Krizin yeni adı: Enerji
Küresel ekonomi etkisi aylarca sürebilecek bir enerji krizi ile karşı karşıya bulunuyor. Bu krizin sonunda bazı ekonomilerin resesyona girme olasılığı var.
Daniel Yergin Amerikalı bir enerji uzmanı, yazar ve araştırmacı. Biz onu daha çok “Petrol” ve “Enerjinin Geleceği” isimli Türkçeye de çevrilen kitaplarından tanırız. Cambridge Energy Research Associates’in kurucusu ve halen IHS Markit başkan yardımcısı olan Yergin geçen hafta ciddi bir uyarıda bulundu ve enerji piyasasının 1970’lerdekine benzer bir krize doğru gitmekte olduğunu söyledi. Petrolün varil fiyatı 130 doları aşmışken ve günaşırı benzin ve yakıt fiyatlarına zam yapılırken “Daha ne krizi? Kriz gelmemiş miydi?” diye düşünebilirsiniz ama Yergin’in sözünü ettiği kriz, fiyat patlaması olarak kendisini gösterecek cinsten değil, arzda da kısıntılara yol açacak türden bir kriz.
Rusya küresel petrol tüketiminin 10’da 1’ini karşılıyor. Yergin günde 7.5 milyon varil ihraç eden Rusya’ya uygulanacak yaptırımların petrol satışlarını etkileyeceğini düşünüyor. Biden önceki gün ABD’nin Rusya’dan enerji alımlarını durdurma kararını açıkladı bile. Böylece günlük 672 bin varillik ithalat sona erecek. Bu Rusya’nın toplam ihracatının yüzde 9’unun yapılamaması demek. ABD’nin ise toplam petrol ve petrol ürünleri ithalatının yüzde 8’i. Böyle bir yaptırım belki tek başına Rusya’yı öldürecek bir hamle değil ama zarar verir, ayrıca küresel pazarı da sıkıştırır, çünkü ABD bu ihtiyacını başka kaynaklardan karşılama yoluna gidecektir.
ABD’yi diğer ülkeler izler mi?
İngiltere yılsonuna kadar Rusya’dan petrol ithalatına son vereceğini açıklamıştı. Avrupa Birliği de Rus gaz ve petrolüne olan bağımlılığını azaltmak için planlar üzerinde çalıştığını duyurmuştu. Rus enerjisine bağımlı olan Avrupa ABD’yi hemen izlemeyecektir; ama yaptırımlar doğrudan Rus enerji arzını hedeflemese de piyasaya arz edilen Rus gazı ve petrolünde azalma olabilir. Ayrıca şu anda oldukça düşük olasılık olmakla birlikte Rusya’nın yaptırımlara misilleme olarak Avrupa’ya enerji arzını kesmesi gündeme gelebilir.
Rusya ürettiği petrolü satamazsa ne olur?
Rusya’ya göre fiyatlar 300 doları görür. Rusya Başbakan Yardımcısı Rus petrol ve gazının uluslararası piyasalara ulaşmasının engellenmesinin “katastrofik” sonuçları olabileceğinden bahsediyor. Rusya etkiyi biraz abartıyor olabilir ama JP Morgan’a göre Brent petrolün varil fiyatının yılsonuna kadar 185 dolara yükselebilir. Goldman’ın tahmini ise 175 dolar dolayında. Bunlar hiç hesaplarda olmayan çok yüksek seviyeler. Tüm dünyayı bir şekilde etkileyecektir.
Bu krizi hafifletmenin bir yolu Rusya dışında kalan arzı artırmak. OPEC üretimi artırabilir, artırmalıdır. Ayrıca İran petrolünün tekrar piyasalara akmasını sağlamak da bir seçenek. İran’dan pazara akacak günde 1 milyon varil Rusya’dan kaynaklanan açığı kapatmaz ama kısmi de olsa rahatlama sağlar. Ayrıca Rusya ABD’ye satamadığı petrolü diğer pazarlara satacak, o pazarlara giren Rusya dışı petrol ise Rusya’dan alım yapmayanlara yönelecek; böylece toplam arzın çok fazla etkilenmemesine çalışılacaktır.
Türkiye ne ölçüde etkilenecek?
Bu süreçten en çok etkilenecek ekonomilerden birisiyiz. Böylesi bir kriz ve fiyat şoku bizde şu anda kontrolden çıkmış olan enflasyonu daha da yükseklere taşıyabilir, büyümeyi aşağı çekebilir. Son 6 ayda akaryakıta yapılan zamlarla birlikte benzin fiyatları yüzde 162 ve motorin ise yüzde 212 zamlanmış. Dolayısıyla hem sanayi hem de hanehalkı zayıf TL’nin etkisiyle enerji şokunu bir süredir derin şekilde yaşıyor. Bu etkinin artarak devam etmesinin yaratacağı kısa ve orta vadeli sonuçlar süratle değerlendirilerek acil tedbirler alınmalıdır.
Türkiye’de yüksek enflasyon dönemi yine böyle bir petrol krizinin ertesinde başlamıştı. 1970’lerin başındaki OPEC petrol krizi ile fiyatlar fırlamış, dünya arz sorunu yaşamıştı; Türkiye gibi ülkelerde büyüme hız kesmiş, enflasyon patlamıştı. OPEC krizine Türkiye tek haneli enflasyon ya da düşük çift hane ile yakalanmıştı. Rusya krizine ise ne yazık ki daha yüksek bir enflasyon düzeyi ile yakalandık. Bu da işleri daha da zorlaştırıyor.