Kripto varlıkların Türkiye için önemi
Geçen hafta “Türkiye’nin gelecek şansı artık fındık, gömlek ve araba satmakta değil” diyerek kripto varlıklar gibi teknolojilerde dünyada öncü olup zenginleşme şansımıza dikkat çekmiştim. Bazı okurlarım bu söylemimi iddialı bulmuş, sağ olsunlar mesajlarıyla bana ulaştılar. Biraz daha açıklama yapayım. Eskiden fındık üretiyorduk. Özal reformları ve Avrupa Birliği gümrük entegrasyonu ile imalat sanayii devi olduk. Ancak Türkiye’nin uzmanlaştığı orta teknolojili ürünler dünyanın her yerinde rekabete açık. O nedenle geçen sene Alman VW Manisa’ya yapacağı otomotiv fabrikası yatırımını, sendikaların siyasi baskısı nedeniyle iptal edebildi. Çünkü burada ne kadar düşük maliyet ve verimli üretim/lojistik imkânı sağlasak da benzer imkanları bulup sendikanın çenesini çekmek zorunda kalmayacakları başka ülkeler de var.
Eğer yüksek teknolojili imalat sanayiinde uzmanlaşmış olsaydık, tedarik zincirimiz ve becerilerimiz bu alanlara uygun olsaydı, yatırım çekerken daha az ülkenin rekabetiyle karşılaşırdık. Mesela dünyanın en büyük çip üreticisi Tayvanlı TSMC, hem ABD’ye hem Çin’e yatırım yapmaya karar verdi. Kimse Çin demokratik değil veya her an Tayvan’ı işgal edebilir demiyor, çünkü Çin yüksek teknolojili imalata uygun tedarik zinciri olan az sayıda ülkeden biri.
Peki biz çip üretiminde uzmanlaşabilir miyiz? Uzun vadede belki ama kısa vadede zor. Çünkü Türkiye’de akademi hala laklak üzerine kurulu. Mesela ABD’de elektronik ve yazılım alanında verilen doktora derecesi sayıları son otuz yılda kat kat artarak bütün disiplinler içinde zirveye yerleşmiş. Biz ise hala elektronik ve yazılımın kat kat fazlası doktorayı işletme alanında veriyoruz. Öte yandan, çip gibi ileri teknolojili imalat işlerinin istihdam problemimizi de kısa vadede çözmesi mümkün değil. Çip fabrikası dediğiniz uzay üssü gibi bir yer. Az çalışanla çok iş yapılıyor. Samsung’un ABD’de 17 milyar dolar yatırımla kuracağı çip fabrikasında 2 bin kişi çalışacakmış. Bizim 5 milyar dolar değerli Ford Otosan’da 10 bin kişi çalışıyor. Üstelik çip fabrikasında sadece yatırım maliyetinden bahsederken, Otosan’ın değerine markaları, fikri hakları, vb. birçok başka unsur da dahil.
Dijital teknolojilere gelirsek, öne çıkan iki alan var: Biri yapay zekâ, diğer kripto varlıklar. Yapay zekâda başarılı olmak için elinizde çok fazla veri olması gerekiyor. Daha çok veri daha iyi çalışan yapay zekâ demek. Dünyadaki tüm veri zaten 20 yıldır Google, Facebook, vb. Amerikan şirketleri tarafından toplandığı için bu alanda da rekabet imkânımız zayıf. Kaldı geriye kripto varlıklar. İlk defa makroekonomik istikrarsızlığın olumlu bir yan etkisi olarak, bu konuda kullanımda dünyada hızlı gelişen ülkelerden biriyiz. Şimdi bunu iş modellerine dönüştürme zamanı. Blok zinciri üzerinde geliştirdiğiniz işler tabiatı gereği global oluyor. Yani hem elimizdeki yeteneği global olarak kullanabileceğimiz hem de henüz köşe başlarının tutulmadığı bir alandan bahsediyoruz.
Geçen hafta yine Hindistan’da Başbakan Modi’nin kripto varlıkları yasaklama planı gündeme geldi. Hindistan’daki dijital camia bu yasağın blok zinciri üzerinde teknoloji gelişimini engelleyeceğini söyleyerek tepki gösterdi. Bizde de kripto varlık piyasasındaki büyüme kaynaklı dolarizasyon endişeleri gündemde. Oysa Türkiye’de yerleşiklerin sahip olduğu kripto varlıkların bankadaki TL mevduatlara oranı yüzde 1 bile değil. Bu hacimle makro ekonomik dengelerin etkilenmesi mümkün mü? Ne yazık ki dünyanın birçok yerinde regülatörler kripto varlıkları anlamakta yavaş davranıyor. Mesela bu varlıklar dolarla fiyatlandığı için satın almalarında dolar gerekiyor sanılıyor. Halbuki Türkiye’deki kripto varlık borsaları işlemleri TL ile yapıyor. Yani bitcoin alınca dolar talebi artmıyor, aslında belki dolara gidecek para bitcoine giderek dolar talebini düşürüyor. Çin ve Hindistan’daki negatif gelişmeler dikkate alındığında kripto varlık teknolojilerine dair rekabet avantajına ve dünyadaki politikalara yön verebilecek bilgi birikimi ile büyüklüğe sahibiz. Bu fırsatı kullanıp Financial Stability Board ve G20’deki tartışmalara liderlik etmeliyiz. Tepkisel ve kısıtlayıcı kurallardan kaçınmalıyız.