Kritik takvimler yakından izleniyor
Geride kalan hafta içerisinde yerel varlıklar açısından iki kritik başlık yakından izlendi. Yatırımcı kesiminde gerek yerli gerekse yabancıların fazlasıyla ilgilendiği başlıkları konuşuyoruz. Fiyatlamalar nezdinde beklenti-gerçekleşme karmaşası kısa vadeli işlemlere odaklananlar için sıklıkla tartışma konusu olur. Doğrudur, beklentilerin realize olması tarihte her daim belirli kar alma isteklerini doğurmuştur. Ancak, orta-uzun vadeye odaklananlar hikayenin akışını izlediklerinden ayrışma şansını da elde ediyorlar. Bu nedenle Türk varlıklarının fiyatlamalarında henüz herhangi bir başlık için “realize oldu” demek hatalı değil ama eksik kalıyor.
OVP’yi izledik. Bir program daha maalesef kur seviyeleri üzerine geçen eksik tartışmalara sahne oldu. Oysa bu programa çok daha farklı bir açıdan yaklaşarak incelemek daha sağlıklı olabilir-di. Ne gibi? Mesela 2-3 yıl aradan sonra olabildiğince en gerçekçi hedefler etrafında şekillenmiş bir programdan söz ediyoruz. Büyümede kısa vade için yüzde 5 inatlaşmasından vazgeçmek enflasyonist baskıların da hafiflemesine katkı sağlayabilir. Bütçe açığında devam eden deprem felaketinin genişlemeci etkileri rakamlara yansıtılmış. Burada 2024’ten ziyade 25-26 daha önemli mesajlar içeriyor. Bilhassa faiz dışı dengede fazla verilmesine odaklanılması diğer harcamalarda kısıntıya gidileceğini işaret ediyor. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz ve Ekonomi Bakanı Şimşek’in alışılagelmiş ve beklenen davranış kalıpları ile gayet uyuşuyor. 2024 enflasyon seviyesi 2023’ten sarkan baskı ile biraz daha yukarıda kalabilir. Ancak, para politikasındaki değişim, şiddetinin artma ihtimali ve uygulamaların kalıcı olmasına göre buradaki seyir de farklılaşacaktır. Yerel seçimlerin yılın başlangıcında olması bana göre şans. Dezavantaj değil. Sonrası ise seçimsiz geçecek olan (NŞA’da) uzun bir periyot. Yine reformların takvime bağlanması hiç fena değil. Gerçek anlamda OVP’ye geri dönüş olması güçlü bir mesaj. O nedenle kur seviyesi tartışmalarına odaklanmak hikaye açısından biraz eksik kalınmasına neden oluyor. Hepsinden daha kritik olan ayrıntı ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sıkı para politikasına referans vermesi. Yıl sonu için politika faizi tahminleri ve 2024’te uzun süre bu seviyelerin kalıcı olma ihtimaline dair riskler fazlasıyla yukarı yönlü. Artık yüzde 35-40 aralığını konuşmak fazla olmayabilir.
Fitch’i izledik. Not seviyesinde değişiklik olma ihtimali iyimserlikte biraz uç nokta olabilirdi. Ancak, değişime gidilse sanıyorum ki kimse de “neden böyle oldu?” demezdi. En azından ben demezdim. Zira mevcut aşırı düşük seviyelerin 1-2 kademe üstü de Türkiye ekonomisine çok uzak değil kanaatindeyim. Beklendiği üzere görünümde değişiklik var ve negatiften durağana çevrildi. Burası da pozitif olabilirdi. Net/net Fitch’in mesajları şu an için temkinli oldukları ve fakat Türkiye’de atılan doğru adımlara da uzak durmadıklarını anlatıyor. Bardağın dolu kısmı burası. Sadece buraya odaklanmak elbette eksikliğe neden olur. Ancak, göz ardı etmek de doğru değil. Öte yandan Fitch’in verdiği mesajlar açık şekilde gösteriyor ki doğru bilinen adımların atılmaya devam etmesi gerekiyor. Ne gibi? Para politikasının sıkılaşması, enflasyona odaklanılması, regülasyonların azaltılması, yabancı sermaye girişi için uygun ortamın hazırlanması, mali disipline odaklanılması ve cari açıktaki genişlemenin kontrol altına alınması.
Son 3 aydır yazılı ve sesli şekilde paylaştığım mesajlarımda henüz değişiklik yok. Orta-uzun vadeye odaklanılmasını önermeye devam ediyorum. Fitch’in cuma gecesi izlediğimiz değerlendirmesi kısa vade anlamına geliyor. OVP’nin yayımlanması da. Orta vade, buralarda atılan adımların devam etmesi ve sonuçlarını işaret edecek. O nedenle uzun ve meşakkatli yolda, yılmadan, doğru bilinenleri uygulamaya devam etmemiz gerek. Aksi senaryo geri dönüşü oldukça zor güven kaybı ve enflasyonun kontrolden çıkışına neden olur ki ertelediğimiz her adımın maliyeti uygulamaya geçtiğinde çok daha geniş ve ağır oluyor.