Kredi hacmi ve fiyatlaması

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ

Kısaca kredilerde olabilecekleri özetlemeye çalışacağım. Birincisi kredi faizleri yükselmeye devam edecek çünkü aktif rasyosu kalkıyor ve kamu bankalarının kredi pompalaması mümkün olmayacak. Bu durumda (a) riskler faize yansıtılacak (b) kamunun aşırı kredi genişlemesinin yarattığı piyasa düzenlemesine benzeyen durum ortadan kalkacağı için özel bankalar arası rekabet canlanacak. Rekabeti iki aşamalı bir oyun olarak görürsek mevduat toplama yarışı yeniden başlayacak. Haliyle mevduat faizleri nihayet olması gereken seviyeye yaklaşabilecek. Yüzde 15’e yakınsayan bir enflasyonla dolarizasyon hızını azaltmanın –tümden durdurabilmek söz konusu değil- ön koşulu gerçekleşecek. Zaten ilk aşama bu: Kuru stabilize edebilmek. Döviz borcunu ödeyecek veya dövizle iş yapacak şirketlerin döviz talebi olacaktır ama hane halkının döviz + altın tutma davranışı değişebilir –ki aşıyla da bağlantılı olarak altında ilk işareti gördük. 

Grafiğe bakınca kredi büyüme hızının genellikle mevduat artış hızının üzerinde olduğunu görüyoruz. Asya Krizi 1997 değil ama Rusya Krizi 1998 ekonomimizi çok etkilemişti. Kredi büyümesinin 1999 resesyonuyla birlikte düştüğünü ve ancak 2002 sonuna doğru mevduat artışını yakalayarak geçtiğini görüyoruz. 2004-2006 arası üç sene AKP’yi iktidarda tutan üç senedir. Daha sonra tartışılan “refah etkisi” esas olarak bu üç yıla dayanır. Sonra yavaşlama ve IMF programının önce fiilen, sonra resmen bitişi ve 2008 Lehman sonrası bize yansıyan global finansal kriz var. Haliyle ikinci düşüş 2009 yılında. 2010’dan itibaren 2016 yılının ilk çeyreğine, hatta ortasına kadar süren bir dönem var ki bankaların dış kaynakları artıyor ve kredi büyümesi mevduat artış hızının sürekli üzerinde seyrediyor. Bu kadar uzun süreli hızlı kredi büyümesine rağmen mevduat faizlerinin aşırı yükselmemesinin nedeni dış kaynak: Dış kaynak süre (duration) uyumsuzluğunu da azaltan bir etki yapıyor. Hatta maliyeti yükselse bile bu nedenle tercih edilebilir. Sonrasında dış kaynağın azaldığını ve yeniden mevduat-kredi büyüme hızlarının birbirine yapıştığını görüyoruz. 2018 ortasındaki kur yükselişinin tetiklediği faiz artışı ve resesyon kredi artışını yeniden düşürüyor –ta ki 2020’de inanılmaz bir hıza çıkana kadar.

2021’de ne olabilir? Dış kaynakta eskisi gibi bolluk olası görünmüyor. Kredilerde 2020 salgın dönemi hızı da ne mümkün ne istenir. Ancak 2021 yazına doğru –ikinci çeyrek- aşıya da bağlı olarak genel bir toparlanma göreceğiz. Kurun stabilize olduğu, büyümenin birinci motoru –olmazsa olmazı- olan bankacılığın önünü görebildiği ve doğal fiyatlamaya geçtiği varsayımıyla bu böyle olabilir. 30 milyar doları geçme olasılığı olan cari açığın 2021’de sert biçimde düşeceğinden de neredeyse eminiz. Baz etkisiyle bu yılı sıfıra yakın kapatacak olan büyüme hızında yüzde 3-4 artış görebiliriz –ki bu aynı yere dönüldüğü anlamına dahi gelmez ancak olumludur. Tamamen mevduat artışına şartlı kredi genişlemesi ve çok yüksek korelasyonla hareket eden mevduat-kredi fiyatlamaları görmemiz ve bu sayededir ki –yani piyasaya fazla müdahale etmeden- finans piyasalarını, kuru, faizi, yabancı girişlerini “normalleştirmek” olası. Asıl normalleşme budur çünkü Türkiye ekonomisinde bankacılık finansmanın kalbidir; düzenlemelerle fazla oynanacak bir alan olamayacak kadar kritiktir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Bir kez daha sekülarizm 24 Eylül 2024
Georges Sorel ve ötesi 17 Eylül 2024
Ekonomik esneklik 10 Eylül 2024
Anakronizm 03 Eylül 2024
János Kornai 27 Ağustos 2024
Faşizm geçirmezlik 06 Ağustos 2024