‘Küçülme-yüksek enflasyon’ dönemi
Yılın ikinci yarısında büyümenin belirgin biçimde düşeceği üzerinde yıl boyunca yazdığım yazılarda çok durdum. Bir çeyrek öncesine göre üçüncü çeyrekte sıfıra yakın bir büyüme, dördüncü çeyrekte ise üçüncü çeyreğe kıyasla daralma olması ihtimalinin yüksekliğinden söz ettim. Yılın sonuna doğru yaklaşırken, öncü göstergeler ışığında büyüme konusuna yeniden dönmek istiyorum.
Birincisi, reel kredi hacminde baş aşağı gidiş var (bir önceki perşembe yazım). Bu gidişat 2020’nin son aylarından bu yana gözleniyor. Tüketici kredilerinin tüketici enflasyonundan arındırılmış değeri Ekim 2020’de zirveye ulaşmıştı. Eylül 2022’de, o tarihteki zirve değerine kıyasla yüzde 25,5 daha düşük. Tüketici kredileri dışında kalan tüm kredilerin yurtiçi üretici fiyat enflasyonundan arındırılmış değerinin son zirvesi ise Eylül 2020’de. Eylül 2022’ye gelindiğinde ise yüzde 45 daha düşük reel tüketici dışı kredi hacmi.
İkincisi, OECD’nin haftalık ekonomik faaliyet tahmini. Her cuma yayımlanan bu tahminlerin sonuncusu 16-22 Ekim haftası için ve Türkiye’nin GSYH büyümesi için (şimdilik) iyi bir öncü gösterge konumunda. Bir yıl öncesine kıyasla yılın ilk iki çeyreğinde sırasıyla yüzde 6,7 ve 7,4 büyüme tahmin ederken, üçüncü çeyrekte bu değer 3,8 oldu. Ekim ayının ilk üç haftasında ise büyüme yüzde 2,4’e düştü. Bu tahminler bir çeyrek öncesine kıyasla üçüncü çeyrekte yaklaşık yatay bir seyir ima ediyorlar. Ekim ayı verisi ise ekonomi politikasında bir değişiklik olmazsa dördüncü çeyrekte küçülme olacağını söylüyor bize.
Üçüncüsü, elektrik tüketimi giderek azalıyor. Bir yıl öncesine kıyasla ilk çeyrekte yüzde 5, ikinci çeyrekte yüzde 1,6 artan elektrik tüketimi, üçüncü çeyrekte yüzde 2,7 azaldı. Ekim ayında ise yüzde 3 düşüş var. Dördüncüsü, İstanbul Sanayi Odası’nın ‘Satın Alma Yöneticileri Endeksi’ sekiz aydır eşik değer olan 50’nin altında seyrediyor ve çeyreklik incelendiğinde giderek daha düşük değerler alıyor. Beşincisi, İhracatçı Birlikleri’nin yayınladığı günlük ihracat verisi Ekim ayında bir yıl öncesine kıyasla ihracatın daha düşük bir değer alacağını söylüyor.
Altıncısı, Dünya ekonomisi için 2023 için yapılan büyüme tahminleri de olumsuz. Çoğu ülkenin eş anlı olarak faizlerini yükseltiyor olması, Rusya-Ukrayna savaşının ve Çin’in sıfır COVID politikasının yarattığı sıkıntılar bu olumsuzluğun ana nedeni. Bu ortam bizim için daha az ihracat ve daha az dış kaynak anlamına geliyor.
Bu yazı günışığına kavuştuğunda açıklanacak Ekim ayı tüketici enflasyonunun muhtemelen yüzde 85 civarında olacağı, İstanbul Ticaret Odası’nın açıkladığı İstanbul Ücretliler Geçinme Endeksi ile ölçülen enflasyonun ekim ayında yüzde 109’a çıktığı da dikkate alındığında yaşamakta olduğumuz dönemi ‘küçülme-yüksek enflasyon’ dönemi olarak tanımlayabiliriz. Bakalım seçim ekonomisi bu resmi ne yönde değiştirecek?