Kriz bitmiş değil
Osman Kavala’nın serbest bırakılması için ortak bildiri yayınlayan Batılı Büyükelçiler, diplomatların son anda buldukları bir ara formülle –şimdilik- istenmeyen kişi/persona non grata ilan edilmekten kurtuldular.
Ancak kriz bitmiş değil;
Çünkü 10 Batılı Büyükelçi’yi bildiri yayınlamaya iten sorun yerli yerinde duruyor; Osman Kavala, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) “serbest bırakılsın” kararına rağmen hala hapiste.
Krizin bir sonraki aşamasının Kasım ayı sonunda gündeme gelmesi muhtemel. AİHM’in çatı kuruluşu, Türkiye’nin de kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi’nin 30 Kasım-4 Aralık dönemindeki Bakanlar Konseyi toplantısında konu yeniden ele alınacak. Eğer Kavala o tarihe kadar serbest kalmamış ise, Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nden çıkarılmasına kadar uzanabilecek bir yaptırım süreci başlayacak.
KİM GERİ ADIM ATTI?
Bildiri krizinde bulunan ara formül çerçevesinde “hangi taraf geri adım attı” konusu da ayrıca tartışmalı;
Formül, 10 Büyükelçinin imzasını taşıyan bildiriyi, kamuya açık bir platform olan Twitter’dan duyuran ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nin, aynı mecradan ikinci bir açıklama yapması üzerine kuruldu. ABD Büyükelçiliği ikinci açıklama ile Erdoğan’ın “içişlerimize karıştılar” söylemine karşı tutumuna açıklık getirdi. Böylece AK Parti hükümetinin tepkisinin de yatıştırılması amaçlandı.
İkinci bildirinin uzun bir metin mi, yoksa tek bir cümle mi olması gerektiği konusunda Dışişleri Bakanlığı ile başta ABD Büyükelçiliği olmak üzere imzacı Büyükelçiliklerle, kimi yerde ilgili Başkentlerle ciddi bir temas trafiği yaşandı. Uzun bir metin olması halinde, -farklı yerlere çekilebilecek- yeni anlamlar çıkabileceğinden endişe eden Ankara “tek cümle” üzerinde ısrar edince, bildiri de buna göre şekillendi. Bildiride ABD Büyükelçiliği, diplomatik ilişkileri düzenleyen Viyana Konvansiyonu’nun 41. Maddesine göre hareket edeceğini “teyid ettiğini” açıkladı. 41. Madde, Büyükelçilerin görev yaptıkları ülkelerin içişlerine karışmamalarını öngördüğü için, bu cümle Ankara tarafından uygun bulundu.
İNGİLİZCE/TÜRKÇE FARKI
ABD Büyükelçiliği yayınladığı Twitte tek cümlelik bildirinin hem İngilizcesine, hem de Türkçesine yer verdi. Türkçesinde “41. Maddeye riayet etmeyi teyit eder” ifadesi yer alırken, İngilizcesinde “maintain- sürdürmek” kelimesinin kullanılması dikkat çekti.
İki metin arasındaki bu fark, diplomasi dilinde, değil kelimelerin, virgüllerin yerlerinin bile önem taşıması açısından büyük tartışma yarattı. ABD Büyükelçiliği’nin İngilizce metindeki “maintain” kelimesini kullanmasından “zaten ilk bildiride de Viyana Konvansiyonu’nun 41. Maddesine uyduğunu, bundan sonra da uymaya devam edeceği” anlamını çıkaranlar oldu.
Bildirinin Twitter’dan yayınlanmasından hemen sonra ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price’ın “ilk yayınlanan Kavala bildirisinin de zaten 41. Maddeye uygun olduğunu” söylemesi ile, İngilizce-Türkçe metinler arasındaki farkın gerçek nedeni de ortaya çıkmış oldu. Türkçe metinde “geri adım atmış” gibi duran ABD Büyükelçiliği, İngilizce metinde- Erdoğan’ın büyük tepkisini çeken- “ilk bildirinin de arkasında durduğunu” küçük bir kelime oyunuyla dile getirdi.
Ancak belli ki iki taraf da anlaşmaya meyilliydi ki, ne AK Parti hükümeti, ne de muhatap ülkeler işi büyütmedi. Kriz, Kasım sonundaki Avrupa Konseyi Bakanlar Konseyi toplantısına kadar –deyim yerindeyse- buzdolabına konulmuş oldu. Batı basını kriz konusunda “Erdoğan geri adım attı” başlıklı haberler yaparken, Türkiye’deki hükümet yanlısı basın ise olayı “Erdoğan, Büyükelçilere geri adım attırdı” şeklinde yansıtmayı tercih etti.
Ankara, iç politikada istenen etkinin yaratılamamış olduğunu düşünmüş olmalı ki, bir de “Cumhurbaşkanı Erdoğan’a teşekkür” faslı başladı.
İşin ilginci, ABD Büyükelçiliği’nin yayınladığı, diğer büyükelçiliklerinin de paylaştığı mesajdaki Türkçe/İngilizce ifade farkı varken, Erdoğan’a teşekkür mesajlarının birbirinin aynı olmasıydı. Twitter üzerinden yayınlanan, toplumun önde gelen isimlerinin, kuruluş başkanlarının mesajlarının bire bir aynı olması, “acaba teşekkür mesajlarının metni başka bir yerde hazırlanıp, paylaşılmak üzere gönderildi mi” sorusuna neden oldu.
DİPLOMASİNİN ÖNEMİ
10 Büyükelçi ile yaşanan, “Kavala’ya özgürlük” bildirisiyle başlayıp, “istenmeyen kişi” krizine dönüşen olay, diplomasinin ne kadar önemli olduğunu da gösterdi.
Dış politikanın tek kişinin kararlarına değil, istişare mekanizması işletilerek, diplomaside uzman diplomatların eline bırakıldığında, çözülmez gibi görünen sorunların bile aşılabileceği ortaya çıktı. Son dönemde hemen her sorununu hamasi açıklamalarla çözmeye çalışmanın, algı operasyonlarına başvurmanın, yetmezse doğrudan askeri güce başvurma eğilimi göstermenin Türkiye’yi dış politikada ne hale getirdiği malum;
İşi ehline bırakmanın vakti geldi de geçiyor…