“Kredi koşulları iyileşmeden faiz indirimi sadece şov olur... “
İş dünyası, bankacılar ve sokaktaki vatandaşa kadar herkes politika faizinin bu hafta düşmesini bekliyor. Adeta Merkez Bankası'nın üzerinde muazzam bir baskı oluştu. Siyasetin beklentisi zaten belli…
Merkez Bankası yönetimi şu ana kadar çok sayıda hata yaparken, hamlelerinde cesur değil cüretli oldu. Faizleri çok yavaş yükseltmekten, parasal sıkılaştırma hamlelerine kadar ülkeye ciddi fatura çıkardılar. KMM'yi yok edeyim derken, özel sektör dış borçlanmasına rekor kırdırdılar, Türkiye'yi carry trade'e mahkûm ettiler. Bunun karşılığında enflasyon hedefleri tutmadı, hayat pahalılığı arttı, yatırımlar sıfıra düştü, vatandaşın alım gücü azaldı, ihracat karsız hale geldi. Türkiye Avrupa'dan bile pahalı hale geldi.
Ekonomi yönetiminin Merkez Bankası dışındaki unsurlarında enflasyonla alakalı herhangi bir hamle yapılmadığı gibi, kamu harcamalarına kaynak yaratmak için artan vergiler ile ayrıcalıklı sektörleri kollamak için uygulanan dış ticarette korumacılık sebebiyle enflasyon yükseldi. Baz etkisiyle düşen enflasyon rakamlarına verilen ayar sebebiyle, vatandaşların inancı kalmadı. Bu sebeple satın alma davranışları ve fiyatlama davranışlarında düzelme olamadı.
Açıkçası bazı olumlu gelişmeler olsa da, sonuca etki edecek ya da yan etkileri bertaraf edecek güce sahip olmadıkları için önemsenmedi. Aslında, iş dünyası peşin peşin alkışladığı ekonomi yönetimini şu an açıkça eleştiremediği için "faizler düşsün" diyor. Bu aynı zamanda "bu reçete doğru değil" demenin bir başka yolu. Diğer bir deyiş ile "iki ucu keskin bıçak"; bu yönetim gider ve eski tarz geri gelir diye korktukları için, Mehmet Şimşek ve ekibini biraz daha insaflı olmaya davet ediyorlar.
Birçok kişi oyunu okuyamadığı için detayları da kaçırıyor. Merkez Bankası yöneticilerinin "ücretler hedef enflasyona göre artırılsın" demesi, aslında "başarısız olduk, şok tedbirlere ihtiyaç var" anlamına geliyor. Fakat enflasyon hedeflerini tutturamayan bir ekonomi yönetiminin bu talebi siyaset açısından elbette kabul görmüyor. Asgari ücretin en az yüzde 35 civarında artacak olması ve aralıkta politika faizlerinin inmesi beraberce şu anlama gelecek: Ekonomi yönetiminin koltuklarında kalması, uyguladıkları başarısız reçetenin gevşetilmesi ile sağlanmış olacak.
Belki de ekonomi yönetimi "bıraksanız başaracaktık ama bırakmadınız işte" diyerek bu macerayı kariyerleri açısından zarar görmeden sonlandırmak istiyor. Faizleri indirme baskısı, asgari ücretin hedef enflasyonun çok üzerinde artışla belirlenmesi gibi gelişmeler aslında uygulanan reçeteye uygun değil. Bazı riskler azalıyor doğru ama başka risklerin ortaya çıkarmak pahasına oluyor.
Vatandaşı satın almaktan vaz geçirip tasarruf ettiren değil alım gücünü bitirip satın alamayacak hale getiren bu reçete, özel sektörü de uçurumun kıyısına sürükledi. Merkez Bankası'nın baskılara dayanamayıp faizleri düşürmesi yüksek ihtimal ama kredi sınırlamalarını yumuşatmadan faiz indirmenin hiçbir manası yok. “Bu sefer de enflasyon hedefi tutmaz” diyenleri duyar gibiyim. Böyle de tutmuyor zaten.
Umarım 2025'in ilk çeyreğinde daha derli toplu bir tasarımla enflasyonu yeneriz.