“Kriz yönetimi değil endişe yönetimi yapmak gerek”
Bu cümle, Mey Diageo CEO’su Levent Kömür’e ait. 9 fabrikada üretim yapan, 50 bin noktaya ürün dağıtan ülkemizin en büyük yiyecek içecek şirketlerinden olan Mey, geçtiğimiz günlerde öncelikli olarak endişeleri, kaygıları azaltmaya odaklandı. Sorularımızı yanıtlayan Levent Kömür, yaptıklarını “Konuya kriz yönetiminin ötesinde “endişe yönetimi” hassasiyetiyle ve çok yönlü bakmaya çalıştık” cümlesiyle özetledi;
Pamdeminin ilk döneminde teşkilatınızın sağlığını korumak için neler yaptınız?
“COVID-19 pandemisiyle ilgili gelişmeleri ilk günden beri yakından takip ediyoruz, hızlıca bir kriz masası oluşturduk. Konuya kriz yönetiminin ötesinde “endişe yönetimi” hassasiyetiyle ve çok yönlü bakmaya çalıştık. Alternatif senaryo planlamaları oluşturarak öngörülen senaryoların gerçekleşmesi durumunda vakit kaybetmeden harekete geçmek adına bu planlamaları detaylandırdık. İnsan kaynakları, üretim, iş ortakları, sektör ve kamu yönetimi gibi farklı alanlarda çeşitli tedbirler aldık. Çalışanlarımız kapsamında konuşacak olursak… Akıllarına gelebilecek soruları sorabilmeleri için özel bir e-posta adresi oluşturduk. Hijyen kitleri dağıttık. Şirket telefonu kullanmayan çalışanlarımıza kısa kodlu ve bize en hızlı biçimde ulaşabilecekleri telefonlar verdik, evden çalışma simülasyonu yaptık. 15 Mart haftasından itibaren her hafta bir tane olmak üzere webinar düzenleyerek hem tüm ekibimizle iletişimi güçlü şekilde sürdürdük hem de onları COVID-19 nedir, bu virüsten nasıl korunuruz, ruh sağlığı nasıl korunur, ekonomi nereye gidiyor gibi konularda yol gösterebilecek konuklarla bir araya getirdik.”
Evden çalışma döneminiz verimli geçti mi?
“13 Mart itibarıyla idari pozisyonlar için evden çalışma düzenine geçtik. Fabrika ve üretim tesislerinde maksimum hijyen koşullarını sağladık. Riskli grupta olan çalışanlarımıza idari izin verdik. İlkokul çağında ya da daha küçük çocuğu olanlara ise izinleri varsa izinlerini kullanma, yoksa izinlerinde eksiye düşebilme imkânı tanıdık. Çalışanlara evden çalışma konusunda püf noktalar, ekip yöneticilerine ise evden çalışma koşullarında ekiplerini yönetebilme ve motive edebilme konusunda bilgi ve çeşitli makaleler ilettik.”
50 bin noktaya erişiyorsunuz? Bu dönemde restoranlar, barlar, kafeler kapandı? Onları için neler yaptınız?
“Pandemi hassas bir konu ve biz yaptığımız işlerde söz konusu işletmelerin müşterimiz olup olmamasına bakmadık; bizim için önemli olan ekosistemimize katkı sağlayabilmekti. 11 Mart gecesi Kadıköy’de Barlar Sokağı’ndaki mekanların, 12 Mart gecesi ise Beyoğlu’ndaki mekanların dezenfekte edilmesini sağladık. Mekanlar kapanınca 15 Mart’ta ödeme günü gelen bütün alacaklarımızı askıya aldığımızı duyurduk ve yaklaşık 100 milyon TL’lik borç ertelemesi yaptık. Normalleşme süreciyle birlikte mekanlarını açmaya başlayan iş ortaklarımızı mekanlarında ziyaret ederek “siftah bizden” dedik ve yanlarında olduğumuzu göstermek adına destek verdik. Bu projemizle de sektöre toplamda 4 milyon TL katkı sağladık.”
Siz aynı zamanda bir tarım şirketisiniz, çiftçilerimizin mağdur olmaması için hangi önlemleri aldınız?
“COVID-19’la mücadelede en önemli ihtiyaçlardan biri hijyen ve bunu sağlayan malzemelerdir. Bu bağlamda, kolonya üretimine destek olmak amacıyla Karaman’daki mevsimsel olarak henüz açılmasına iki üç ay olan alkol fabrikamızı açtık ve süreç boyunca yaklaşık 6 milyon şişe kolonya üretimine yetecek miktarda yüksek kaliteli etil alkolü devlet kurumları ile koordineli olarak üreticilere tedarik ettik. En eski fabrikamızın bulunduğu Elazığ, pandemiden önce de büyük bir deprem yaşadığı için, bu ilimizden ihtiyacımızdan fazla üzüm alacağımızı duyurduk. Amacımız çiftçinin ürününü, emeğini tarlada bırakmamaktı. Kalkınma Atölyesi Kooperatifi’nin “Bereketle Sağlık Olsun” kampanyası kapsamında, mevsimlik çalışmak üzere Manisa’nın çeşitli ilçelerine gelen tarım işçilerinin tümünün hijyen paketi ihtiyaçlarını karşıladık. Yaklaşık 400 aile olmak üzere toplamda 2.372 kişiye hijyen paketi dağıttık. Alaşehir’deki fabrikamızın çalışanları da il ve ilçe tarım müdürlüklerinin ekipleriyle birlikte dağıtım görevinde yer aldı.”
Önümüzdeki dönemde neler yapmayı planlıyorsunuz?
“Bu pandemi krizi belki yüz yılda görülebilecek global ölçekte bir doğal afet. Biz bu süreci global bir şirketin parçası olarak bilgi kaynakları avantajıyla yönetmeye çalışıyoruz. Bu krizden tüm sektörler ve markalar etkilenecek. Önemli olan kriz bittiğindeki pozisyonunuz. Bu krizden yerel ve güçlü markaların daha da güçlenerek çıkacağına inanıyoruz. Mey|Diageo olarak biz %100 yerli ve milli üretim yapan firmaların başında yer alıyoruz. Türkiye’nin en önde gelen yerel markalarına sahip olan bir şirketiz. Bununla birlikte çok nitelikli çalışanlarımız ve iyi bir yönetim takımımız var. Bu etkenlerle birlikte şirketimiz krizden daha da güçlenerek, öncü ve güvenilir bir topluluk olarak çıkacak.”
BSH döngüsel ekonomi sistemine geçiş sürecini nasıl yönetiyor?
Avrupa’nın birinci, dünyanın ikinci en büyük beyaz eşya üreticisi BSH Grubu, 50 yıldır ülkemize yatırım yapıyor. BSH Türkiye, Grubun 130 ülkeden sorumlu bölgesel merkezi konumunda. Tekirdağ/Çerkezköy’deki tesis, BSH Grubu’nun dünyadaki 3 Ar-Ge merkezinden birisi. Aynı zamanda, şirketin dünya çapındaki en büyük üretim merkezi. BSH Türkiye CEO’su Gökhan Sığın’a, COVID-19 dönemini nasıl yönettiklerini sordum. Konuşmamızda en çok teknoloji, insana yatırım ve çevreye özen konuları öne çıktı. Sığın, kendilerini “döngüsel ekonomi sistemine geçiş sürecinde bir şirket” olarak tanımladı.
Sizce bu dönemde müşteri davranışlarında ne değişti?
“COVID-19 sürecine damgasını vuran en önemli gelişmelerden biri, tüketici alışkanlıklarının değişmesi oldu. Karantina nedeniyle evde kalmak zorunda olduğumuz dönemde evler; iş, eğitim, eğlence ve egzersiz gibi birden fazla amaca uygun hale gelecek ortamlara dönüşmeye başladı. Geçtiğimiz yıl bizim sektörün en büyük etkinliği olan IFA’da BSH Yönetim Kurulu Üyesi ve Pazarlama Başkanı Matthias Ginthum, “Tüketicilerimiz, 2020 yılı içinde günlük ev yaşamının dijital çağda ne kadar konforlu olabileceğini deneyimleyecek” demişti. İşte bugün yaşadıklarımız, bu öngörüyü gerçeğe dönüştürdü. Bu dönemde BSH olarak ‘Donanım+’ yaklaşımı doğrultusunda sunduğumuz ürünler tüketicilerin adeta eli-kolu oldu, günlük yaşam kalitelerine artı değer kattı. Yine tüketicilerin kişiselleştirilmiş servis, ürün ve çok farklı deneyimler yaşayabildikleri Home Connect ürün serimizin de pek çok tüketiciye ilham verdiğine inanıyorum. “
BSH Türkiye olarak bu zor günlerde topluma nasıl destek oluyorsunuz?
“Biz bu dönemde de yatırımlarımızı topluma fayda sağlayacak projeler odağında gerçekleştirmeye özen gösterdik. Hak verirsiniz ki, COVID-19 ile mücadelenin başkahramanı, sağlık çalışanlarımız oldu. Biz de şirket olarak üzerimize düşen görevi yerine getirmek ve bu süreçte kahramanca mücadele eden sağlık çalışanlarımıza destek olmak adına yüz siperi üretimine başladık. Çerkezköy Üretim Tesisleri’nde 3D yazıcı ve kalıp dizayn ile günde 5 bin adet yüz siperi ürettik. Halen sağlık çalışanlarının yanı sıra çalışanlarımız ve taşeronlarımız için yüz siperi üretmeye devam ediyoruz.
Yine bu dönemde, Çerkezköy’deki çocuklar için 2018 yılında başlattığımız Makers of Tomorrow yani Geleceği Kodlayanlar Projesi’ni tüm Türkiye genelindeki çocuklarımıza açtık. Bu projeyi Türkiye’de bir robotik ve kodlama hareketine çevirmek amacıyla kapsamlı bir eğitim portalı olan makersoftomorrow.online sitesini hayata geçirdik. Bu portalın açılışını da hepimiz için çok özel bir günde, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda yaptık. Aynı zamanda ürettiğimiz deney kitlerini Türkiye genelinde yüzlerce çocuğumuza ücretsiz olarak ulaştırdık.”
Üretim ve dağıtımda çevredeki ayak izinizi azaltmak için neler yapıyorsunuz?
“Bizim son dönemde odaklandığımız iki önemli konu var. İlk olarak, mikroplastikler konusu odak alanlarımızdan biri olacak. Bildiğiniz gibi, mikroplastikler çevre için giderek daha fazla tehdit olarak kabul ediliyor. Şu anda mikro plastiklerin gerçekte nereden geldiği hakkında çok az şey biliniyor. Oysa bu sorunun çözümü için daha fazla şey bilmek zorundayız. Bu nedenle BSH Türkiye olarak su döngüsündeki mikro plastiklerin yol ve etkilerine yönelik bilimsel çalışmaları destekliyoruz.
Diğer ikinci odak noktamız ise döngüsel ekonomi. Döngüsel ekonomi sistemine geçiş sürecinde bir şirketiz. Amacımız, klasik sistemdeki “Üretim - Kullanım - Elden Çıkarma” döngüsünü “Üretim - Kullanım - Onarım - Yeniden İmalat - Yeniden Kullanım - Geri Dönüşüm” olarak dönüştürebilmek… “
Hangi hedefler doğrultusunda çalışıyorsunuz?
“Kullanılan kaynakların ve malzemelerin tekrar kullanılmasının daha az atık ve daha düşük emisyona neden olacağını öngörüyoruz.
Çevreyi korumak bizim için en önemli kurumsal önceliklerden birisi ve bu çerçevede çok önemli hedefler belirledik:
- Daha az atık üretmek ve atıklarımızı kaynağında ayırarak tekrar kullanmak üzere proseslerimizi geliştirmek
- Elektrik ve doğalgaz tüketimimizi azaltmak ve 2020’ye kadar karbon emisyonumuzu sıfırlamak. 2030 yılına kadar kendi yeşil enerjimizi üretmek ve bunun yanı sıra ağaç dikim etkinliğimizi devam ettirerek çevredeki karbondioksit gazını azaltmak.
- Ergene havzasındaki limitli su kaynağı ve daha da önemlisi dünyamızı korumak için daha az su tüketmek ve daha az kirletmek.”
L’Oréal dünyada ve Türkiye’de verdiği taahhütlerini yerine getiriyor
Küresel iklim değişikliği dünyamızı kasıp kavurmaya devam ediyor. Buna rağmen, bazı ülkeler ve bazı kuruluşlar bu ciddi uyarıları görmezden gelmeye devam ediyor. Gezegenimizin sağlığı için taahhütte bulunan ve bunları yerine getiren şirketleri alkışlamamız gerekiyor. Bu şirketlerden birisi de L’Oréal. Üretim ve dağıtım merkezlerinin çevresel etkilerini azaltmak için yıllar önce dönüşüm planları başlatan kuruluş, çalışmaların sonucunu aldıkça, yeni planlar geliştiriyor.
Geçtiğimiz hafta L’Oréal Grup Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Jean-Paul Agon ve L’Oréal Grup Kurumsal Sorumluluk Başkanı Alexandra Palt’ın açıkladıkları hedeflere göre,
- 2025’e kadar dünyadaki tüm L’Oréal tesisleri, yüzde 100 yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğinin geliştirilmesi ile karbon nötr olacak.
- 2030’a kadar L’Oréal’in ürün ambalajlarında kullandığı plastiklerin tümü geri dönüştürülmüş veya biyolojik kaynaklı olacak.
- 2030’a kadar L’Oréal, tüm sera gazı emisyonlarını 2016’ya oranla nihai ürün bazında yüzde 50 azaltacak.
L’Oréal bugüne kadar neler yaptı?
- Türkiye’deki üretim tesisinde karbon emisyonları 2010 yılına oranla yüzde 69 azaltıldı.
- 2019 sonu itibariyle 14’ü fabrika olmak üzere toplam 35 L’Oréal tesisi, karbon nötr oldu. Türkiye’de bulunan üretim tesisi de bu yıl sonunda kuru fabrika, 2025 yılında ise karbon nötr olmayı hedefliyor.
- 2019’da yeni veya yenilenmiş tüm ürünlerin %85’i geliştirilmiş çevresel ve sosyal profile sahip hale getirildi.
- 2019 sonu itibariyle L’Oréal, dezavantajlı topluluklara dahil 90.635 kişinin dayanışma ve kapsayıcılık programları ile iş imkanına sahip olmasını sağladı. Türkiye’de dayanışma temelli tedarik zinciri uygulaması ile dezavantajlı gruplardan 113 kişinin istihdamına destek oldu.
- L’Oréal CDP’nin İklim Değişimi, Su Yönetimi ve Ormanların Korunması alanlarında yaptığı derecelendirmelerde 4 yıl üst üste en yüksek 3A notunu alan tek şirket olmayı başardı.