Anadolu medeniyetlerini tanımaları, sevmeleri, arkeolojiye ilgi duymaları için “mini bilimsel” kitap serisine bu duygularla başlıyor Çiğdem Maner.
İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan “Tarih Canavarları” serisinde Tarih Öncesi, Hititler, Mezopotamya, Urartu döneminde bir Van kedisini anlatan Ejderha Tuşpa gibi kitaplar eğlenceli bir dille çocuklara tarih öğretiyor.
Maner’in ayrıca Kültürel Mirası Koruma Derneği’nin desteğiyle Süryani çocuklara yönelik Süryani kültürel mirasını ve Mardin’i anlatan Süryanice ve Türkçe “Tur Abdin’de Güneşin İzinde” kitabı da var.
Hitit kazılarında çocuklara arkeoloji festivali
Akademisyen, arkeolog, yazar geçtiğimiz yaz aylarında, en büyük hayallerinden birini hayata geçirmiş. Yani 2024 kazı sezonunda Kayapınarla öğrencilere yönelik bir arkeoloji festivalini...
Yıllardır arkeolojinin ilk okuldan itibaren okullarda okutulmasını arzu eden bendenizin duyabileceği en güzel haberlerden biri bu.
Kazı alanında arkeoloji dersi.
“Kazı etrafında üç okul varmış. İl Eğitim Müdürü’yle görüştüm, kaymakamlıktan izin aldık ve öğretmenlerin seçtiği 50 kadar çocuğu kazı alanında ağırladık. İki saat boyunca onları burada daha önce yaşayan medeniyetlerle konusunda bilgi verdik, çalışmalarımızı gösterdik, birlikte kilden objeler yaptık” diye anlatıyor.
Kazı alanına gruplar halinde gelen çocuklar çivi yazısı yazmış, küçük mühürler yapmış ve ürettiklerini evlerine götürmüş.
Çiğdem Maner’in verdiği bilgiye göre, zaten Kültür Bakanlığı’nın mevzuatında “her kazı sezonu orada yaşayan insanlara yönelik kültür mirasıyla ilgili bilinçlendirme çalışmaları yapılsın” diye bir madde var.
Mevzuatta var ama uygulama pek yok.
“Kazı aslında yorucu bir şey. Sabah 05.00-05.30 arası kalkıyorsun. Saat 07.00’da iş başı yapıp tüm gününü arazide geçiriyorsun. Alanda iş bittikten sonra da çalışmalar devam ediyor. Yöredeki insanları bilinçlendirme ayrı bir organizasyon, üstelik bürokratik işlemler hayli fazla” diye anlatıyor Maner.
Çocuklara dağıtılan şapkaların sponsorunu bizzat bulmuş, kazı alanına servisleri bizzat ayarlamış.
“Ancak kazı bitiminden sonra çocukların anne babalarını alıp alana getirmeleri çok güzeldi. Çok mutlu olduk” diyen Çiğdem Maner zorluklara güçlüklere önümüzdeki kazı sezonunda benzer bir festival planlıyor.
Şimdiden anne babaları entegre edecek bir uçurtma festivali de düşünüyor.
Keşke çocuklara ve büyüklere yönelik benzer etkinlikler Türkiye’de sayıları 750 kadar kazı alanlarının çoğunda yapılsa.
Üstelik iş bulamayan arkeoloji mezunlarına böyle organizasyonlarda bir çalışma alanı açılabilir.
Ne var ki kazılara küçücük paralar ayıran Kültür Bakanlığı’nın bu işe el atmasını bekleyebilir miyiz?
5 Mark’a müzede bir gün ve işte sonuç
“Kültürel mirası çocuklara aktarmak fikri, onları bu konuda eğitmek fikri nasıl doğdu” diye soruyorum Maner’e.
“Berlin’de doğdum, ilk okulu orada bitirdim. Öğrenciliğimde yanı 1970’li yıllarda mimar annem beni sürekli müzelere kurslara gönderirdi. Hiç unutmam bana 5 mark verirdi. O parayla kurs parasını, otobüs biletini ve bir içecek öderdim. Bergama Müzesi o yıllarda Doğu Almanya’da idi. Dolayısıyla Mısır Müzesi, Etnografya Müzesi, Müzik Müzesi gibi müzelerde kurslara katıldım. Hem eğitim aldım hem müzedeki objelerin replikalarını yaptım. Bunları hala evimde saklıyorum. Çok beslendim. Kültür mirasının önemini çocukken öğrendim, arkeolojiye yöneldim” cevabını veriyor.
Kültürel miras eğitiminin küçük yaşlarda ne kadar önemli olduğunun canlı örneği Çiğdem Maner.
Bildiğim kadarıyla bizim müzelerde bu çeşit uzun süreli -her hafta sonu örneğin- çocuklara yönelik kurslar yok.
En iyi kültürel miras kurslarını verilecek İstanbul Arkeoloji Müzesi buna yanaşmıyor.
Şimdi geliyorum esas konuya.
Çiğdem Maner, mimar ve müze eğitimcisi Özlem Dengiz Uğur ile birlikte Prof. Dr. Filiz Yenişehirlioğlu’nun direktör olduğu Vekam Çatısı altında birkaç yıldan beri Ankara’da “Çocuklar için Kültürel Miras Çalışmaları Çalıştayı” düzenliyor.
Türkiye’de ve hatta dünyada bir ilk.
“Çocuk kitaplarından sonra çocuklar için kültürel miras alanında çalışanları bir araya getirmek, alanda farklı konularda çalıştaylar yapmak, sunumları kısa zamanda yayınlayıp bir referans kütüphane hazırlamak istiyordum. 2017 yılında bunun tohumları atıldı. Çalıştayların ilki 2019 yılında yapıldı” diye anlatıyor.
Çalıştaylara katılanlar arasında akademisyenler, öğretmenler, Türkiye’nin her yanından müzeler, Kültür Bakanlığı’nın çeşitli bölümlerinde çalışanları var.
Dünyada çocuklara yönelik kültürel çalışmalar örneklerini veren yabancı konuşmacılarla beşincisi bu yıl yapılan çalıştaylara ilgi giderek büyüyor.
Atina’daki Akropolis Müzesinin bu konuda ne yaptığı ya da Lübnan’da Suriyeli mülteci çocuklara yönelik çalışmalar, dijital uygulamalar çalıştaylarda ele alınan konulardan bazıları.
Türkiye’de eğitim konusunda neler yapılabilir?
Peki Çiğdem Maner çocuklara kültürel miras eğitiminin yaygınlaşması için ne tavsiye ediyor?
“Bence ders olarak ilk okuldan itibaren üç ayrı ders olarak Arkeoloji, Kültürel Miras ve Anadolu Medeniyetleri müfredatta yer almalı. Bunlara dördüncü olarak Sanat Tarihi eklenebilir. 2-3 saat işlenen konular olarak değil kesinlikle ders olarak verilmeli, sevdirilmeli”.
Öte yandan Maner, Avrupa’da okulların çocukları kültür kurumlarını, müzeleri gezmeye bize oranla daha çok götürdüklerinin üzerinde duruyor.
Tuvaletlerin bile temizlenemediği okulların olduğu Türkiye’de bu tür gezmeler fazla lüks tabii ki.
Aslında Eğitime, kültüre ayrılan bütçeleri Batı ülkeleriyle kıyaslamak imkansız.
Maner’in üzerinde durduğu bir başka konu kültürel mirasla ilgili projelerin gönüllülük üzerinden yürütülmesi: “Avrupa ve Amerika’da genelde öğretmenler, eğitimciler, arkeologlar gönüllü olarak yürütüyor bu projeleri. Mesela Metropolitan Müzesi’nde gönüllü olmak için yıllarca bekliyorsunuz. Bizim köklü müzelerimiz böyle gönüllülük üzerinde böyle projeler yapabilirler”.
Sarkis’in Dolapdere Dirimart'taki sergisi...
En son geçenlerde Galerist’teki ‘Distilled From Scattered Blue’ karma sergisinde ‘Mavi Yürek’ eserini gördüğüm Sarkis, Dolapdere Dirimart’ta ‘Gökkuşağı Renkleriyle Çocukların Yağmur Şarkısı’yla bir kez daha sanatseverlerle buluşuyor.
Hafta ortası açılan ve 5 Ocak tarihine kadar devam sergide, sanatçının Mardin ve Venedik Bienallerinde çocuklarla birlikte yaptığı atölyelerden yola çıkarak İstanbul’un farklı semtlerle çocuklarla bir araya gelerek yaptığı eserleri göreceğiz.
2000 yılından bu yana Paris başta olmak üzere sergilerinin olduğu yerlerde çocukların neşesini, renkliliğini odağına alan “çocuk atölyeleri” düzenleyen Sarkis, “Gökkuşağı Renkleriyle Çocukların Yağmur Çağrısı” sergisinde, Dolapdere de dahil olmak üzere İstanbul’un çeşitli semtlerinde çocuklarla çalıştı.
Sergide çocukların yağmur damlalarını andıran renkli suluboya noktalar kondurdukları küçük boyutlu 49 ayna göreceğiz.