Kriz yönetimi için örnek bir vaka öyküsü

Fatoş KARAHASAN
Fatoş KARAHASAN Markalar & İçgörüler

Koronavirüs şirketlerin iş yapma biçimlerini radikal bir biçimde değiştirmeye devam ediyor. Dünyanın en büyük kuruluşlarından olan P&G hem küresel hem de yerel düşünen bir yapıya sahip. P&G Türkiye ve Kafkasya Yönetim Kurulu Başkanı Tankut Turnaoğlu’na son dört ay içinde şirketin çalışanları ve müşterileri için neler yaptığını sordum.

Turnaoğlu; “P&G olarak, süreç başladığı andan itibaren yol haritalarını üç hedef doğrultusunda belirlediklerini vurguladı; “P&G çalışanlarının sağlık ve ekonomik koşullarının korunması; Toplumun çok daha fazla ihtiyaç duyduğu markalarımızın kesintisiz üretimi ve tüketicilere sunulması; Pandemi ile ön saflarda mücadele eden tüm kişi ve kurumları desteklemek.”

Turnaoğlu ve ekibi sorularıma çok ayrıntılı cevaplar verdiler. Ofislere yeniden dönüş ve yılın ikinci yarısını planlama sürecinde olan kuruluşlar için bir ders niteliğinde olan bu kapsamlı dosyayı sizlerle paylaşmayı diliyorum.

Çalışanlar için ne yaptınız?

Fabrikamızda çalışanların bu salgına karşı güvenliğini sağlamak için hızlı aksiyonlar aldık ve ilk vakanın görüldüğü 10 Mart tarihinden bu yana üretim tesislerimizde çok mutluyuz ki herhangi bir pozitif vaka gerçekleşmedi. Fabrikaya girişlerde ateş ölçme ve maske dağıtımlarına başladık, maske kullanımını zorunlu hale getirdik. Pek çok alana dezenfektanlar yerleştirdik, temizlik planlarını sıklaştırdık. Departmanlar arası segregasyon uygulamaktayız. Yürüme yolları da dahil olmak üzere yemekhane, dinlenme alanları gibi ortak alanlarda her departman için belirlenmiş ayrı yerler oluşturduk.

Toplantı odalarında ve yemekhanede masa-sandalye sayısını minimuma indirdik. Bazı departmanlarımızın çalışma saatlerini değiştirerek servislerden inen çalışanların karşılaşmamasını sağladık. Toplantılarımızın çok büyük bir kısmını tamamen dijital ortama taşıdık. Fabrikada fazla sayıda çalışan aynı anda bulunmasın diye dönüşümlü evden çalışma sistemine geçtik. Özellikle evden çalışmaya müsait rollerin haftanın çoğunda ya da tamamen evden çalışmalarını istedik. Çeşitli görseller ve işyeri hemşiresi ile çalışanlara virüse karşı korunmaları için eğitimler veriyoruz.

‘İş devamlılığı takımı’mız haftada 2 kere toplanıyor, liderlik takımımız da bu süreçte toplantı sıklığını artırarak gelişen durumlara karşı hızlı aksiyon alınmasını sağlıyor.

Fabrikada çalışanların sağlığına yönelik önlemlerin yanı sıra; ofis olarak evden çalışma sistemine geçen ilk markalardan biri olduk ve tüm alt yapımızı personelin evden çalışmasına uygun hale getirdik. Evden çalışma şirket kültürümüzde olan bir şey ve bu anlamda çok çabuk organize olduk. Evden çalışan arkadaşlarımızın hijyen ihtiyaçlarını karşılamak için evlerine kolonya, maske gibi ürünlerin yanısıra P&G’nin temel sağlık ve hijyen ürünlerinden gönderdik.

Üretime devam etme noktasında da tüm izinleri çok çabuk aldık. Bu süreçte devletimiz de çok hızlıca gerekli aksiyonları aldı. Öte yandan bu süreçte gördük ki ürünlerimiz insanlar için temel ihtiyaç grubunun başında geliyor. Kişisel bakım, sağlık, hijyen, temel ihtiyaç ürünlerimize talep oldukça arttı ve biz de üretimin devamlılığı sayesinde bu talebi karşılayabildik.

Müşteriler için ne yaptınız?

P&G olarak bu süreçte tüketici davranışlarındaki değişimleri hızlıca gözlemledik. Analitik ve İçgörü Departmanımız her hafta 400 tüketiciyle dijital ortamlarda görüşerek kantitatif sonuçları 2 günde tüm organizasyonla paylaştı ve paylaşmaya devam ediyor. Ayrıca bu dönemde evde olmamızın tüketicilerimize görüşmemize engel olmadığını anladık. İki günde 4 şehirde tüketicilerimizi online iletişim araçlarını kullanarak bire birde dinledik ve onları 60’ın üzerinde P&G’li yönetici ile buluşturduk.

Tüm bu araştırmalarımız kapsamında söyleyebilirim ki tüketici alışkanlıklarında sürecin başlangıcıyla devam eden günler arasında önemli değişiklikler ve kaymalar yaşandı. Tüketiciler farklı fazlarda ve kategorilerde farklı tepkileri gösterdiler. Örneğin COVID-19 döneminin başlarında ürün stoklayanlar bulunuyordu. Fakat ilerleyen günlerde virüsün yayılma hızı kontrol altına alındı ve vakalar azalmaya, hastalar da iyileşmeye başladı. Aynı şekilde tüm bu süreç boyunca üretimimiz devam etti, tedarik zincirlerimiz de başarılı bir performans göstererek tüketicilere ürün sıkıntısı yaşamayacaklarını gösterdiler. Bu iş süreçlerinin genel olarak başarılı yönetilmesiyle tüketiciler, temel ihtiyaç ürünlerinde panik yapmalarını gerektirecek bir durum olmadığını anladılar ve sonrasında “stok” yapmanın bir anlamı kalmadı.

Tabii süreç boyunca tüketici davranışlarında değişimler yaşandı, gördüğümüz 5 büyük trend ise; “sağlık ve hijyen ihtiyacında artış”, “dijital medya tüketimi ve alışverişte artış”, “ekonomi, işleri ve gelir durumları ile ilgili artan endişe durumu”, “markalardan topluma katkı projelerini çoğaltma önünde artan beklenti” ve “umut ve gülmeye olan ihtiyaç” oldu.

Verileri incelediğimizde görüyoruz ki tüketicilerin öncelikli davranışı kendilerini ve ailelerini korumak oldu. Bu kapsamda ilk olarak hijyen ve sağlık ürünleri için bir arayışa girdiler. Tüketim alanında kolonya, sabun, deterjan ve vitaminler gibi kategorilerde artış yaşandı. Bu kategorilerde tüketiciler önce temel sağlık, ardından yiyecek alışverişine yönelik bir davranış sergilediler. Maslow’un ihtiyaç piramidinde en temele bu fizyolojik ihtiyaçları alırsak, yukarıya doğru gelinen noktada güvenliğin bir tanımının da hijyen gibi temel ihtiyaçları gidermek olduğunu görüyoruz. Sağlık ve hijyen ihtiyacındaki artış çok güçlü bir trend ve bunun bazı kalıcı davranışlara dönüşmesini bekliyoruz. Örneğin tüketicilerin faaliyet gösterdiğimiz kategorilerdeki kullanım alışkanlıklarında 10 puana varan değişimler, diş fırçalama alışkanlığında ise ilk vakanın görüldüğü günden bugüne 20 puanlık bir artış görüyoruz. Yine tüketicilerimizin yüzde 87’si daha sık ellerini yıkadıklarını belirtiyorlar. Bunların alışkanlığı artan segmentler bu nedenle bu trendlerin kalıcı bir davranış olarak devam etmesini öngörüyoruz.

Alışveriş sıklıklarının düştüğü, daha toplu alışveriş yapılmaya başlandığı bu dönemde hemen hemen her alanda dijitalin yükselişi, yaşanan bu süreç nedeniyle belki 2-3 katında hızlanarak gerçekleşti. Yine evden çalışma oranı, online alışveriş yapma oranı gibi ‘yeni dünyanın’ getirdiği davranışsal değişikliklerde de 20 – 30 puan gibi büyük sıçramalar görüyoruz. Bu aynı zamanda Türkiye’nin yeniye ve yeniliklere olan hızlı adaptasyon yeteneğinin de önemli bir göstergesi.

Tüm bu talep ve araştırmalarımız doğrultusunda biz de P&G olarak bu süreçte içerisinde bulunduğumuz kişisel ve ev bakımı, sağlık ürünlerinin hijyen ve toplumun temel ihtiyaçları anlamında ne kadar temel olduğunu bir kez daha anladık. Hep beraber yaşadığımız zorluklara rağmen üretimimizi durdurmadık, devam ettik. Ürünlerimizin satış noktalarına “sağlıklı bir şekilde” ulaştırılabilmesi için çalışanlarımız için gerekli her türlü önlemleri aldık. Böylece ürünlerimizin marketlerde satılmasını, insanların ihtiyaç duyabileceği ürünlerimize erişebilmesini sağladık.

Toplum için ne yaptınız?

COVID-19 uzun soluklu bir süreç. Henüz sonu, sonrası gibi kavramları kullanamasak da bu, belirli fazlardan oluşuyor. İlk fazlarda stok yapılmıştı, bu geçti. Ardından tüketiciler değere odaklandılar. Bununla birlikte araştırmalarımızda gördüğümüz diğer bir trend ise tüketicilerin “markalardan topluma katkı projelerini çoğaltma önünde artan beklentileri” ve “umut ve gülmeye olan ihtiyacı” oldu. P&G olarak markalarımızla insanların hayatını iyileştirmeye odaklanıyoruz. Sağlık ve hijyen insanı mutlu ediyor.

Evlerde kaldığımız günlerde ise insanların hayata bakışları değişti; önceliklerimizi gözden geçirdik ve bizim için neyin önemli olduğunu tekrar düşündük. Tabii dayanışma kültürünün tekrar ve en güçlü şekilde yaşatıldığı bugünlerde tüketicilerin markalardan beklentileri de bu yönde oldu. Dolayısıyla markaların iletişim çalışmaları da. Bu hızla değişen dünyaya P&G olarak hızlı bir şekilde adapte olabilmek 3 önemli adım attık.

Birincisi, tüketiciyi kalbine koyan bir şirket olarak dijitalin getirdiği olanaklar ve gelişmiş data yeteneklerimizle tüketiciye yakın durduk. Bunu yaparken onu anlamaya çalışmakla kalmadık, aynı zamanda yarın neye ihtiyaç duyacağını öngörmek için çalıştık ve çalışıyoruz. Tüketicilerimizden aldıklarımızla marka iletişimimizi şekillendiriyor ve yine kişiselleştirilmiş birebir mesajlar şeklinde bu dönemde değişen medya alışkanlıklarına göre tüketicimizle buluşturuyoruz.

İkincisi ise, mümkün olduğunca evlerimizde kalmamız gereken bu dönemde, insanların evde sıkılmadan kaliteli vakit geçirebilmeleri için marka ve programlarımızın gücünü kullanıyoruz.

Olimpik sporcular ile evde spor yap Türkiye

Evlerde kaldığımız bugünlerde sağlıklı ve özgüvenli nesiller yetiştirmek için sporun da önemini vurgulamak istiyoruz. Tabii moralimizi yüksek tutmak için de spor çok önemli bir yer tutuyor. Bu farkındalıktan yola çıkarak anneleri, çocuklarını spora yönlendirme konusunda motive eden ve “Çocuğuna spor yaptıran her anne Olimpik Anne’dir” dediğimiz projemiz Olimpik Anneler’in olimpik sporcularıyla bir çalışma başlattık. Projenin sporcularından olan, her biri kendi branşında oldukça başarılı olan ve ülkemizi uluslararası arenalarda temsil eden isimlerden anneleri ile beraber video hazırlamalarını rica ettik. Bu videolarda sporcular “evde Olimpik sporcular gibi” antrenman yapma tekniklerini anlattı, ardından da hem bizim hem de kendilerinin sosyal medya hesaplarında bu videoları yayınladık.

Fairy ile #EvdeAkıllıVakit

Lider markamız Fairy’nin Instagram hesabından başlattığımız akımla takipçilerimizden evde akıllı vakit geçirme önerilerini #EvdeAkıllıVakit hashtagi üzerinden bizimle paylaşmalarını istedik. Hep beraber zor günler geçirdiğimiz bugünlere pozitif bir bakış açısı getirme amacıyla başlattığımız bu akımda bize gelen videoları takipçilerimizle paylaştık ve onlara zamanlarını daha efektif kullanmalarını yönünde önerilerde bulunduk.

Oral-B ile #evdefitkal’ıyor, Head & Shoulders ile kafamızı ferah tutuyoruz

Oral-B markamızla ise yine sporun önemine değinerek sporun her yerde yapılabileceğini vurguladık. Bu kapsamda #evdekalfitkal diyerek BACKTOFIT antrenmanlarımızı başlattık. Instagram üzerinden yaptığımız canlı yayınlarla antrenörlerimiz Özge Özmutlu ve Okan Süngü ile evde spor yaptık. Diğer bir lider markamız Head&Shoulders’la da tüketicilere dışarıda omuz omuza olacağımız günler gelinceye dek markamız #HepSeninle dedik ve “kafamızı” ferah tutmak için headandshoulderstr Instagram hesabımızdan canlı yayınlarla yoga, meditasyon ve pilates dersleri gerçekleştirdik.

KYK yurtlarının temizlik ve hijyen ihtiyaçları karşılandı

Üçüncüsünde ise ‘iyiliğin gücü olarak’ harekete geçme sözümüzü burada da yerine getirmeye çalıştık. Bildiğiniz üzere COVID-19 sürecinde Mart ayında özellikle yurt dışından gelen vatandaşlarımız Türkiye’nin dört bir yanındaki yurtlarda karantina altına alındı. P&G Türkiye olarak, 15 binden fazla vatandaşın karantinada kaldığı 26 ildeki 41 KYK yurdunda ev konforunu sağlama amacıyla, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile işbirliği içinde ve Kızılay aracılığıyla Ariel çamaşır deterjanı, Flash yüzey temizleyici ve Fairy bulaşık deterjanını ulaştırdık. Buna ilave olarak 17 ildeki 26 yurtta kalan vatandaşlarımıza da Head & Shoulders ve Pantene saç bakım ürünleri, Oral-B diş fırçaları, İpana diş macunları, Gillette tıraş ürünleri ve Orkid pedleri gibi ürünlerimizi gönderdik.

Geçtiğimiz günlerde ise topluma katkı projelerimizin son ayağı olan “Aynı Çatı Altında, Umutla Yarına” projemizi hayata geçirdik. Yeni açıkladığımız “Aynı Çatı Altında, Umutla Yarına” projemiz aslında bütünün bir parçası. Markalarımız ve topluma katkı projelerimizle insanların yaşamlarını iyileştirmek için çalışırken aynı zamanda toplumsal sorunlar için de bir çözüm olmak istiyoruz. Bu kapsamda salgının ilk günlerinden itibaren vatandaşların karşılaştığı ve karşılaşabileceği güçlüklere karşı, onlara destek olmak için katkı programlarımızı hayata geçirmeye başlamıştık. Dolayısıyla “Aynı Çatı Altında, Umutla Yarına” de bizim çok ayaklı projemizin bir parçası.

İyilikle güçlenebilecek bir geleceğe doğru herkesin olduğu kadar şirketlerin de önemli sorumlulukları olduğundan yola çıkarak salgın nedeniyle gelir kaybı yaşayan 40 bin aileye Türk Kızılay’ı iş birliğiyle temel hijyen, sağlık ve kişisel bakım ürünlerinden oluşan toplam 3 milyon lira değerinde ürün bağışı gerçekleştireceğiz. Bu desteğimizin yanı sıra yine “Aynı Çatı Altında, Umutla Yarına” projemiz kapsamında Azerbaycan’da da 7.500 aileye hijyen paketi göndereceğiz. Bu kampanya ile birlikte salgın döneminde, ağustos ayına kadar ailelere toplam 7,5 milyon liralık destek sağlamış olacağız

Ayrıca salgın nedeniyle yaşamları olumsuz etkilenen vatandaşlarımıza destek olmak amacıyla Türk Kızılayı’na bağışladığımız ev ve kişisel bakım ürünlerimizin, Kızılay tarafından Vefa Sosyal Destek Grupları kapsamında ihtiyaç sahibi ailelere ulaştırılmasından büyük mutluluk duyuyoruz.

Fairy’nin Türkiye’deki 10’uncu yılına özel proje “Boşa Harcama”

P&G olarak bu desteklerimizin yanı sıra Türkiye’de 10’uncu yılını kutlayan markamız Fairy’nin yıl dönümünü, bir topluma katkı projesi ile kutlamak istedik. Yapılan araştırmalar, dünyada tüketim için sunulan gıdaların üçte birinin israf olduğunu gösteriyor ve biz de bu noktadan hareketle GKTD ile iş birliğine giderek “Boşa Harcama” adını verdiğimiz yepyeni bir proje başlattık.

Sürdürülebilirliğe, Türk mutfağına ve Türk yemek kültürüne verdiğimiz önemi göstererek gıda atığı ve açlıkla mücadeleye dikkat çekmeyi hedeflediğimiz projemizin birinci ayağında Fairy, derneğin lojistik altyapısını ciddi bir bütçeyle finanse edecek. GKTD yılda toplam 330 bin kişiye ulaşıyorken bu destek ile sayı ikiye katlanacak ve 660 bin kişi destekten faydalanacak.

Bu projemizin ikinci ayağında ise gıda israfı konusunda toplumda farkındalık yaratmaya odaklanıyoruz. Bu kapsamda 50 yeni bağış noktası aktifleştirilecek ve 300 personele eğitim verilecek. Bu kişiler bağış noktalarında toplumu gıda israfına karşı eğitecekler. Bu çalışmayla toplam 1,5 milyon TL değerinde ürün israfını önlemeyi hedefliyoruz.

Ramazan ayında da 10 bin aileye ihtiyaç paketi gönderdi

Ramazan ayının bir dayanışma ayı olduğundan yola çıkarak, Fairy’nin Türkiye’deki 10’uncu yılından hareketle gıda israfına karşı mücadele başlattığı Boşa Harcama projesindeki ortağımız Gıda Kurtarma Derneği (GKTD) ile 10 bin ihtiyaç sahibi aileye, içinde ihtiyaç duyabilecekleri temel tüketim maddelerinin olduğu erzak paketlerini ve Fairy ürünlerini gönderdik.

Bu süreçte iletişimimiz, bizim tüketicilere karşı en önemli hizmetlerimizden biriydi çünkü tüketicilerimizin bizden onların yaşamlarını iyileştirmeyi bekliyor. Marka ve ürünlerimizle yaptıklarımızla Maslow’un ihtiyaç piramidindeki en temel fizyolojik ihtiyaçları karşıladığımızı söylemiştim, COVID-19 sürecinin de bunun önemli bir göstergesi oldu. Aynı zamanda kurumsal olarak hayata geçirdiğimiz toplum katkı çalışmalarıyla da toplumsal ait olma, sevgi ve piramidin daha yukarıdaki ihtiyaçları karşılamaya çalışıyoruz. P&G Türkiye olarak, geçmişte olduğu gibi, içinde bulunduğumuz böylesine özel dönemlerde ve elbette gelecekte de ürünlerimizle ve fayda projelerimizle topluma katkı sunmaya devam edeceğiz.

Gezegen için ne yaptınız?

Günümüz dünyasında, insanı veya çevreyi olumsuz etkileyebilen sorunlara şirketlerin artık tepkisiz kalamayacağına, markaların da kurumsal vatandaş olarak sorumlulukları olduğuna inanıyoruz. Buradan hareketle, hem global hem de ülke çapındal kurumsal vatandaşlık raporları hazırlıyor; kendimize özel sürdürülebilirlik hedefleri belirliyoruz. Sürdürülebilirlik odaklı yaklaşımımızla hem global sürdürebilirlik hedeflerimize hem de ülkemizin sıfır atık çalışmalarına önemli katkılar sağlıyoruz.

Gebze fabrikası sürdürebilirlik çalışmaları

Gebze fabrikamızda yürüttüğümüz sürdürülebilirlik çalışmalarıyla 450 ton plastik atık PE torbalarında yeniden kullanılırken DL’de kullanılması önlenen içme suyu miktarı ise yılda 254 ton olarak görülüyor. Ayrıca fabrikamızda yılda 1.800 ton plastik kullanımı önlendi, Mart 2018’den bu yana Elle Doldurulan Kalite Kontrol Formları’nın kaldırılmasıyla da yılda 20.000 kağıt tasarrufu sağlandı ve 3 aylık zaman dilimi içerisinde 600 kadar plastik kap kullanımının önüne geçildi. Fabrikada kağıt bardak yerine sadece cam bardak kullanılıyor.

2020 çevresel sürdürebilirlik hedefleri

Koyduğumuz yeni hedeflerle çevresel sürdürülebilirlik adına hedeflerimizi her geçen yıl daha da büyütüyor, geliştirdiğimiz projelerle de P&G’nin global hedeflerine çok büyük katkılar sağlıyoruz. Örneğin Türkiye’deki üretim tesislerimizde bertaraf edilen atık miktarı yüzde 88 azaltılırken; enerji kullanımı yüzde 19, sera gazı salınımı da yüzde 29 azaltıldı. Faydalı kullanım oranı iki katına çıkarılırken depoya gönderilen üretim kaynaklı katı atık oranı 0’a indirildi. Bebek bezi üretiminde kağıt tüketimimizi düşürdük. Fairy üretiminde ise su tüketimini yılda 20 bin ton azalttı. Üretim tesislerimizde kullanılan su miktarı yüzde 27 düşürülürken 2005 – 2019 yılları arasında ÇEVKO aracılığıyla toplanıp geri kazandırılan plastik miktarı ise 71.072 ton olarak görülüyor.

Hedef 2030

Hedef 2030 çalışmalarımızı ise “Markalar”, “Tedarik Zinciri”, “Toplum” ve “Çalışanlar” olmak üzere 4 ana başlıkta topladık.

• Markalar

- Dünya genelinde 20 lider markamızla, yüzde 100 geri dönüştürülebilir veya yeniden kullanılabilir ambalajlarla ve markaların yüzde 100‘ünde şeffaf içerikle tüketicilere verdiğimiz güveni sürdüreceğiz.

• Tedarik zinciri

Üretim sahalarımızdaki sera gazı emisyonlarını yarıya indirecek, tesislerimizin yüzde 100‘üne güç sağlayacak yenilenebilir elektrik tedarik edeceğiz. Yeniden kullanımla en az 5 milyar litre su tasarrufunda bulunacağız.

• Toplum

Dünya okyanuslarını, havzalardaki suyu ve ormanları korumayı ve iyileştirmeyi sağlayan dönüştürücü ortaklıklar kurmaya devam edeceğiz.

• Çalışanlar

Çalışanlarımızı sürdürülebilirlik anlayışına dahil edecek, yönlendirecek ve ödüllendireceğiz. Sağlanan her katkı çalışana ödül olarak yansıtılacak ve bu performans değerlendirmelerine entegre edeceğiz.

İnovatif yaklaşımı 5 yılda 200 milyon şişe plastikten tasarruf ettirecek

Yarınlara daha yaşanabilir bir dünya bırakması için inovatif uygulamalarımız da bulunuyor. Hem dayanıklı hem de geri dönüştürülmüş PET malzemesinin kullanımını taahhüt ederek geri dönüştürülmüş plastikler için yeni bir pazar yaratmayı hedefliyoruz. Döngüsel ekonomi ortaklığıyla beş yılda 200 milyon şişe plastikten tasarruf etmeyi planlıyoruz.

Global iş birlikleri

Daha iyi bir gelecek amacıyla attığımız bu adımlara ek olarak global anlamda işbirlikleri de yapıyoruz. CEO’muz David Taylor önderliğinde, BASF’nin eş kurucu olduğu ve 30 global firmanın da katıldığı “Alliance to End Plastic Waste” – “Plastik Atıklara Son” Birliği” adı altında bir oluşum kuruldu. Burada; 1 milyar Dolarlık bir bütçeyi bu amaca yönelterek geri dönüşüm teknolojileri geliştirmeyi, tüketicileri bilgilendirmeyi, denizlere gönderilen plastik atığı temizlemeyi ve en başından bunun oluşumunu engellemeyi hedefliyoruz. Türkiye’de de bunun ilk adımı olarak Head&Shoulders ve Fairy markalarımızın okyanuslardan toplanan plastik atıklarından geri dönüştürülmüş ambalajlarını raflarda görebilirsiniz. Plastik atıklar konusunda çeşitli tüketici bilinçlendirme kampanyalarımız da mevcut.

LEED Altın Sertifikalı yeni ofis

Türkiye’de sürdürülebilirlik anlayışımızı yansıtan diğer bir yeniliğimiz ise ofisimiz. Enerji ve Çevre Tasarımında Liderlik Sürdürülebilirlik konusunda, binaları birçok kritere göre değerlendiren, en çevreci ve enerji tasarruflu binaları belirleyen ‘Leadership in Energy and Environmental Design’ (LEED) Altın Sertifikası’nı aldık.

Yeşil Bina konseptinde tasarlanan ve en yeni teknolojilerle desteklenen yeni ofisimiz, yüzde 40 enerji tasarrufu sağlarken karbon ayakizini de yüzde 30 azaltıyor. Yağmur suyunun sulama amacıyla toplanması ve depolanmasından, enerji tasarruflu LED lambaların kullanılması ve güneş ışığından yüzde 90 faydalanılmasına kadar birçok detayın düşünüldüğü ofiste, benzer iş ortamlarına göre yüzde 30 daha fazla temiz hava girişi sağlanıyor. “Akıllı bina yönetim” sistemi ile aydınlatma, ısıtma, havalandırma gibi ana tüketim kaynakları yakından izlenirken, çalışanların da sürdürülebilirlik uygulamalarına destek vermeleri için özel farkındalık çalışmaları yürütülüyor.

Önümüzdeki 6 ayda ne yapmayı planlıyoruz?

P&G olarak temsil ettiğimiz bütün markalarla ve dünyaca bilinen kaliteli ürünlerle, dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de toplumun ihtiyaçlarına duyarlı, tüketicilerin yaşamlarını iyileştiren bir şirketiz. Bununla beraber hem katma değerli ürünlerimiz, hem de sosyal sorumluluk projelerimizle Türkiye’de, Türkiye için değer üreten bir kurumsal vatandaşız.

Yaşamları iyileştiren çözümlerimiz ve farklı alanlarda hayata geçirdiğimiz projelerle içinde bulunduğumuz topluma katkı sunmak için çalışıyoruz. Daha sürdürülebilir bir yaşam için markalarımız, ürünlerimiz ve çalışanlarımızla insanların hayatlarına dokunuyor ve onların hayatını iyileştiriyoruz.

Dünyada kendimizi iyiliğin ve gelişimin itici gücü olacak şekilde konumlandırıyoruz; çünkü sahip olduğumuz küresel erişim ağı, hizmet verdiğimiz beş milyar tüketiciyi anlama yetkinliğimiz ve inovasyon kapasitemiz, bize dünyada olumlu yönde bir değişim yaratma konusunda çok özel bir yetenek sunuyor.

Bu nedenle önümüzdeki süreçte de bugüne kadar sürdürdüğümüz kararlılığımızla çalışmaya devam edecek, tüketici ihtiyaçlarına yönelik faydalar sunan inovatif çözümlerle her zaman daha iyi bir yaşam sunmayı hedefleyeceğiz.

Fakat daha spesifik konuşmak gerekirse, içerisinde bulunduğumuz COVID-19 süreci, önümüzdeki günlerde atacağımız adımlarda temel etken olacak. Çünkü pandeminin başında belirlediğimiz üç önceliğimiz önümüz 6 ay stratejilerimizi belirlerken yine bize rehberlik edecek.

Öncelikle çalışanlarımızın güvenliği ve refahı için, ofislerimize döndüğümüzde ise bir anda değil, kademeli olarak işe başlayacağız. Yani herkes bir anda dönmeyecek. Devletin gerekli kıldığı ve aynı zamanda P&G’nin önerdiği tüm tedbirleri alacağız. Çalışanlarımıza iş yapışlarında esneklik vermeye devam edeceğiz. Örneğin, okulların açılıp açılmayacağı henüz belirsiz. Çalışanlarımızın çocukları için aldığı düzenli bir destek olmayabilir veya evde bakmaları gereken hastaları olabilir. Tabii kendilerinin de hastalığı olabilir. Bu çalışanlarımızın ofise gelmelerini zorunlu tutmayacağız, kendileri bir süre daha evden çalışmaya devam edecek. Bununla beraber açıklanan uyarıları dikkate alarak sosyal mesafe kurallarına uyacağız. Tüm çalışanlarımızın maske kullanmasını sağlayacağımızı, toplantı salonlarımızda, çalışma masalarımızda veya kafeteryada aralıklı oturma düzeni oluşturacağımızı söyleyebilirim. Tüm bunlarla birlikte tabii ki ofisimiz sürekli olarak dezenfekte edilecek.

Aldığımız ve alacağımız tüm önlemlerle; çalışanlarımızın sağlık ve güvenliğini sağlamaya, tüketicilerimizin temel ihtiyaçlarına yönelik üretimimizi sürdürmeye ve insanların yaşamlarını iyileştirmeye devam edeceğiz.

Bu aynı zamanda ürünlerimizin kesintisiz üretimi ve toplumu sunulması için bize olanak sağlayacak. Bu dönemde toplumdaki hijyen ve sağlık beklentisinde bir artış oldu. Biz de aynı sektörde yer aldığımız için özellikle ürünlerimizin hijyen ve sağlık vurgusunu yaparak hem üretimi hem iletişimi devam ettireceğiz.

Son ama belki de en önemlilerinden birisi olarak ‘topluma katkı’ çalışmalarımıza devam edeceğiz. Pandeminin görüldüğü günden bu yana topluma katkı çalışmalarımıza 7.5 milyon TL ayırarak özellikle bu pandemiden olumsuz etkilenen kesimlere ürünlerimizle ve nakdi bağışlarımızla destek olmaya çalıştık. Bundan sonrasında da ‘iyilik için itici güç’ olmaya devam edeceğiz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar