Kriz denen test
“Ağzı olan konuşuyor” diye bir söz vardır. Buna teknolojiyi katarsak şöyle demek gerek: “Web sitesi olan yazıyor”. Girin şirketlerin web sitesine. “Hakkımızda” kısmını bulun. Ve de şirketlerin insan kaynakları ile ilgili neler yazdıklarına bakın; Bizdeki siyasi partilerin seçim beyannameleri gibi, “Yok, yok”. Her şey var. Ama iş uygulamaya gelince durum öyle değil; kıvır, kıvırabildiğin kadar. Elde hamburger, vejetaryen nutukları at atabildiğin kadar. Rastlanan en çarpıcı ifade şöyle: “İnsan, en değerli kaynağımızdır”. Ama bir kriz anında en kolay vazgeçilen girdi yine insan kaynağı oluyor. Nerede kaldı değer? Değer, sadece altı boş slogan mı?
İşten çıkarmalara en çok gösterilen bahane, “Ne yapalım, gücümüz yetmiyor” oluyor. Halbuki, işten çıkarılan insanları işe alırken, şirket ne kadar güçlü olduğu ile övünmüştü. Ama ne kadar güçlü olduğunu söyleyen o şirket, bir krize iki ay bile dayanamadı. O kişilerin ücretleri şirkete ağır yük oldu ve insanları işten çıkardılar. Peki, nerede kaldı şirketin gücü?
Aslında güç, sadece para demek değildir; para, gücün getirisidir. Gücünüz varsa, para gelir. Peki, o zaman güç ne demektir? Gücün birden fazla boyutu vardır. Güç, düzgün bir değerler sisteminin olması ve değerlere sahip çıkmak demektir. Yapılan her işin, atılan her adımın bu değerler sistemine uyması gerekir. Mevlana’nın “Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” düsturu geçerli olmalıdır. Örneğin, “Helal” mal satıp, girdisine haram karıştırmamaktır.
Güç, sağlam bir dünya görüşü demektir. Dünyadaki gidişatı iyi okumak demektir. Dünya nereye gidiyor, dünyada neler değişiyor, dünyada biz neredeyiz, nerede olmalıyız sorularını cevaplayarak, bilgi sahibi olunarak bu dünya görüşü elde edilir. Yoksa dünyada neler oluyor, eloğlu neler yapıyor görmeden, anlamadan, kendi çöplüğünde eşinip, “Dünya bize hayran” güzellemeleri yaparak sağlam bir dünya görüşü elde edilmez.
Güç, uzun dönemli düşünebilme yetisi demektir. Bütün güçlü şirketler, güçlü kurumlar, güçlü devletler uzun dönemli düşünme yetisine sahiptirler. Sağlam dünya görüşleri ile ileride neler olacağını tahmin edip, ona göre hedeflerini koyarlar. Bu hedefe varış yollarını, yani stratejilerini belirlerler. Atılan her adım, hedefe giden yoldadır; yönlerini şaşırmazlar, sarhoş gibi oraya buraya yalpalamazlar. Sabah koydukları rotayı, akşam değiştirmezler. Uzun dönemli düşünmek, her zaman bu ırmağın böyle akmayacağını hesaba katarak hazırlıklı olmak demektir. Şirketlerin, kurumların, devletlerin bir kenarda, kara günler için yedek akçesi bulunmalıdır. Kaynakların sınırlı olduğu gerçeğini kavrayarak hovardaca, düşünmeden harcama yapmamaları gerekir.
Kriz, fırsat demektir. Ama bazıları bu fırsatı kötü amaçlarını gerçekleştirmek için kullandılar. Örneğin, kâr ederken çalışanlara kârı paylaşmayı hiç düşünmüyorlardı. Ama kriz oldu, zarar ediyoruz diye maaşları budamaya başladılar. Ve bununla yetinmeyenler de işten çıkarmalara başvurdular. Şirketler çalışanlardan işe bağlılık beklerler. Peki, işverenin çalışana bağlılığı yok mu? Sadakat tek yanlı çalışmaz. Çalışanlarla işveren arasındaki ilişkinin sürekliliği olmalıdır. “Kriz çıktı, sen başının çaresine bak” yaklaşımı ile çalışanın işe bağlılığını sağlamak mümkün değildir.
Hiçbir kriz ebediyen sürmez. Bu kriz de bitecek. Ama şirketin krizden çıkması için nitelikli elemanlara ihtiyaç var. Belki işsizliğin bu kadar yüksek olduğu bir zamanda eleman bulmanın kolay olduğu sanılır. Fakat başa gelmeyince anlaşılmaz. Nitelikli elemanı bulmak o kadar kolay değildir. “Elimi sallasam ellisi, kolumu sallasam tellisi” efsanesi nitelikli eleman arayışı sürecinde de geçerli değildir. Hadi buldunuz, sorun hemen sona ermez. İnsanı, gerektiğinde raftan alınıp yerine takıldığında hemen çalışan bir yedek parça gibi değildir. Bulunan elemanın sisteme uyarak hemen üretken olması beklenemez, zaman alır. Bu nedenle ilk sert rüzgarda yelkenleri indirip tayfaları işten çıkarmak daha pahalıya mal olur.
Sonuç
Krizler, tam bir turnusol kâğıdı testi gibi çalışır. Söylenenlerin, yazılanların ne kadarı doğru, ne kadarının sahte olduğunu ortaya çıkaran bir test. Örneğin, bir kurumun ne kadar güçlü olduğunu ve insana ne kadar önem verdiğini anlarız. Kurumunuz bu testi geçti mi?